Devrimci 78’liler Federasyonu’na destek amacıyla Londra’da da 3 Nisan akşamı düzenlenen geceye katıldım… Katılımcılar orta yaş grubundan (Su ve Defne dışında) ve çoğunun saçlarına ak düşmüştü…
ABD destekli 12 Eylül faşist darbesinin faturasını zaten biliyorsunuz.
Gecenin konukları; cuntabaşı Kenan Evren ve şürakası memleketin üzerine karabasan gibi çöktüğünde, darbeye meydan okuyan devrimcilerdi… Cunta ülkenin silahlı gücüyle kendisine karşı çıkanların bir kısmını işkencehanelere gönderdi, bir kısmını da topraklarından kopararak yurtdışına savurdu…
1945 Almanya’sında olduğu gibi 1980’lerin Türkiye’sinden beyin göçü başladı… Siyasiler, sendikacılar, akademisyenler, teknisyenler, öğrenciler işkencehaneler yerine yurtdışında yetilerini geliştirmeyi tercih etti…
Öte yandan 12 Eylül yönetimi, ABD ve Batılı ülkelere entegre olmak için 24 Ocak kararlarını uygulamaya koydu… Vahşice emek, Singapur’dan daha da ucuz hale getirildi… Halk yoksullaştı… Yurtdışı kervanına “bıcak kemiğe saplandı” diyen yoksul halk da katıldı… Bu açıdan “ekonomik sığınmacı” diye tanımlanan kesimin de sürgünlüğünün kökeni siyasiydi… Güllerin, lalelerin, nergislerin koparıldığı memlekette, dikenli yaban otları işte o dönemde sarmaya başladı. Ve heryeri kapladı…
Özet olarak yurtdışındaki çoğumuz 12 Eylül dönemi mağduruyuz.
Yaşı yüze yaklaşan ve “Bugünleri görmektense ölmeyi tercih ederdim” diyen cuntabaşı Kenan Evren başta olmak üzere bütün 12 Eylül döneminden davacıyız. İşkencecisinden, bürokratından, 24 Ocak Kararlarını uygulayanlardan, cübbesini giyip cuntayı ziyaret eden yalaka akademisyenlerinden, mantar gibi biten 12 Eylül zenginlerinden velakin bugün iktidardaki dikenli yaban otlarının cümlesinden davacıyız…
***
Londra da 12 Eylül göçünden nasibini aldı… Londra, Osmanlı aydınlarının da sürgün yeriydi… Namık Kemal, Ziya Paşa’yla birlikte sürgüne geldiği bu şehirde 28 Haziran 1868’de Hürriyet gazetesini (şimdikiyle ilgisi yok) çıkardığı biliniyor… 12 Eylül döneminde Londra’ya gelenler de boş durmadı ve lokomatifi oldular… Önce kendi sorunlarını çözmek için dernekleştiler… Sonra eğitimden müziğe pek çok kalıcı kurumun oluşmasını sağladılar…
Yurtdışındaki 12 Eylül mağdurlarının ödediği fatura da az değildi hani… Yıllarca yakınlarını göremediler. Anne ve babalarının cenazelerine katılamadılar… Öldüklerinde cenazesi sınırdan geri çevrilenler oldu… Yarını belirsiz bir sürgün yaşamında köylerindeki kedilere köpeklere bile hasret kaldılar… Kendileri burada yürekleri Türkiye’de çarptı…
Dostlar… 12 Eylül bize çok kötülük etti. Şimdi 12 Eylülcülere “tu kaka” demek siyasi rant oldu… O gecedeki saçları ağarsa da gözleri hâlâ kara dostlarım, yalnızca özgür ve bağımsız bir ülke için 12 Eylül’e kafa tutmuşlardı… Onların duygularını çok iyi anlıyorum… Çünkü onlar benim yol arkadaşlarım…