Ağaçlar devrim yapacak bugün!

Dağların çağrısı var bugün. Karaçam’a, ak meşeye, mavi sedire. Noel diye değil, “no el!” diye. Dinle 2918! İzinsiz gösterisi var ağaçların bugün. Sırt çantalarında tayziksiz su, köklerinde ekmeği toprağın. Sabrın selamete erişeceği gün için yürüyorlar, Güzle sırtlarına Dedegöl’ün. Üçer beşer, onar biner.
Ağaçların gösterisi var bugün. Noel diye değil, “ne bu el!?” diye. Önde koca ardıç, ağır ağır yol açıyor torulara. Göknar’ın ardına pirnal, kavağın ardına çınar. Ağaçlar yürüyor bugün. Noel diye değil, “n’oluyon?” diye. Dinle 2918! İzinli kıyımınıza karşı, ‘izinsiz kıyamı’ var ağaçların. Bibergazı, jop ve tayzikli suya, köklerinde isyan var ağaçların. Dalları umut umut kar, gövdelerinde isyanın ateşi; yaşamı damıtıyor milyon yıllık ustalığıyla.
Ağaçların mitingi var bugün. Noel diye değil, “ne diyon?!” diye. Düzmece raporlarınıza, utanılası diplomalarınıza, ruhsuz makinelerinize karşı söyleyecek sözleri var. İşte İskender’i toprağa gömüp, İsa’yı beşiğinde sallamış Ambar katranı dinle. Kulak ver Tota dağının bin yıllık efesi karaçama. Üzerinde oturduğunuz gövdesinden kopan koltuktan, üzerlerine sürdüğünüz gövdesini yıkan kararlarınıza isyanı var bilge çınarın. Ki gövdesinde Platon’u, Hegel’i, Mevlana’yı emzirmiş. İtirazı var mor çitlembiğin, karaağaç’ın, delicenin; kendilerini “orman”dan saymayan aklınıza! “Tabiatı bozuk” yasalarınıza, tabiatsız tabiatınıza bir çift lafı var güneydeki Sığla’nın, kuzeydeki ladinin.
Dinle 2918! Ağaçlar buluşuyor bugün. Noel diye değil, “ne bu yaa!” diye. Sırtlarında ağır yükü zulmünüzün; ışıktan göğe, gökten dağa, dağdan suya koşan yolculuk sürsün diye.
Ağaçlar buluşuyor bugün. Uyup dağların çağrısına, ağır ağır yürüyorlar, Güzle sırtlarına Dedegöl’ün. Köklerinde isyan, gövdelerinde aşk, dallarında lapa lapa umut.
Dinleyin eyy! Ağaçların mitingi var bugün, tarihin en gülünç günlerinde, zulmün payitahtını yıkacaklar. Siz oturun oturup bekleyin; ağaçlar devrim yapacaklar bugün!