Geçen hafta dünya Gündemi yeniden seçilen Bush’a odaklandı. Avrupa basının ABD’yi yorumlarken “59 milyon aptal insane” demesi hoştu… İngiltere, Irak’ta düşen ilk kadın askere üzülürken BP Merkezi’nde güvenlik kamerasına takılan çalışanların seksiyle gülümsedi.
Kıbrıs’ta hükümeti kurma görevi yeniden Mehmet Ali Talat’a verildi. Türkiye’de yine AB ve trafik kazaları konuşuldu…
***
Neyse Londra’da kendi gündemimiz de oldukça renkliydi hani…
Londra Türk Radyosu’nda reklamları dinlemeyi pek severim. Radyoda bir reklam, Hacca gidecekler Büyükelçilik Din Hizmetleri Müşaviri’ni arasınlar… Hem devlet ticaretten elini ayağını çeksin diyorlar, hem de Büyükelçilik radyo ilanıyla hacı topluyor. Büyükelçiliğin işi zor, Türkiye’yi mi temsil etsin, hacı adayı mı toplasın… Allah kolaylık versin.
Geçen hafta, Dış Türkler ve Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın, sivil toplum örgütlerinin sorunlarını dinlemek üzere hazırlanan toplantıya katıldı. Bakan cuma vaizini andıran uzun konuşması sonrasında “sorunlarınızı biliyoruz zaten” diyerek toplantıyı bitirdi. Bakan Aydın, dış Türkleri ayıp baydı… Yanlış anlamayın ben bu bakanı çok sevdim. Sorunları dinleyip ne yapacak ki? Nasıl olsa çözüm yok. En iyisi dinleme gitsin.
Sayın Aydın, AK Parti hükümeti Londra’ya hep sizi göndersin.
***
Geçen hafta Büyükelçilik Cumhuriyet Bayramı’nı konutta, Türk Dernekleri Federasyonu da Regency Banquetic’de kutladı.
Dernek ve federasyonlara oldu bitti kanım kaynamadı. Bana bu tür yerler kavga ve bencilliklerin sınandığı yerler gibi gelir hep. Zaten Anadolulular olarak biz dernekciliği bilmeyiz. Eleştiri, özeleştiri ve uzlaşma kavramlarından bihaber olduğumuzdan 10 kişi biraraya gelip anlaşamayız. Biz aslında insan haklarını da bilmeyiz. İnsan hakları ihlalini işkenceden mütevellit sanırız. Bu nedenle sıraya girmesini ve sessiz konuşmasını da beceremeyiz.
Federasyon denilince dağıttım. Neyse Federasyon Balosu’na katılan İşçi Partisi milletvekili adayı Ayfer Orhan, bir konuşma yapıp nereden gelirse gelsin Türkleri ve Kürtleri birlik olmaya çağırdı. Seçim zamanı Cambridge gidip Ayfer’e oy vereceğim. Federasyon’un As Başkanı Tayfun Pasa da (aslında başkan) konuşmasını “Ne mutlu Türküm diyene” diye bitirdi.
Pasa, zamanında “Ne mutlu Türküm diyene” dedi. Bir süre sonra diyemeyecek. Neden mi? Çünkü AB normlarına göre üye ülkeler, diğerlerine ayıp olmasın diye kendilerini öven sözler söyleyemiyorlar.
Şaka, şaka… Dersiniz tabi. Neden diyemeyecekmişsiniz ki? Valla şaka… Bak şaka dedim haaa…
Delinin biri bir zamanlar AB’deki gıda maddelerinin açıkta pişirilip satılmaması kuralına ters düşen kokareç için iftira atmıştı da en büyük gazete Hürriyet bile yutmuştu. İyi hatırlıyorum, aradan 2-3 yıl sonra Genel Yayın Yönetmeni “Ya bu haberin aslı fesli yokmuş” demişti. Ama biz İngiltere’de yaşayanlar biliyorduk da sesimizi çıkarmıyorduk. Akıl var mantık var. Kokereç, işkembe yasak olsa, İstanbul İşkembecisi’ne ruhsat verirler mi?
Bak yine dağıttım. Türk, Türkiyeli, Türkçe konuşan toplum, Türkçe konuşmaya zorlanmış toplum… Herkes kendi doğrusunda kendisini istediği gibi tanımlayabilir. AB bu tür şeylere kafa takmaz. AB, yalnızca Kıbrıslı Türklerle hellim konusunda uğraşır efendim…