AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, ABD’nin, Türkiye ile üyelik müzakerelerinde AB’nin kendi yolunda ilerlemesine saygı göstermesi ve buna izin vermesi gerektiğini söyledi.
Rehn, Amerikalıların bu konunun gerçekten ABD’yi değil, AB’yi ilgilendirdiğini anlayacağını umduğunu ifade etti.
ABD’nin, bunun, AB’nin karar vereceği bir konu olduğunu anlamasını ümit ettiğini söyleyen Rehn, ”ABD ile bu ve diğer birçok konuda birlikte çalışsak da ABD, AB’nin kendi adımlarına saygı göstermeli” dedi.
ABD Başkanı George Bush’un gelecek ay Brüksel’i ziyaret etmesi bekleniyor.
AÇIK GAZETE: AB içinde iki ana klik sürekli çatışma halinde. Biri başını AB destekli İngiltere’nin çektiği şahinler grubu. Diğeri de Fransa’nın önderlik ettiği daha ılımlı anti ABD’ci güvercinler…
AB’nin tartışmalı anayasasında ülkelerin nüfus ağırlığı geçerli sayıldığında 70 milyon nüfusla Türkiye’nin AB’nin karar mekanizmasında (sanırım) ilk 5 ülke arasına girebilecek. Haklı olarak Türkiye’nin İngiltere’nin kuyruğuna takılacağını düşünen Fransa, AB’deki dengelerin AB dışındaki ABD’nin lehine gelişeceğinden kaygı duyuyor…
Ha bakın, “Cezayir yenilgisinden sonra Müslüman nüfusa temkinli”ya da “İkinci dili İngilizce olan bir başka topluma sıcak bakamıyor” öngörülerine de hak verilebilir ama asıl olarak Fransa’nın Türkiye’nin dininden çok ABD’ciliğinden korktuğu söylenebilir.
Başbakan Tayyip Erdoğan da (Son derece yanlış bir taktik olarak) Türkiye’deki NATO toplantısında ABD Başkanı George W. Bush’tan AB için destek mesajı verdirmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın bu demece kızması da aslında, AB’deki klik çatışmasının su yüzüne çıkmasıydı.
Özetlersek, Fransa’nın 70 milyonluk Türkiye’ye karşı “Fransız kalması” mümkün değil. İngiltere’nin de vatandaşlarına vize vermediği Türkiye’nin üyeliğini hararetle savunması da Türkiye’nin kara gözünden, kara kaşından hiç değil…
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn, ABD’ye ‘İçişlerimize karışmayın’ derken güvercinlerin kaygılarını yatıştırmayı amaçlıyor olmalıydı…
