Açık reçete…

Öğrenmeye açık değilsen öğretmeye yeltenmeyeceksin, zarif bir kaç cümlen yoksa şairliğe soyunmayacaksın ama aşık olduğunda da kendini şiir yazmaktan alıkoymayacaksın… Önce kendini yaşayacaksın, tanıdıkça seveceksin sevilesi huylarını, tanıdıkça  terkedeceksin yontulmamış yanlarını. Önce kendini seveceksin, sevebilmek için başkalarını. 


Sevmek tek varoluş sebebin. Kaçışların olacaksa yollar, memur değil  şoför olacaksın, yollara kendini deli divane vuracaksın. Çok seviyorsan denizi pilot olmayacaksın, yoksa bir okyanusun dibini boylarsın. Kapıları zorlayacaksın ama açılmıyorsa son bir kez durup bakacaksın, asla kırmaya uğraşmayacaksın. Sevmeyi bilmeyen kollara asla uzanmayacaksın. Çok verecek çok alacaksın ve dualarını hep bugüne yatıracaksın. Geçmiş bir anı , gelecek bir hayal… Sen, dimdik bir ağacın kolları gibi  şu ana kök salacaksın.


Kış günü beyaz pantolanla dolaşmaya, ağzında  ıslıkla gün boyu çalışmaya, acıktığında tavada yumurtaya yumulmaya, uykun geldiğinde koltuğa kıvrılmaya, bir aşk dokunuşuyla sarılmaya…. yer açacaksın baştan söylenmemiş kelimelerin arkası yarınına…..


Bir şeyi öylesine yaşamayacaksın…O bir şeye aşkla tutunacaksın…  İçi küf tutmuş düşüncelere gözünü kulağını tıkayacaksın. Kırbacını kendi egonu eğitmek için şaklatacaksın. Affet ve unut diyeceksin, sev ve koru diyeceksin, ya  sev ya terket olmayacak kitabında, siyah ve beyazın içinde grileri seçmeyi öğrecek ve bunu kabullenmeyi hayat sana sen istemesen de muhakkak öğretecek. 


Uyudukça uyuyasın gelecek mutluysan eğer, yok değilsen geceler acı verecek, baş ağrısı boyun ağrısıyla. Ne zamanki yetmeyecek gözlerini kapadığında beliren bir bakışın gülümseyişi, o zaman teslim olacaksın adaletsiz bir aşkın arkada bıraktığı savaşıma. İnce bir çizgi üzerinde yürüme takatidir yaşamak, bir ayağın buradadır, öbür ayağın çoğunlukla boşlukda. Üzerinde durmak için denge gerekir  insana. Ya siyahtır ya beyazdır, ya yoktur ya vardır, ya unutmayı seçersin ya da sorgularsın. Ancak eğer barışırsan içindeki çocukla, bir cinnet anı gibi alelacele soyunmazsın her iki duruma da…


Kim ne kadar başarır bilemem, bir çiçeği kırılmadan bükülmeden yaşatabilmeyi? Vermek bir göreve dönüştükçe daralır ruh, unutur sevdiği için sevişmeyi. Bir iş bir görev değildir hayat, bahşedilmiş bir  serüvendir .  Zahmet gerekir bir ruhu sıkıca titretmeye. Evet bir madalyada vermiyorlar bu yolun sonunda ama  madalyanın ne önemi var son nefesini huzurla veremedikten sonra? 


Hatalar, pişmanlıklar, vazgeçişler, kaçışlar olacak… Tökezleyeceksin, düşeceksin ki tekrar ayaklanıp koşabilesin. Önce renkler gelecek önce merhabalar. Önce yaşamak gelecek sonra pişmanlıklar. Yaşamadıklarımız olmasın diye pişmanlıklar…. Ama ‘en büyük pişmanlığım yaşanmış hayaller dir’der büyük bir adam. Kim ne kadar dinler bilmem , tanımadığı insanın nasihatını. Gördüğümüz sadece komşunun kaz niyetine yediği tavşanı. 


Önce maviler gelecek, önce merhabalar… Önce yaşamak gelecek sonra pişmanlıklar… ki sürünmesin diye son anda yaşamaya bırakılanlar…


‘Sevdim, Yaşadım, Öğrendim’ diyebilmenin gururudur ancak , bir insanı huzurla öbür tarafa taşıyanlar…


SİBEL BENGÜ’NÜN DİĞER YAZILARI


– Çocuk
– Sen de kimsin?
– Kar yağarken pencerenden…
– Bayramları nasıl bilirdiniz?
– Ne kadar buradasın?
– Bu hayat nasıl geçer?
– Aşık kimdir?
– Aşk ne değildir?
– Aşk nedir?
– Herşeyin bir şeyi vardır…
– İyi insan kimdir?
– Kaygı çok kaygan bir kelimedir…
– Bumerang aşklar…
– İstanbul’da yine yağmur var…
– Kelimeler, kelimeler, kelimeler…
– Bir şairin bildiği sevgi/ Attila İlhan için…
– Nedir, niyedir? Neyse…
– İnsan bazen kendini bırakıp delice gitmek istiyor…
– 3 kadın 1 kritik…
– Hayatın şablonu mu var?
– Haydi dostlar buyrun kahveye…
– Muhakkak…
Aşk’a herşey dahil…
Bir İstanbul hatırası
Kadın dediğin
– ‘Adam gibi adam’ dedikleri…
– Mantığım intihar, ruhum serseri…


[email protected]

687000cookie-checkAçık reçete…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.