Alfabeden tasarruf eden Roman!

SERDAR MÜTEFERRİKA SERHATLI – Böyle eksantriklere bayılıyorum.

Bir genç hanım tanımıştım yıllar evveli, Alaçatı’da otelcilik yapıyordu; geceleri roman yazıyormuş.

Bana içinde hiç VE bağlacı olmayan, ayrıca yumuşak G kullanmayacağı bir roman yazdığını söyledi.

Niye zahmet ediyorsunuz, diyesim gelmişti; sustum.

Romanı yayımlandı mı, bilmiyorum; belki hâlâ Ve’leri Ğ’leri ayıklıyordur…

İçinde bir harfin eksiği bulunan romanlar ilgi çeker, örneğin Fransız yazarı Georges Perec’in, yakın zamanlarda Ayrıntı yayınlarında çıkan Kayboluş başlıklı çeviri romanında da hiç E harfi yoktu.

Çeviriyi yapan Cemal Yardımcı’yı, romanın yazarına göre daha çok kutlamak gerekir.

Zira Fransızcadan Türkçeye çevirirken başka bir dilde yazılı E’siz romanı aktarmıştır.

Fakat şimdi elimizde içinde hiç O harfi olmayan bir roman var;başlığı hariç:

ALODA

Genç dönem roman yazarlarımızdan Mesut Altar Kaplan’ı, ALFA yayıncılığın Türkçe edebiyat serisinden yayımlanmış ilk romanı Papadopulos Apartmanı eseriyle tanıyoruz.

Buradaki köşemizde üzerinde durmuş, iki kelâm bahis etmiştik.

Bence, son zamanların en başarılı ve ¨Roman gibi roman¨ denilecek, nâdide eserlerinden biriydi.

Altar, bu eserinden hemen sonra bir romanla daha selamladı Türk okurunu; Halifeler Köyü, geçen yılın başarılı kitapları arasında yer aldı.

Halifeler Köyü’nde, okurunu Osmanlı’nın taşrasına götürüp oradaki kadı-mutasarrıflar-eşraf ve âyan ve elbette köylüyle başbaşa bırakıyordu.

Sonra hızını kesmeden, üçüncü romanıyla, ALODA’yla tekrar karşımıza geldi; bu romanda başlığı hariç, hiç O harfi kullanılmamıştı. Ancak bir romancı için bu kadar hızın iyi olmadığını da düşünür, hatırlatırız.

Bunu dikkati çekmek için mi yaptığını düşünürken, tıpkı Papadopulos Apartmanı eserine dair bir şeyler yazdığım sıra benzerlik kurduğum gibi, o romanında Fransız edebiyatçı Georges Perec’teki, onun romanı Yaşam Kullanma Kılavuzu’ndaki izleği takip ettiğini hatırladım.

Altar Kaplan, Georges Perec taklitcisi değildir hiç kuşkusuz, ancak bariz olarak benzerlikler, aynı tarza dair bir yoğunlaşma okunmaktadır.

Perec’in Yaşam Kullanma Kılavuzu’nda aktardığı bir Paris apartmanıyla, Galata semtindeki tarihî ve bugün dimdik ayakta durup sâkinlerine evsahipliği eden Papadopulos arasında hem aforizmalar açısından hem de Edmun Husserls’ci bir görüngübilim okumasına uygun düşen karşılıklı, elim sende tarzında bir okuma oyunu görülüyor; açıkçası romancı Kaplan, saklambaç oynamayı seviyor.

Kaplan’ın romancılığını caz müziğine benzetiyorum. Hiç beklenmedik yerlerde müziği hızlanıyor, yavaşlıyor, tekliyor veya kalp çarpıntısına yol açıyor. Bu kez, üçüncü eseri Aloda’da, benzeri şeylerle karşılaşınca artık onun hakkında iyi kötü bir fikir sahibi oldum. Altar Kaplan, okurunu şaşırtmayı sevenlerdendir; buna hazırlıklı olarak onun eserine adım atınız.

Aloda baştan sona bir bilinç-akımı romanıdır; adını bilmediğimiz birinci tekil anlatıcı ağzından dinleriz olan biteni… Olan bitenin bir bütün olarak hikâyesi yok, zaten bilinç anlatımında hikâye de olamaz. Olursa o zaman bilince ait aktarım olmaz…

İçinde hiç O harfi geçmeyen bu roman boyunca anlatıcı ve siluetini hissedebildiğimiz bir roman kahramanının dilinden, onun dedesinin atasözleri derekesinde değerli vecizeleriyle karşılaşıyoruz sık sık ama bundan daha önemlisi beş bölüme ayırdığı anlatısının her bölümüne ait sonlarda verdiği müzelere lâyık teknolojik buluşların tarihçeleriyle de haşır neşir oluyoruz.

Okurun bütün çabası bu tarihçeler ile ana metin arasındaki anlaşılması zor ilişkiyi kavramak üzerine yoğunlaşmalıdır, bir kez bu alışverişi yakalarsanız eserin tümüne ait akışı kavramak olanağı bulunacaktır.

Romancının, Aloda’yı bisikletinden indiği bir ân, ¨önündeki kıvrım hemen dikkatimi çekmişti¨ diye tanıttığı satırlarıyla devam edersek, apaçık bir erotik metinle karşılaşırız; bu yönüyle cesur ve günümüze göre modern bir aktarım yolunu izliyor.

¨Kadının apış arasında küçük bir dere misali dışarıdan içeriye akan, titrek beklentilere gebe kıvrımına sadece erkeğin cinsel uzvunun bulunduğu yerde diye, kadının cinsel uzvu demek ne kadar yanlıştı. Erkeğin duygusal yönden sahte …. uzvuna uzun süre bakılamazdı ama kadının cinsel uzvu öyle miydi?Dikey ve yatay ikiye ayrılabilir, öpülüp

yalanabilir, içine uzanılabilirdi…¨ ve ilh…

Birinci tekil şahsın, diğer deyişle roman anlatıcısının Aloda’yla yaşadığı tuhaf aşkın, beraberliğin eşliğinde çengelli iğneden Papin tenceresine kadar birçok icadı tanıyor, dedesinin bir kanaât önderi gibi verdiği tavsiyelere kulak kabartıyor ve ayrıca roman yazarının sorularıyla karşılaşıyoruz.

Her soru başlı başına okurun merakını uyandıran niteliktedir; roman sırf bu nedenle dahi el altında bulundurulmalı…

Hangi padişahın hanımı kocasını boynuzlamıştı sorusundan tutunuz; Pascal’ın kimi deyişlerinin Mevlana’dan tırtıklandığına ait merak uyandıran hatırlatmalara; sarı cüppeli Battutiler ile siyah cüppeli Caferiler arasındaki farkların öğrenildiği heveslendirici suallare; Mata Hari’nin mi yoksa Arabistanlı Lawrencen mi en büyük casus olduğu yönündeki lüzumu olmasa da lâzımmış gibi alâkadar olacağımız ayrıntılara roman boyunca gömülüyoruz.

Ben, itiraf edeyim, bu kültür sağnağı altında kalınca faydalanmak üzere akıl defterime, zannederim, bir düzine mühim not almıştım; size de tavsiye edilir.

Romanın bir kültür atışması olduğunu söylemek lâzım. Anadolu’da Saz âşıklarının karşılıklı verip veriştirmesine denilen atışmayı, romanında dil ustalığını sergileyen Altar Kaplan, satır ve paragraflar boyunca yapıyor.

Kırk sayısının önemi üzerine değindiği sayfalarında, ¨Peygamberlere genellikle kırk yaşında nübüvvet verilmesi bir yere kadar, Julius Caesar kırk yaşında devlet başkanı seçilmiş, William Shakespeare kırk yaşında eser vermeye başlamıştı. Hele Mısır piramitlerinin tamamının Nil’in kıyısındaki vadideki kırk millik bir alan içinde yayılmasına ne demeliydi? Tevrat’ta da insanın yaş dönemleri kırkar yıllık dönemlere ayrılmıştı. Kuran’da kırkıncı surenin kırkıncı ayeti….¨ diye devam ettiği satırları Fransız Ansiklopedistlerine şapka çıkartacak zenginliktedir.

Okurken O harfini aramaya uğraşmayın; ben bulamadım…

Ancak yanı başınızda bir not defteri tutun, Altar’ın aktardığı zengin bilgileri kayda almayı unutmayın…

_____________

ALODA
M.Altar Kaplan
Alfa Yayınları
240 sayfa, 2016 Nisan

2047750cookie-checkAlfabeden tasarruf eden Roman!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.