ALMANYA’DAN… Kıbrıs poker masasında

4 Kasım 2006 Cumartesi Günü Başaran Düzgün dostun Kıbrıs Gazetesi´ndeki köşesinde kaleme aldığı yazısında benim yazdığım bir yazının ses getirdiğinden bahsederken “Geçtiğimiz hafta, çevre sorunlarını tartıştığımız sırada, bu köşede, Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Ozan Ceyhun’un “Dost Acı Söyler” başlıklı bir yazısına yer vermiştim. Ozan Ceyhun Apostolos Anderas manastırına yaptığı bir ziyaretten sonra, orada karşılaştığı çevre sorunlarını kaleme almış ve manastırda yaşanan çevre kirliliğinin manastırı ziyaret eden binlerce turisttin gözünde Kıbrıs Türkünü küçük düşürdüğüne dikkat çekmişti. Ozan Ceyhun orada derme-çatma çadırlarda gerçekleştirilen pazarın da derhal kaldırılması gerektiğini belirtmişti.Ozan Ceyhun’un yazısının yayınlanmasından sonra Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Aydan Karahan konuyla bizzat ilgilendi ve Yardım Heyeti Başkanı Mehmet İlhan vasıtasıyla yapılan açıklamada, bölgenin restorasyonu için (manastırın değil) gerekli bütçenin ayrıldığını ve yetkililerin onay vermesi halinde projenin derhal başlatılacağı aksi halde ayrılan paranın yeni bütçeden çıkarılacağı bildirilmişti.

Mehmet İlhan’ın bu açıklaması Rum tarafında fırtınalar yarattı.

Papadopulos yönetimi “Türkler manastırı otel yapıyor” şeklinde yalan ve çarpıtmaya dayalı bir kampanya başlattı. Alithia ile Poitis gazeteleri bu kampanyaya uymadılar ve “yapılacak düzenleme manastırla ilgili değil” şeklinde yayın yaptılar ama ağır saldırıya uğradılar.” diye yazarak tarihi bir manastırın cevresinin düzeltilmek istenmesine Rum Kesimi´nde medyanın nasıl garip bir tavır aldığını dile getiriyordu.

8 Kasım 2006 günü AB Komisyonu´nun bu yılki Türkiye İlerleme Raporu nedeniyle Brüksel´de komisyon binası önünde eylem yapan örgütlü Rumları ya da Yunanlıları gördüğümde hiç şaşırmadım.

Evet bu politika aslında Kıbrıs Rum Kesimi aleyhine bir politika!

Bunu Rum Kesimi´nde ne zaman anlayacaklar çok merak ediyorum.

Dipkarpaz´da iyi niyetle çevresi restore edilmek istenen bir manastır nedeniyle “kıyameti koparmak” ya da KKTC´ye yönelik izolasyonu görmezden gelip sadece Rum Kesimi´ne yönelik beklenti içinde olmak aslında futboldan bildiğimiz klasik “zaman kazanmaya oynama” taktiğinden başka bir şey değildir.

Topu sürekli taca atarak futbol oynamayı nasıl futbol diye tanımlayamazsak, kendi yapması gerekenleri görmezden gelerek sadece karşı tarafın adım atmasını talep etmek de politika diye tanımlanamaz.

Kendilerinin AB üyesi olmasını avantaj olarak görüp her türlü yapıcı cözüme karşı olmak ve bir tür “politik poker oyunundan” medet ummak çok ters tepebilir.

AB Komisyonu´nun Kıbrıs Sorunu´na yönelik olarak “topu ayağından çıkarmayı” tercih etmesi ve kararı Aralık Zirvesi´ne bırakması Rum Kesimi tarafından “yapıcı” bir şekilde değerlendirilmez ise bilinmesi gereken bir gerçek var:

Eger gerçekten AB Kıbrıs Sorunu´nu fırsat bilen bazı devlet adamlarının başarılı lobisi sonucu müzakerelerde bir kriz yaşandığı takdirde “kazığı yiyen taraf” Rum Kesimi olacak.
Rum Kesimi müzakerelere ara verilmiş bir Türkiye ile neyin pazarlığını yapabilir?

Her geçen gün AB ile ilgili beklentileri azalan bir Türk kamuoyunu limanlar konusunda ikna etmek o zaman şimdikinden çok daha zor olacaktır.

İşte onun için bu poker masasında Türkiye ve KKTC´nin blöfden korkacakları beklentisi ile oyun stratejisi belirlemek yapılabilecek en büyük hata olur.

8 Kasım Raporu bu açıdan bakıldığında Türkiye için “parlak” olmayabilir ama bu durum Kıbrıs Rum Kesimi´ne avantaj sağlamamakta.

Evet artık açık kartlarla oynamak daha doğru olacak!

 

1615270cookie-checkALMANYA’DAN… Kıbrıs poker masasında

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.