Almanya’ya “işçi göçü”nün öncüleri!

2011 Türkiye’den Almanya’ya işçi göçünün 50’nci yılı.. Ama bu ülkede 100 yıl önce de dönemin Türkiyesi’nden gelmiş olan binlerce işçi yaşıyordu. Üstelik şimdiki durumdan farklı olarak, o zaman bunlara ilişkin genellikle olumlu bir hava hakimdi. Almanya özellikle 19’ncu yüzyılın sonundan itibaren sürekli bir göç ülkesi oldu. 1907’de bu ülkedeki yabancı işçilerin sayısı 1 milyona yaklaşıyordu. Bunlar içinde 8000’i bulan Osmanlı vatandaşı da yer alıyordu. Çoğu savaş sanayiinde ve sigara fabrikalarında çalışmak ya da meslek eğitimi yapmak üzere Almanya’ya gelmişlerdi.

Almanya, 2011’de Türkiye’den işçi göçünün 50’nci yılını yaşayacak. 50 yıllık sürecin son dönemleri, kimilerinin “Türklerin uyumsuzluğu”yla açıkladığı, kimilerinin ise karşılıklı ya da tek taraflı ihmallerden, eşitsizliğe farklı açıklamalar getirmeye çalıştığı sorunlar nedeniyle öylesine zehirlenmiş durumda ki, 50’nci yılın büyük bir kesim için “kutlama” olarak geçmeyeceği görülüyor.

Her iki taraf için de güzel başlayan göç sürec7inin 50’nci yılına hüzün, hayalkırıklığı, kızgınlık, sevgisizlik egemen olacak gibi…
Almanlar aslında sayıları 50 yıl sonra milyonları bulacak çoklukta göçmen istememişlerdi. Birkaç yıl çalışıp, para biriktirip ülkelerine dönecekleri sanılıyordu. Gelenler de öyle düşünüyordu. Ama farklı oldu. Eğer eski Federal Şansölye Helmut Schmidt, frenlemesiydi Almanya’daki Türklerin sayısı belki de şimdilerde 15 milyonu bulacaktı. Alman sosyal demokrasisinin önde gelen isimlerinden, şimdilerde 90’lı yaşlarını yaşayan Schmidt, hala Türklerle ilgili yazılarında ya da konuşmalarında, dönemin Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel’in sözlerine “dayandırdığı” aynı örneği verir hep:

“15 milyon Türk ihracatı!”

“Demirel’le ilk karşılaşmamızı çok iyi hatırlayabiliyorum. Ankara’da buluştuk. O zaman başbakandı ve bana şöyle dedi: ‘Biliyor musunuz Bay Schmidt, yüzyılın sonuna kadar Almanya’ya 15 milyon Türk daha ihraç etmeliyiz.’ Bunun üzerine ben de ona ‘Bu olmayacak. Buna izin vermeyeceğiz’ dedim. Onun yanıtı da ‘Bekleyin bakalım. Biz çocukları üreteceğiz ve siz de onları alacaksınız’ oldu.”
Gerçi Demirel, bu iddiayı yalanlıyor ve “Aramızda öyle bir tartışma geçmedi. Geçse bile şaka cinsindendir” diyor, ama bu konuşmanın Schmidt’i çok etkilediği kesin. Schmidt hükümeti, bunun ardından aldığı önlemlerle Almanya’ya işçi göçünü 1974’ten itibaren durdurdu. Ondan sonra Türkiye’den Almanya’ya göç ağırlıkla aile birleşimi ya da öğrenim yoluyla oldu ve korkulan rakamlara varılmadı. Şu anda Almanya’da 1 milyonu Alman vatandaşlığına geçmiş, 3 milyona yakın Türkiye kökenli göçmen yaşıyor. Bunların üçte biri Almanya doğumlu…

Schmidt, çoğunluğunu Türkiye’den gelenlerin oluşturduğu göçmenlerin, 60’lı yıllardaki ekonomik toparlanma sürecinde ülke içindeki ücret düzeyini düşük tutabilmek amacıyla çağrıldığını da açıkça söylüyor:

“Almanya’ya çok sayıda yabancı getirilmesi dönemin Ekonomi Bakanı Ludwig Erhard tarafından gerçekleştirildi. Aslında hedef görece ucuz yabancı işçi gücüyle buradaki ücret düzeyini düşük tutmaktı…”

Ama onlar ücretleri ucuz da olsa Almanya’ya gittiler, gitmeye halen devam ediyorlar, tüm engellere, tüm “gelmeyin, sizi istemiyoruz!” mesajlarına rağmen…

100 yıl önceki tablo başkaydı

Almanya’ya ucuz işgücü getirilmesinin 50’nci yılına giderken durum böyle…

Bu ülkeye Anadolu’dan 100 önce gelen işçiler için tablo daha başkaydı. En azından o dönemden kalan gazetelerde Anadolu’dan Almanya’ya gelen işçiler için yazılanlara bakıldığında öyle.

Anadolu’dan Almanya’ya küçük çapta işçi göçü geçen yüzyılın başın da gözlenmişti. 1907 tarihli Alman istatistikleri sayıları 8000’i bulan Osmanlı vatandaşının “işçi” olarak bu ülkede olduğunu gösteriyor. Bunlara daha sonra büyük savaş sürerken Almanya’ya meslek – çıraklık eğitimi için gönderilen yüzlerce öğrenci eklenmişti.
Almanya özellikle 19’ncu yüzyılın sonundan itibaren sürekli bir göç ülkesi olmuştu. Haziran 1907’de yayınlanan istatistiklere göre Almanya’daki yabancı işçilerin sayısı 1 milyona yaklaşıyordu. Çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Avrupa kökenli bu yabancı işçiler arasında Osmanlı vatandaşları da yer alıyordu.
Almanya bu tarihten çok daha önce de Türk (ya da Osmanlı) işgücü görmüştü. Ancak onların durumu işçilikten çok, esaretle açıklanabilir. Savaşlarda, örneğin Viyana kuşatlamalarında esir düşen Osmanlı askerlerinin çeşitli alanlarda çalıştırıldıkları biliniyor. Münih’te nehir kenarındaki set inşaatı sırasında çok sayıda Osmanlı esirinin çalıştırılmış olması gibi…

Almanya sokaklarında kırmızı fesliler

Geçen yüzyılın başındaki durum ise hem eskilerden, hem de şimdilerden çok farklı… Gelenler sevilen, sayılan “misafir”lerdi.. Başlarındaki fesleriyle Alman sokaklarını süsledikleri yazılıyordu gazetelerde. Türk işçilerin çalıştığı fabrikalara Osmanlı mimarisinden esinlenmiş biçimler verildiği oluyordu. Minareli fabrika gibi. Bir Türk okulunun açılmasını savunanlar da vardı. Camiler için sadece konuşulmadı, yapılıp, ibadete açıldılar da.

60 yıl sonra Türkiye’den Almanya’ya göçen yüzbinlerin öncülerinin büyük bölümü sigara fabrikalarında çalışıyordu. AEG ve Mercedes’in Berlin’deki ya da Stuttgart’taki fabrikalarında da Osmanlı vatandaşı “misafir işçi”ler vardı. Ama çoğunluğu sigara fabrikalarındaki işçiler oluşturuyordu. O dönemdeki Alman sigara fabrikatörleri, hem ürünlerine Osmanlı’yı, Oriyent’i çağrıştıran marka isimleri veriyor (Yenice, Pera gibi..), hem de bu ürünler için hammaddeyi ve bu hammaddeyi fabrikada işleyecek işçiyi Osmanlı’dan ithal ediyordu.

O dönemin Almanyası’ndaki “Türk dostu” hava öylesine ilerlemişti ki, Dresden’deki “Yenice Doğu Tütün ve Sigara Fabrikası”nın (Die Orientalische Tabak- und Zigarettenfabrik Yenidze) binası minareliydi. Adeta bir cami gibi inşaa edilmişti. Önemli bir sanayi merkezi olan Dresden, II. Dünya Savaşı’nda müttefiklerin ağır hava bombardımanıyla tamamen tahrip olmuştu ve “Yenidze” fabrikası da bundan nasibini almış, büyük ölçüde tahribat görmüştü. Fabrika daha sonra onarıldı ve yine tütün işleme, sigara üretim merkezi olarak çalıştırıldı. Dresden sosyalist Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin (DDR) sınırları içinde kaldığı için fabrika devletleştirilmişti. DDR’in dağılmasından sonra. yeniden tadilat gördü, tarihi eser statüsüne alındı. Şimdi içinde bürolar var.. Ve kafeler…

Osmanlı’nın yetimleri Almanya’ya gurbete

Daha sonra da I. Dünya Savaşı devam ederken, gençler meslek eğitimi için Almanya’ya gönderildi. Çeşitli fabrikalarda çıraklık yapan bu gençlerin önemli bir bölümü savaşta yaşamını yitirmiş olan Osmanlı askerlerinin yetim çocuklarıydı.

Bu çocukların Almanya’ya gönderilmesi ve Almanya’daki meslek eğitimi yaşamları Berlin (1914) ve İstanbul’da (1915) kurulmuş olan Türk-Alman dostluk dernekleri tarafından düzenleniyordu.

Berlin’deki Alman-Türk Derneği’nin faaliyet raporlarına göre 1918’de Almanya’ya gönderilmiş olan ve derneğin sorumluluğu altındaki Türk gençlerinin sayısı 1.500’ü buluyordu. Bunların yanısıra 500 genç işçi olarak, 100 genç de Harbiye Bakanlığı’nca meslek eğitimine gönderilmişti. Anadolu vilayetlerinden gönderilen az sayıda genç de vardı. Çok az sayıda genç ise kendi başlarına gelmişlerdi.

Gönderilen öğrencilerin büyük bölümü teknik alanlarda meslek eğitimine başladı. Onu tarım, sağlık ve ticaretle ilgili meslekler takip ediyordu. Almanya’daki işçilerden ve gönderilen öğrencilerden büyük bölümü Türkiye’ye döndü. Almanya’da kalanlar da oldu. Aralarından bazılarının o Berlin’deki Spartakist ayaklanmalarına katıldığı gözlendi. 60 yıl sonra yeniden onların geldiği yerden gelen onbinleri “bekleyenler” de oldu. Ama artık başlarında kırmızı fes filan yoktu. “Kafalarında fesleriyle dolaşacak insanların sokakları güzelleştireceğini” düşünebilecekler de yok artık…

______________________

* (Bu yazının geniş hali Atlas Tarih dergisinde yayınlandı- 2010)
Gürsel Köksal, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği Başkanı
www.atgb.info / [email protected]

1637490cookie-checkAlmanya’ya “işçi göçü”nün öncüleri!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.