Susuz yazdan en çok etkilenecek yerlerin başında gelen ve Antalya’nın da içinde bulunduğu Göller Yöresindeki toplam 65 gölün 30’dan fazlasının kurutulduğu açıklandı. 20 yüzyıl boyunca Ülke genelinde 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın kurutulduğu belirlenirken bu alanların büyük bölümünün Göller Yöresinde olduğu dile getirildi.
Antalya’nın 10 gölünün susuz kaldığını söyleyen, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şube Başkanı ( TTKD) Hediye Gündüz, küresel ısınmanın etkilerine dikkat çekerek kapıyı çalan susuzluk tehlikesiyle, buna bağlı olarak azalan üretim ve gıda sıkıntısına karşı yetkilileri uyardı.
GÖLLERİMİZİ KURUTTUK
Göl ve sulak alan ekosistemlerinin doğal servetin bir parçası olduğuna değinen Gündüz, dünyadaki doğal ekosistemlerin ekonomik değerinin yaklaşık 33 trilyon dolar olarak hesaplandığını söyledi. Dünyadaki tüm sulak alan ekosistemlerine biçilen değerin 14. 9 trilyon dolar olarak saptandığına işaret eden Gündüz, bunun, dünyadaki bütün ekosistemlere biçilen değerin %'45’i olduğunu açıkladı. Sulak alanların içme suyu kaynağı olarak kullanılmasının yanında, iklim değişikliği kontrolü, su arıtımı, besin depolama ve turizm gibi işlevlerine işaret eden Gündüz, şöyle konuştu:
“Göl ve sulak alanların tüm yararlarına karşın çevre bilincinin henüz oluşmadığı bir dönemde başlayan göl kurutmalar çok büyük bir hızla artmış ve küresel ısınma tehdidi büyük bir felaket olarak kapıda dururken Türkiye önlem alma ve tehdidi önleme açısından çok gerilerde kalmıştır. Bizler TTKD olarak yılardır gündeme getirdiğimiz halde ve toplumun büyük bir bölümünün konuyu sahiplenmesine karşın Göller Yöresinin göllerini geri kazanma konusunda da henüz hiçbir adım atılmamıştır.”
AVLAN MODEL OLDU
Türkiye Tabiatını Koruma Derneği olarak 1997 yılında “Göllerimizi Geri İstiyoruz” kampanyası başlatarak Elmalı’da bulunan Avlan Gölü’nün durumunu dile getirerek gölün yeniden hayat bulması için büyük çaba sarf ettiklerini ve bunda da başarılı olduklarını söyleyen Gündüz şöyle devam etti:
"Daha o günden küresel ısınma ve susuzluk sorununu fark ederek toplumumuzu harekete geçirmeye çalıştık. Toplum harekete geçti ancak yetkili kurum ve kurullar gerekli çabayı ne yazık ki yeterince göstermedi. Gelinen bu aşamada Türkiye de ilk olan ve bir çevre derneği öncülüğünde ve bölge halkının büyük desteğiyle oluşturulan Avlan Gölü, gölleri yeniden geri kazanma konusunda bir deneyim ve model olarak ortaya çıkmıştır ve Türkiye bu model ve deneyimi iyi kullanmalı ve kuruttuğu bütün göllerini geri kazanmalı ve ülkemizde oluşacak tarımsal üretim eksikliğine bağlı yoksulluğun da önüne geçilmelidir.”
SUSUZLUĞA SEYİRCİ OLAMAYIZ
Türkiye’nin dört bir yanında kurutulmuş olan göller için “Gölleri Geri Kazanma Kanunu” çıkartılması gerektiğine işaret eden Hediye Gündüz, Göller Yöresi göllerinin birbirileri ile havza olarak yeraltı su hareketi, rüzgar ve nem hareketi açısından bir bütün olduğunu söyledi. Ülkenin geleceği açısından konunun bütünlüklü olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getiren Gündüz, TTKD olarak, kamunun ortak yararına olan birçok konuda tüm kamu idaresiyle işbirliğine büyük önem verdiklerini ve göller konusunda yapılacak her olumlu çalışmada çok etkin görev alacaklarını hatırlattı.
“Susuzluğa seyirci olmak istemiyoruz. Her geçen yıl azalan üretim, yiyecek azlığı ve dolayısı ile yiyecek fiyatlarının yükselmesi herkesin etkin olarak görev almasını gerektirmektedir. Bizler TTKD olarak var olan gölerin korunmasını, kurutulmuş olanların ise hemen geri kazanılması için hemen harekete geçilmesini hem toplumumuzdan, hem de tüm ilgili kurum ve kuruluşlardan beklediğimizi ifade ediyoruz” şeklinde konuşan Gündüz, bu konuda alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
ACİL ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
– Kurutulan göllerin geri kazanılması için acilen kanun çıkartılmalı ve işlemlere hemen başlanmalıdır. Konuyla ilgili olarak derneğimizce hazırlanan kanun tasarısı örneği ilgili tüm kurumlara (TBMM, Başbakanlık, Çevre Bakanlığı vb. ) 2004 yılında gönderilmiştir. Kuraklığın hızla yaklaşıyor olması konunun hızlandırılmasını ve ivedilikle çözüm bulunması için kanunun gerekliğini ortaya koymuştur. Çünkü kurutulan birçok gölün tapusu halka dağıtılmıştır. Halka dağıtılan göl alanları kanun ile kamulaştırılmalı ve hemen yeniden göl olması sağlanmalıdır.
– Göl alanında tarım yapan çiftçilere alternatif geçim kaynakları bulunarak göl alanlarının gönüllü oluşturulmasına zemin hazırlanmalıdır. Halkın göl alanlarında tarım faaliyetleri yapıyor olması önemli bir ekonomik ve sosyal olaydır. Ancak küresel ısınmanın ve bütün olarak ülkemizin uğrayacağı kayıplar düşünüldüğünde karar vermek hiç de zor olmayacaktır. Ancak halka alternatif geçim kaynakları için yapılacak ekonomik ve diğer katkı ve yardımlar aynı kanunun içerisinde birlikte yer almalıdır ve halka bu konu çok iyi anlatılmalıdır.
– Alternatif geçim kaynakları bulunması konusunda üniversitelerimiz bünyesinde bulanan tarım ekonomisi bölümlerinin bilgi ve birikimlerinin çözümler konusunda yol gösterici çalışmalar yapması ve öneriler geliştirmeleri büyük önem taşımaktadır. Üniversitelerin en büyük sorun olarak karşımıza çıkacak olan kuraklık karşısında göllerin oluşturulması için acil olarak çalışmaya başlamaları esas olmalıdır.
– Göller Yöresi Havzası ve İç Anadolu Gölleri Havzasını kapsayan havza planları yapılmalı ve acil eylem planı ile hemen harekete geçmelidir.
– Antalya Valiliği ilk olarak verimli ovaya sahip Korkuteli havzasını kuraklıktan korumak için Manay Gölüne acil eylem planı yapmalı ve hemen geri kazanmalıdır. Çalışmalara bugünden tezi yok başlamalıdır. Valilik, Antalya’nın ana su kaynağı olan Kırkgöz’ü ne pahasına olursa olsun mutlaka korumalı, korunması için yakın çevresinde yer alan her türlü tehditten; taş ocakları, enerji santrali, tarımsal ilaç kirliliği, sanayi atıkları ve sanayiden kaynaklı hava kirliliği gibi etkenlerden korumak için de çok etkin ve çok kararlı olmalıdır.
İŞTE ANTALYA’NIN SUSUZ GÖLLERİ:
Elmalı’da bulunan Avlan Gölü’nün kurutulduktan sonra yeniden suya kavuşan ilk göl olduğunun belirtildiği açıklamada, Elmalı’nın diğer gölleri Karagöl, Girdev, Müren ve Küçükgöl ile Korkuteli’nde bulunan Manay, Gölcük, Genceli ve Keklicek Gölü’nün susuz olduğu belirtildi. Antalya merkeze bağlı Yamansaz Gölü’nün yarısının susuz olduğu ve bu bölümün hızla yapılaştığı, Çakal Gölü’nün %50’sinin susuz olduğu, Karadayı- Boğazak Sazlıkları’nın ise susuz olduğunun belirtilirken, Göller Yöresinde bulunan 65 gölün 30’dan fazlasının susuz olduğuna dikkat çekilerek acil önlem alınması çağrısında bulunuldu.
TÜRKİYE’NİN RİSK HARİTASI
Columbia Üniversitesi ve Dünya Bankası uzmanları, önümüzdeki yıllarda yaşanacak sel, kasırga, deprem, volkan ve toprak kayması gibi doğal felaketlerin farklı ülkeleri nasıl etkileyeceğini araştırdı ve risk haritaları hazırladı
Haritalara göre felaket bulutları tam da Türkiye’nin üzerinde. Özellikle deprem ve kuraklık açısından ülkemiz büyük tehlike altında görünüyor. Uzmanlar Türkiye’nin ciddi can ve mal kaybı yaşayacağını öngörüyor…
Dünyanın risk haritalarında deprem, kuraklık ve selin ayrı ayrı büyük ölümlere yol açacağı görülüyor. Ölüm oranları açısından hazırlanan haritaya göre Türkiye’nin özellikle Ege, Akdeniz ve Karadeniz sahil şeridindeki birçok kişi deprem nedeniyle hayatını kaybedecek. Deprem ve toprak kayması gibi yer hareketleri tüm dünyada ise en çok Doğu Avrupa, Anadolu ve Orta Asya’da can alacak. Asya ülkelerinin büyük bölümünde sel, Afrika’da ise kuraklık nedeniyle milyonlarca kişinin öleceği tahmin ediliyor.
Uzmanların hazırladığı ikinci harita ise doğal felaketlerin ülkelere ne kadar ekonomik zarar getireceğini öngörüyor. Bu haritaya göre Türkiye genelinde jeofizik, yani deprem ve toprak kaymaları, kuraklık ve suya bağlı nedenler yüzünden büyük ekonomik kayıplar yaşanacak