Anti-G8 ve Rostock İzlenimleri

provakatif tutumu Rostock`ta son haddine ulaştı. Sonuç yüzlerce yararlı, gözaltılar, maddi hasar ve herşeyden önemlisi ise Alman Devleti`nin ‘sıfır tolerans’ paralosıyla G8 karşıtı protestoyu bir biçimde engellemiş ve yaşanacak yeni şiddet olaylarının habercisi olması.


Bu yazıyı kaleme almadan önce yaşananların Alman Televizyonları ve Basının`da nasıl işlendiği, dünyanın nasıl bilgilendirildiği, katılımcı-gözlemci biri olarak benim için merak konusuydu. Bu merak büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlandı, çünkü anlatılan ve yazılanlar hem verilerin birbirinden çok farklı olması, hem de yaşananların çarpıtılması bakımından çelişki ve yanlı haberlerle doluydu. Örneğin bir haberde katılımcı sayısı yirmibeş bin iken, bir başka haberde otuz bin, yine bir başka haberde ise bu sayı otuzbeş bin olarak veriliyor. Polis sözcüleri otuz bin kişiden bahsederken, organizatörler yaklaşık seksen bin kişinin katıldığını söylüyorlar. Bence oradaki insanların sayısı yetmiş bin kişiyi geçmedi. Yine aynı haberlerde sayıları bir kaç bin olan ‘radikal’ grupların polise, taşlı sopalı, molotof kokteylli saldırılarından –yani olayları bu radikal grupların başlatmış olduğu iddia ediliyor- bahsediliyor. NDR ve Spiegel kaynaklı bu haberlerde, ya haberciler haberlerini sadece ‘polisin arkasından’ üretiyor olmalarından, ya haber kaynaklarının gerçeği söylemek istememesinden ve haberleri ‘makaslıyor’ olmalarından ya da medyanın, aslını sorarsanız hayır cevabı alacağınız egemenlik ve iktidar ilişkisinde egemen ve iktidardan yana olmalarından dolayı bir şekilde benim orada gördüğüm ve yaşadıklarımla kesin kes uyuşmadığıdır. Olaki Rostock`a ilişkin haber okumak isterseniz haberin kaynağına, bu kaynağın egemenlik ve iktidar ilişkilerindeki konumuna ve habercilerin haberlerini hangi taraftan izlemiş olduklarına dikkat etmenizi tavsiye ederim. Yoksa ortaya benim yaşadığım hayal kırıklığı değil ama yanlış bir bilinçlenme durumu çıkar. Bu sorunu şimdilik bir kenera bırakıp izlenimlerimi aktarmak istiyorum:


G8 karşıtları, Rostock 2007 açılış eylemiyle dünyanın ve de Küreselleşme, Yoksulluk, Savaş, Sömürü, Silahlanma karşıtlarının, Çevre yanlılarının dikkatlerini Almanya`ya çekmiş oldu. Sabah saatlerinde Rostock`un iki farklı buluşma noktasında bir araya gelen eylemciler (çok heterojen grupla-içlerinde sadece faşit örgütlenmeler bulunmuyor) öğlenleyin saat 1`e doğru yürüyüşe geçip Liman`daki büyük alanda birleşecekti. Yaklaşık bir yada bir buçuk saatlik bir yürüyüşten sonra ulaşılabilen alana giderken çok ufak sürtüşmeler dışında herhangi bir sorun yaşanmadı. Herkes taleplerini, eleştirilerini ve isteklerini taşıdıkları döviz ve pankartlar arkasında dile getirdiler. Bu eylemde katılımcılar da zaten hem polis hem de göstericiler tarafından herhangi bir şiddetin doğabileceğini beklemiyordu. Bu eylem ne de olsa ‘barışçıl’ olarak ilan edilmişti ve ‘barışçıl’ eylemlerin demokratik bir hak olduğunu ve olması gerektiğini muhafazakar Başbakan Merkel`den demokrat Partiler`e kadar herkes onaylıyordu. Farklı yönlerden hareket eden grubların Liman`ın bulunduğu alana girmeleri hemen hemen aynı an`a denk gelmişti ki, ne olduysa olanlar o an`dan sonra başladı. Polis her iki grubun arasına girerek, böyle bir müdahalenin nasıl bir nedeni ve gerekçesi olduğunu tüm eylem boyunca anlamakta güçlük çektim, her iki grubu bölmek istedi. Daha sonra öğrendiğime göre polis ‘barışçıl’ eylemciler arasına sızmış olduğu iddia edilen ‘radikalleri’ bu gruptan ayırmak ve eylemin planlandığı gibi devam etmesine yardımcı olmak istemiş. Yaralanmalar (çok sayıda gösterici ve polis yaralandı), çatışmalar, maddi hasarlar (liman alanın`da bir araç molotof kokteyliyle tahrip edili) işte o anda başlayıp saatlerce devam etti. Alman polisi, bu süre boyunca ne geri adım attı ne de kışkırtmalarından vaz geçti, daha önceden çalışılmış taktiklerle sürekli kitleye (öncelikli olarak değişik ülkelerden gelmiş olan otonomcular`a) saldırmaya, geri püskürtmeye, yaralamaya ve daha şiddetli olayların ortaya çıkmasına meydan verdi. Saatlerce süren bu çatışmalarda Anti G8 organisatörleri hazırladıkları programları, konuşmaları, dinletileri gerçeleştiremediler çünkü polis`in kitleye yoğun bir saldırısı söz konusuydu. Polis sürekli saldırı halindeydi, yani herhangi bir grubu ‘barışçıl’ gruptan ayırma gibi bir taktik ve amaç içinde değildi, adeta bir şeyin provasını yapar gibiydiler. Kitleye acımasızca saldırıp, kimseyi göz altına dahi almadan vur-kaç metoduyla sürekli bir saldırı vardı. Polis aslında çok kişiyi göz altına alınabilirdi, şayet grubu bölmek isteseydi çünkü arkası deniz olan ve kaçmanın söz konusu olmadığı bir alanda polis insanlarla yüzyüze gelecek kadar yakınlaşabiliyordu. Bu sırada coplar ve biber gazlarıyla saldırmak yerine göz altına alabilirdi. Ama yapmadı, kan akıttı, gaz bombaları attı, buna rağmen eylemciler sürekli direndi, meşru alanlarını kaptırmadı, güçlü bir direniş örneği sergilediler. Bu meşru direnişin sonunda işler iyice içinden çıkılmaz bir hale sokuldu. İnsanlar tam bir yoksunluk ve alternatifsizlik içine itildi ve onlara ya denize atlayarak bir şekilde kaçıp kurtulmaktan yada ‘çatışmaktan’ başka bir seçenek bırakılmadı. Çatışma resmen bilinçli olarak kışkırtıldı. Bunun üzerine daha da gerilen ortam, park halinde ki bir arabanın molotof kokteyli ile yakılmasıyla daha da alevlendi. Polis bu kez su panzerleri ile ‘radikal’ ‘barışçıl’ ayrımı yapmadan herkese saldırmaya başladı. Bu esnada kaçışmalardan ezilenler, yaralananlar oldu. Ortalık tam ana baba gününe dönüşmüştü. Herkes birbirini, tanıdıklarını kaybetmeme telaşı içindeydi, çünkü artık polisin ne yapabileceği kestirilemiyordu. Çatışmalar her tarafa ve ara sokaklara sıçramıştı. Akşama doğru biraz durulan hava sayesinde alandan kurtulma fırsatı bulabildik ve daha sonra aldığım haberlere göre çatışmaların yer yer hala devam ettiğini öğrendim. Polis yetkilileri bu gece de çeşitli yerlerde korsan eylemlerin olabileceğini söyleyip geç saatlere kadar devriyede olacaklarını söylüyorlar.


Tüm bu yaşananların sonunda ortaya şu sonuçlar çıkıyor: Birincisi aralarında ünlü küreselleşme karşıtı bilim adamlarının da bulunduğu bugünkü açılış eylemi hem kitlenin üzerinde ‘sabit uçan’ ve yoğun bir gürültü yaratan helikopterler hem de karada polisin kışkırtıcı tavırlarıyla ortaya çıkan çatışmalar ve saldırılarla bir şekilde engellenmiş oldu. Örneğin konuşmacılar arasında ünlü bir siyaset ve toplum bilimci olan Walden Bello`da vardı, konuşmasını tamamlayamadı, yada yoğun saldırıdan konuşmasını dinleyecek insan bulamadı. İkincisi Alman Devleti ‘polis devleti’ olma yolunda kararlılığından vaz geçmeyecek ve bunun sonuçları bundan sonraki eylemlerde daha belirgin olacak. Örneğin 6 Haziran`da G8 liderlerinin ineceği ‘Rostock Havaalanı’ işgal eyleminde çok daha yoğun çatışmaların yaşanacağını tahmin ediyorum; Alman Polis`i bu eylem karşı nasıl bir tavır ve taktik içinde olacağını nitekim bugün gösterdi. Üçüncüsü G8 ve Küreselleşme karşıtı eylemi kamuoyun`a sürekli ‘barışçıl’ ve ‘radikal’ ayrımı içinde sunularak, hem polisin ve polis devleti olmanın meşruiyeti sağlanacak hemde bu taktikle ‘Karşıt’ olma olgusu ikiye bölünmüş olacak. Yani ‘barışçıl’ eleştirmenler, eleştiri ve taleplerini yazıp, çizip, resmedip akşam sıcak yatağına gitmeden önce duşunu alacak, suyunu yada içkisini içecek, yemeğini yiyecek ve başını yastığa koyup bomba ve kurşun sesleri duymadan, yarın içecek suyu nereden bulacağım diye düşünmeden rahatça uyuyan kişiler olarak kabul görecekler; savaşı, açlığı, yoksulluğu, zulmü, çevre felaketlerini bir an önce sona erdirmenin aciliyetini daha radikal bir dille yerine getirenler, bunların sorumlularını istifaya zorlayanlar, sebep oldukları şiddet ve savaş`ın ne demek olduğunu onlara göstermek en azından biraz hissettirmek isteyenler ise ‘tu kaka’ damgası yiyecekler. Şiddet elbette amaç-araç ilişkisi içinde ele alındığında sorunlu bir meseledir, ancak şiddetin nereden geldiği, araçlarının günümüz dünyasında daha çok kimlerin elinde olduğu, insanların şiddete neden zorunlu bırakıldıkları gibi çok önemli ayrımlar da kesinlikle dikkatten kaçmaması gerekli ayrıntılar.


Çetin Gürer        02.06.2007
Hamburg Üniversitesi
Sosyoloji, Siyaset ve Eğitim Bilimleri
[email protected]


 

700310cookie-checkAnti-G8 ve Rostock İzlenimleri

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.