AVUSTRALYA’DAN… ABD bireyciliği ve Telstra

Amerikan bireyciliği ve Telstra…

Katrina’dan sonra Başkan George W. Bush televizyon kameraları önüne çıktı. Bush’un kasırgaya ilişkin bu ilk demecinde sarfettiği sözler arasında, “herkes kendi sorumluluğunu üstlensin” ifadesi de vardı.

Bu ifade olağan koşullarda zararsız. Elbette, insanlar her zaman sorumluluklarını bilerek davranmalı.

Ama Bush’un bu ifadesi, “herşeyi devletten beklemeyin, başınızın çaresine bakın” anlamına geliyordu. Felsefe, Katrina vak’asının tamamına damgasını basan felsefe: “Başınızın çaresine bakın.”

Kenti boşaltmak için önlem olarak sadece halka “kenti boşaltın” çağrısı yapmak; ama en azından arabası olmayanlar, yaşlılar ve hastalar için otobüs tahsis etmeyi kendi görevi kabul etmemek, yiyecek, içecek ilaç sağlamamak, bu felsefenin ürünü.

Eski zamanlarda, “önce kadınlar, hastalar ve çocuklar kurtarılsın” prensibi vardı. Bir felakette sırasında, onları kurtarmaya öncelik verilirdi.

Katrina, Amerika’da artık böyle bir prensip olmadığını gösterdi. 1999 Kocaeli depremi, ya da tsunami felaketinden Asyalı, birbirinin yarasını sarmaya çalışan felaket kurbanlarından farklı olarak, Amerikalılar değişen anlayışa uygun davrandı, silahlanarak evlerini, ailelerini korumaya girişti.

Buradan Avustralya’ya geçiyorum.

Hükümet, Telstra (Avustralya’nın hisselerinin %51’i devlete ait telefon şirketi) Genel Müdürlüğü’ne Temmuz ayında, şirketin performansına bağlı olarak, yıllığı “bonuslarla” birlikte $10 milyona bir Amerikalıyı atadı: Sol Trujillo. Bu atamadan, Telstra Yönetim Kurulu’nun bile haberi olmadı. Trujillo, bu dev telekomu özelleştirmeye hazırlayacak kişi olacaktı.

Amerikalı Sol Trujillo’nun kimseye eyvallahı yok. Parasını alır, buna karşılık kendisinden isteneni yerine getirir. Avustralya’nın sosyal yapısını bilmez. Öğrenme gereği de duymaz. Bu ülke halkıyla, hiç bir sosyal ilişkisi yok. Umurunda da değil.  

Amerikan bireyciliğinin en iyi örneklerinden biri olan yeni genel müdür, işe başlar başlamaz şikayet etmeye başladı. Kırsal alanlardaki telefon hizmetlerinin karlı olmadığını söyleyerek çiftçilere telefon hizmeti sağlamaya pek hevesli olmadığını gösterdi. Geçen haftaya damgasını vuran açıklamasındaysa, Tesltra’yı kontrol eden yasaların elini kolunu bağladığından şikayet ediyordu. Telstra’nın üst yöneticilerinden bir başkası da genel müdüre destek oluyor, “Annesine Telstra hissesi satın almayı tavsiye etmeyeceğini” açıklıyordu. Genel Müdür işe başladığından bu yana borsada işlem gören Telstra hisseleri %15 düştü. Bu düşüş, hükümetin elinde kalan %51.8 hissesinin satılması planlanan değerinden, $9 milyarı buharlaştırdı. Howard, Sol’a veryansın etti. 

Sol, kimine göre “dürüstçe”, şirketin içinde bulunduğu durumu açıkça ilan etti. Ama Testra’nın en büyük hissedarı hükümet, bu açıklamalardan memnun olmuyor. Daha birkaç hafta önce Ulusal Parti Senatörü Barbaby Joyce’a kırsal alanlardaki hizmetlerin geliştirileceği sözü verildi. Sol Trujillo, “kırsal alanlar benim umurumda değil” diyerek direniyor.

Bu bölgelere yeterince hizmet vermemek, başta koalisyon ortağı Ulusal Parti’yi üzecek. Bütün bunlar Amerikalının umurunda değil. Şirket kar etsin yeter diye ısrar ediyor. Amerikalı basitçe, Telstra’nın hem halka hizmet veren temel bir sosyal kuruluş, hem de kar etmesi mümkün değil diyor. Bu işler, ABD’de böyle oluyor. Yerseniz.

MAHMOUD’UN GÖNLÜNÜ (galiba) ALDIM

Geçen hafta Lübnanlı arkadaşım Mahmoud’dan bahsetmiştim. Mescit’teki zevzekler, onun hakkında yazdıklarımı hemen yetiştirmişler. Ertesi gün ofise geldiğimde, kapıda beni bekliyordu.  

Geçtiğimiz haftalarda video’dan batı dünyasını tehdit eden El Kaideci Avustralyalı terörist gibi parmağını üzerime sallaya sallaya bana, “benim çoluğum, çocuğum var ne yazdın öyle, brother” diye kükredi. Beni “ihbarcılıkla” suçladı. Ama ben hazırlıklıydım. “Dur” dedim “brother, come inside.” Mahmoud’u içeri alıp bir çay ikram ettim. Sonra koltuğumun altıındaki oyuncak sakallı bebek hediyemi eline tutuşturdum “Çocuklarına ver, oynasınlar” dedim. Yüz hatları değişti. Oyuncağa sevgiyle baktı, gözleri yaşardı. “Thank you brother” dedi. “İyi bir adam olduğunu biliyordum zaten.”

İyi arkadaş, böyle zamanda belli olur. Mahmoud’u uyarmak görevim. “Bak” dedim, “eğer yeni terör yasası çıkarsa ayağına bu aleti takıp seni 24 saat izleyecekler ona göre. Sakın buralara gelme. Gazeteyi kapattıracaksın, Allah göstermesin” dedim. “Allah göstermesin” diye tekrarladı. Sonra yeni terör yasası da ne diye sordu, anlattım.

Sözlerim bitince, bir verdiğim hediyeye baktı, bir yüzüme. Hediyesini bırakıp, evdeki kitapları sobada yakmaya gitti…

AVUSTRALYA TARTIŞIYOR

ninemsn’in 12 Eylül’de yaptığı online anket:

Avustralya’ya yönelik terörist tehdit olduğuna inanıyor musunuz?
Evet   21,632 oy
Hayır 13,077 oy

RAKAMLARIN DİLİ
2004 itibarıyla Victoria’da değeri $1 milyon ya da daha fazla olan ev sayısı: 

22,551

1611370cookie-checkAVUSTRALYA’DAN… ABD bireyciliği ve Telstra

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.