AVUSTRALYA’DAN… Sabah dört telefonu

Geçen hafta Perşembe sabahı 4.30’da telefon acı acı çaldı. “Hayırdır inşallah” deyip fırladım. Karşımda genç bir kız sesi, “İsmail Bey ben Kanal …’den arıyorum. Gece Haberleri yapımcımız … Bey görüşmek istiyor… ” söylediklerinin gerisini duyamadım, çünkü o anda uyku sersemliği ve karanlığın etkisiyle ayağımı bir yere çarpmış,

Pamuk’un da  kuyruğuna basmıştım. Kedi feryat figan fırladı yerinden. Dengemi kaybettim, telefon elimden fırladı, düşerken, elime sandalye geldi, can havliyle tutunayım dedim. Kahrolasıcanın tekerlekleri var. Cilalı ahşap döşeme üzerinde yağ gibi kaydı kurtuldu elimden. Yüzüstü kapaklandım. Sandalye de gitti, büfenin camından içeri girdi.

İçerden, karımın “are you alright!” diye dehşet içinde yaklaşan sesini duyuyordum…

Soğuk algınlığından kaynaklanan öksürük nöbetini de atlatıp hayat normale dönünce telefonu aldım. Karşımdaki adam, “orada gece yarısı sanıyordum, bu ne gürültü öyle” demez mi!

Televizyoncu, beni “hain” Türklerle ve “ırkçı” Reflex firmayla ilgili olarak canlı yayına çıkarmak  istiyor. Modellerin telefonlarını da vermemi istiyor. Onları da telefonda sorguya çekecek.

“Ben” dedim, “o insanların ihanet ettiğini düşünmüyorum. Sadece kandırıldılar.” Telefonda bir saat tartıştık.  Canlı yayına çıkmayı reddedip, telefonu kapattım.

***

Melbournelu 4 toplum üyemiz üzerinde kopan fırtına, kendilerini profesyonel oyuncu yerine koyup, bir karaktere bürünmeye çalışmalarından kaynaklandı. Profesyonel bir manken, ya da oyuncu, her kılığa girer. Değişik kılıklara girmek onun işidir. Bunu kimse yadırgamaz da. Bir erkek oyuncu bir gün mafya babası, ertesi gün, duygusal bir aşık, bir başka gün de Kemal Sunal tarzı bir  hafif akıllı rolüne girebilir. Kimse, kadın bir modelin yarı çıplak resim çektirmesini yadırgamaz. Ama, o resim çektiren, sıradan bir ev kadını olursa, iş değişir, “haber” olur.

“Bizim dörtlü” bu ince  ayrıntıyı göremedi.

“Suçun” hepsi bizimkiler de mi?

Hayır.

Reklamcı hanım da ahlaki davranmadı.

Profesyonel olmadıklarını bile bile,  onlara profes-yonellermiş gibi davrandı.
Bir profesyonel modeli, resminin altında ne yazdığı ilgilendirmeyebilir. Sonuç olarak o bir “konu mankenidir.” Ücretini alır, diğer işe gider.

Reklamcı hanım, altına ne yazacağını önceden planladığı halde, bu insanlara söylemedi. Onların sıradan göçmenler olduğunu, profesyonel modeller olmadıklarını

görmemezlikten geldi. Bu reklamın onların hayatında yaratacağı etkiyi düşünmedi.
Peki ya biz, Avustralya’dan yazan gazeteciler olarak, o fotografı görmemezlikten gelemez miydik? Biz yazmasak, kimsenin haberi olmayacaktı belki de.

Yanıtım tereddütsüz olacak.

Onların hayatlarındaki etkiden ve muhtemel üzüntüden dolayı üzgünüz ama; hayır, yaptığımız işin doğası gereği, görmemezlikten gelemezdik. 

“Her musibette bir nasihat vardır” derler.

Böyle olaylar kişileri ve toplumları, adım atmadan önce düşünmeye sevketmesi yönüyle ders verir.

Ders acı bir ders.

Ama faydalı.

1611380cookie-checkAVUSTRALYA’DAN… Sabah dört telefonu

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.