Avusturya’yı şok eden cinayetler!

Avusturya’da gün geçmiyor ki çocuklarını veya eşlerini öldürme haberleri basında yer almasın. Son günlerde karşılaştığımız bu tür acılı olayları burada tek tek anımsatmak istemiyorum. Ancak, son iki ay içinde, üst üste işlenen iki cinayet, ülkenin gündemine damgasını vurduğu için, bu acılı olayları paylaşmak istiyorum.

Doğrusu, bir ay kadar önce yaşanan olay henüz unutulmamış ve yaraları henüz sarılmamışken, işlenen yeni bir cinayet, özellikle biz Türkleri sarstı. Gelin, birlikte bir ay önceki olaya bir göz atalım: Avusturya’da bir bayram günüydü. Bütün günümü evde geçirmiştim. Akşama doğru gece nöbetine giden eşim telefon ederek, sokakta çok sayıda cankurtaran ve polis aracı gördüğünü, mahallede bir şeyler olduğunu söyledi. Hemen televizyonu açtım, ertesi gün de olay gazete manşetlerindeydi. Cinayet, evimizin bir sokak ötesinde işlenmişti.

Bir Türk ailesi, iki küçük çocuğuyla birlikte, bizim mahallede oturan tanıdık bir aileyi ziyarete geliyor. Konuk ailedeki eşler ayrı yaşamaktadır. Erkek hakkında polis tarafından sınırdışı edilme kararı verilmiştir, kadın ise 2 çocuğu ile birlikte başının çaresine bakma durumundadır. Sınırdışı edilen baba, bir yolunu bulup yeniden Viyana’ya gelmiştir.
Anne, kocasının yurtdışı edildiği sürede Avusturya yurttaşlığına geçmiştir. Konukevinde ailenin durumu gündeme gelir. ”Benim durumum ne olacak?” diye soran erkeğe, Kadın, ”Ben artık yaşantımı düzene koydum, sen de başının çaresine bak” yanıtını verir. Tam o sırada, adama bir telefon gelir, telefondaki ses, adama, ”Eşin seni aldatıyor!” der vetelefon kapanır. Ülkede kaçak yaşayan adam mutfağa doğru yönelir, elinde bıçakla döner, çocuklarının ve konuk oldukları ailenin gözlerinin önünde eşine bıçağı saplamaya başlar!…Sonra, adam, elinde bıçakla kaçar; kadın, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Bir süre sonra kadın kurtarılamayarak, ölür, erkek ise polise teslim olur…

Daha bu olayın şokunu atlatamadan ikinci cinayet haberi geldi! Gazete başlıklarına göre, bu defaki olay bir ”töre cinayeti” dir. İki çocuklu baba, çocuklarının okuluna gider, harçlık vereceğini söyleyerek onları dersten alır. Koridora geldiklerinde, kızının gözlerinin önünde, belinden çıkardığı tabanca ile sekiz yaşındaki oğlunun kafasına ateş eder, sonra da, soğukkanlılıkla eşine, telefonla, ”Sen beni evlat katili yaptın!” şeklinde mesaj gönderir. Bir işyerinde kasiyer olarak çalışan anne, polise haber verir. Koridorda kanlar içine yatan çocuk, hastaneye kaldırılır, üç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra kurtarılamaz, ölür.

Olay, önyargılı gazetelere ”töre cinayeti” olarak geçti, ancak, ”geçimsizlik veya kumar cinayeti” demek daha doğru olur. İki çocuklu aile, Aşağı Avusturya Eyaleti’nin başkenti St. Pölten’de küçük bir dönerci dükkânı işletmektedir. Evde geçimsizlik vardır. Baba, dükkânın günlük gelirini kumar makinelerine yatırmaktadır. Ev ve dükkân kiraları birikmiş, veresiye alınan dönerin, diğer malzemelerin borcu ödenmemiştir. Baba, kumar oynadıkça borçlanmakta; borçlandıkça kumar oynamaktadır. Öfkesini eşinden çıkarır, kumarda para kaybettikçe eşini döver. Kadın polise başvurur, boşanma davası açar. Mahkeme, adamın eve gelmesini ve çocuklarını görmesini yasaklar. Bu karar, adamı çileden çıkarır, eşini, ” Senin en değerli varlığını elinden alacağım” diyerek tehdit eder, kadın, bu sözün anlamını kavrayamaz. Adam, ayrıldığı eşinden öç almak için sekiz yaşındaki oğlunu öldürür, kızına dokunmaz.

Çocuğunu kanlar içerisinde bırakan baba, arabasına atlar ve yolda, geriye kalan son kurşunu da kendi kafasına sıkar ve yaşamına son verir.

Çocuğun okul arkadaşları kederlidir ve gözyaşı döker, okulun duvarlarına ise Türkçe- Almanca nafile panolar asarlar: “Tanrı onların gözlerinden bütün yaşları silecek! Ölüm de olmayacak! Artık ne yas, ne acı, ne de gözyaşı olacak. Zira artık her şey geçmişte kaldı.”

Geriye eşi tarafından çocuğu elinden alınarak cezalandırılan bir anne ile kızı kalır…

Ben ise, bu yazıyı yazarken Âşık Meftuni’nin “Berivan” adlı türküsünü dinlerken, insanın nasıl bu denli acımasız olabileceğini düşünüyorum. Bu yazıyı okuduktan sonra, isterseniz siz de bilgisayarınıza ”Meftuni, Berivan” yazarak bu türküyü dinleyin. Bakalım, türkü ile birlikte aynı acıları yaşayıp, aynı buruk tadı alabilecek misiniz?

BERİVAN

Ne güzel uyursun habersiz öyle
Son günler çok aktı selin Berivan
Saçlarından tat almaya buseyle
Korkarım incinir telin Berivan,
gülüm gözüm, Berivan
benim özüm Berivan
gel kara kızım

Ne duyarsın aklın biraz erince
Ah çekersin belki içten derince
Babam deyince ıraklardan görünce
Dolar mı boynuma kolun Berivan,
gülüm gözüm, Berivan,
benim özüm Berivan,
gel kara kızım

Üzme canın ne olur boynunu büküp
Kanlı gözyaşların içime döküp
Bir gün gelinliği sırtına çekip
Babasız gidersin gelin Berivan,
gülüm gözüm Berivan,
benim özüm Berivan,
gel kara kızım

Her an ister isen sana gelirim
Gelenden gidenden haber alırım
İnan ki kahrımdan yanar ölürüm
Ele baba derse dilin Berivan,
gülüm gözüm Berivan,
benim özüm Berivan,
gel kara kızım

Yürek dayanır mı görmese seni
Öyle bir acıya saldın sen beni
Sorarlarsa kimdir diye Meftuni
Hemi baban hemi kulun Berivan,
gülüm gözüm Berivan,
benim özüm Berivan
gel kara kızım

———————————————-

1598640cookie-checkAvusturya’yı şok eden cinayetler!

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.