Bedenimi seviyorum: Obezite bir bağımlılıktır

Adı “Gelinlik Diyeti” imiş. Hedef: 10 günde, 10 kilo vermek.

Haberi yapan muhabir*, bizzat denemiş, işe yarıyormuş.

10 gün boyunca, sırt çantasında taşıdığınız bir tüpten, burnunuza takılı serum aracılığıyla besleniyorsunuz. Böylece vücut hızla yağları yakarken siz de açlıktan, gıdasızlıktan mecalsiz kalmıyorsunuz. Aksine, muhabir serumla işe gittiğini, uçağa bindiğini anlatmış. Karşılaştığı tek sorun çiğnemeyi özlemesi olmuş, zaten bu sistemi geliştiren doktor, hastalarına şekersiz çiklet öneriyormuş.

Uzatmayayım: İnsanlar çıldırmış…

Yanlış anlaşılmasın: Kilolu insanları aşağılamam. 1.80 boyundayım, en şişman dönemimde 84 kiloyu aşmadım. İçki alışkanlığım da yok, yemeyi çok seven biri de değilim. Dolayısıyla obezite nasıl bir durumdur, bilemem, hiç yaşamadım. Bizzat deneyimlemediğimiz her konu, olgu ve ortamda mutlaka yüzlerce bilgi olduğundan, başka insanları eleştirmek bana ters gelir…

Ama tabii ki çevremde biraz veya aşırı kilolu insanlar var, anlattıklarına göre diyet yaptıkları günlerde düşlerinde yemek yediklerini görüyorlarmış; kendilerini çirkin buluyor, kilo sorunu olmayanların alaycı bakış ve sözleriyle, en azından nasihatleriyle iç içe yaşamaktan bıkıyorlarmış. Farklı diyetleri deneyip sonuç alamadıkça, hem kendilerine, hem hayata duydukları sevgi ve genel olarak memnuniyetleri azalıyormuş.

Bu durumu yaşayanların denize düşen yılana sarılır misali, akla, mantığa aykırı yöntemleri denemeleri olağan… Bu durumu tespit eden bazı doktor ve şirketlerin bunu kar fırsatı olarak değerlendirmeleri de normal. Kaldı ki sağlık sektörü o kadar çığırından çıkmış ki, örneğin bu sistemi geliştiren doktor, parayı, kariyerini hiç önemsemeyen biri olabilir, belki de “hastalara” yardım ettiğini düşünüyordur.

Gene de bu işte bir terslik var… Aslında hiç kimse zayıflamak amacıyla ameliyatla bedeninden yağ aldıracak veya midesine kelepçe taktıracak veya 10 gün boyunca serumla beslenecek kadar çaresiz ve güçsüz değildir. Bilincini değiştirirse, ameliyata, ek bir uygulamaya, diyetlerle debelenmeye gerek kalmadan kendisi zayıflamayı başarabilir.

“Bilinç değiştirmek” zordur, kolayından başlamak ve her seferinde tek bir adım atmak yararlı olacaktır. Örneğin bu diyeti uygulamayı düşünenlere önce kendilerini o durumda hayal etmelerini öneririm. Sırtınızda tüple işe gitmek kendinizi daha iyi hissetmenizi mi sağlayacak? Bu, başka hiçbir yöntemle zayıflamayı başaramadığınızın bir itirafı değil midir? Bilinçaltınıza bu itiraf bir komut olarak yerleşmeyecek mi, bundan önceki çeşitli denemelerin sonucunun yerleştiği gibi…

Obezite bir bağımlılıktır; onu yenebilmek için önce kişinin kendini yemekten alıkoyamamasının nedenlerini anlaması gerekir. Kilolu olmanın ruhsal-zihinsel nedenlerine ilişkin psikoloji ve psikiyatrinin önermeleri var; o uzmanlardan yardım alınmalıdır. Bu destek başka yararlar da sağlar, kişinin kendini –genelde- neden bunca çaresiz ve zayıf hissettiğini anlaması da mümkün olabilir.

Obeziteyle ilgili asıl bilinç değişikliğini ise bu tür yöntemlerin aslında bir tuzak olduğunu görerek yapabilirsiniz. Mucidinin niyeti nasıl olursa olsun, bu diyet insanlara şunu söylüyor: Sen tek başına beceremezsin, zayıflaman mümkün değil, bu yönteme muhtaçsın.

Hayır değilsiniz… Çünkü bu sistem aslında sizin gücünüzden yararlanıyor: 10 gün boyunca bir tüple ve katı beslenmeden yoksun kalarak yaşayabilecek denli güçlü olan herkes, aslında böyle çılgın bilim insanlarına inanmadan da zayıflamayı başarabilir. Gerektiği ölçüde uzmanlardan yardım alır, ama asıl işi kendi yapar.

Çünkü istisnasız herkes bir bağımlılığı yenebilecek güce zaten sahiptir.

*Nevsal Elevli, Milliyet, 3 Kasım 2012

1603970cookie-checkBedenimi seviyorum: Obezite bir bağımlılıktır

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.