“Benim patronum Kıbrıslı Türk olamaz!”

Yarım asra yakındır sürdürülen Kıbrıs görüşmelerinde sona gelindi gibi.
Genel Sekreter Ban Ki Moon açıklamasında Ocak zirvesinin ardından, 4’lü veya 5’li bir zirve yapılabileceğinden bahsetti. Açık açık telaffuz edilmese de Ocak görüşmesinden sonra bir zirvenin gerçekleşecek olması, “son” anlamına geliyor.
Son ama nasıl son?
İki taraf içinde “anlaşma istemiyorlar” demek yanlış olsa da Rum kesiminin nasıl bir anlaşma istediği konusu gerçektenden hiçbir şekilde anlaşmaya niyetli olmadıklarını gösteriyor.
Çünkü Rumlar, Dışişleri Bakanı Hüseyin Özgürgün’ün söylediği gibi Kıbrıslı Türkleri azınlık, Kıbrıs sorununu ise azınlıklar sorunu olarak görüyor.
Rum yönetimi Dışişleri eski Bakanı Yorgos Lillikas’ın, “Kıbrıslı Türkler, Ermeni ve Maronitler gibi vatandaşlarımızdırlar” şeklindeki sözleri talihsiz bir açıklama değil, Rum mentalitesinin en yalın bir şekilde dışa vurulmuş hali.
Anımsatalım; Kıbrıs Rum yönetimi eski liderlerinden Glafkos Klerides, Rum yönetimi lideri Tasos Papadopulos’un Kıbrıslı Türkleri hiçbir zaman toplum olarak görmediğini, onlara klasik azınlık haklarından başka hak tanımayı asla kabul etmediğini belirterek, “Papadapulos, Kıbrıslı Türkleri azınlık olarak görüyor” demişti.

Kıbrıslı Türkleri yok etmeyi hedefleyen Akritas Planının büyük bölümünü Papadopulos’un yazdığını kaydeden Klerides, Papadopulos’un, 1964’te ABD Büyükelçiliğinde, “Türkler adaya çıkmaya kalkışırlarsa Kıbrıs’tan Türkleri temizlemek için 1 saat 45 dakikamız var” dediğini de anımsatmıştı.
Kendilerini çözüm yanlısı olarak addeden ve Rumlarla adil/kalıcı bir anlaşma olmayacağını savunanları “çözümsüzlük yanlısı” olarak yaftalayan kişiler şimdi hemen “o geçmişte kaldı. Şimdi uluslar arası hukuk var. Güney Kıbrıs AB üyesi, dolayısıyla her şey uluslar arası hukuk ve siyaset çerçevesinde değerlendiriliyor. Ne Rumlar eski Rum, ne Türkler eski Türk…” diyerek sözlerimi anlaşma istememek olarak yorumlayabilirler.
Oysaki anlaşmayı gerçekten isteyen biziz. Yani Türk tarafı.
Anlaşmaya en çok izole edilmişliğin verdiği çekingenlikle kendi ekonomisini oluşturmaktan korkan Kıbrıs Türkünün ihtiyacı var. Rumlar ise ailenin şımarık çocuğu edasıyla her ne yaramazlık yaparsa yapsın affedildiğinden, “ben böyle isterim” diye ayak direme lüksüne sahip yazık ki…
Gelelim esas konuya; Rumlar anlaşma istemiyor. Daha doğrusu Kıbrıslı Türklerin ikinci sınıf vatandaş olarak görülecekleri bir anlaşma olursa “tamam” diyecekler. İki halkın eşit şartlarda temsil edileceği bir anlaşma asla ve kat’a kabul görmüyor Güney’de.
Örnek verelim;
Komşum annesinin rahatsızlığı dolayısıyla sık sık Güney’deki hastaneye gitmektedir. Tedavi uzun sürdüğü zamanlarda arada soluklanmak için hastanenin kafeteryasında oturur oradaki Rum refakatçilerle.
Sohbet ederler. Sohbet konusu Kıbrıs sorunudur. İki tarafta bir anlaşmaya varılıp varılmayacağı öngörüsünde bulunur.
Rum refakatçi kadın, “ben Kıbrıslı Türkleri severim. Benim hiçbir problemim yok ancak patronumun asla bir Kıbrıslı Türk olmasını kabul edemem!” deyince komşum, “nasıl yani. Anlaşma olsun ama Kıbrıslı Türkler sadece sizin pis işlerinizi yapsın, altınızdaki işlerde çalışsın öyle mi?..” der şaşkınlıkla.
Ses çıkmaz ‘anlaşma’ isteyen Rum kadından…

***

Hristofyas dönüşümlü başkanlıktan vazgeçti. Bu vazgeçişin nedeni Rum halkının Kıbrıslı Türkleri yönetimde görmek istememeleri, yani yukarıda anlattığım küçük hikaye.
Sonuç olarak; Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıslı Türklerle birlikte yaşamak istemediğini 2004’de söyledi. Dolayısıyla çok fazla konuşulacak bir şey kalmadı. Moon’un açıklamalarından da görüşmelerde sona gelindiği anlaşılıyor. Yarım asırlık dava bir şekilde sonlanacak. En uygunu ise iki ayrı devlet. Aynen şimdi olduğu gibi. “Birleşmiş Milletler’in kararı var. KKTC tanınamaz” diyenler ise telaş etmesin. Memnun olacaklarsa KKTC yerine YKTD (Yeni Kıbrıs Türk Devleti” ismini kullanabiliriz.
Yeter ki azınlık olmayalım.

__________________

Not: Dileğim görüşmelerin 40 yıla yakın bir kısmını sürdüren Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın, Kıbrıs sorununun iki ayrı egemen devlet olarak bir sonuca bağlandığını görmesi. Yıllarca uzlaşmaz lider olarak nitelendirilen Denktaş’ın muhteşem direnci bize bu konuda umut veriyor.

1620160cookie-check“Benim patronum Kıbrıslı Türk olamaz!”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.