Betona boğulan Phaselis’te 177 bitki türü var!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – COP15 olarak da bilinen BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nın 16’ncısına ev sahipliği yapacak. Ancak Phaselis’te halk plajı ve günübirlik tesisler inşa edilmesi amacıyla başlatılan proje, doğal ve kültürel miras açısından endişe verici boyutta…

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki ayrı halk plajı ve günübirlik tesisler inşat etmeye başladığı Antalya’daki Phaselis antik kenti çevresinde, 22 tanesi yalnızca alana özgü endemik olmak üzere toplam 177 bitki türü bulunuyor. Beydağları Sahil milli Parkı sınırları içerisinde bulunan Phaselis’te 122 kuş türü, 33 amfibi ve sürüngen 27 de memeli türü tespit edildi. Antik kent ve çevresinde, uluslararası koruma kriterlerine göre nesli tehlike altında ve zarar görebilir kategorisinde türler de bulunuyor. Antik kentin adıyla anılan Phaselis burçağı (Lathyrus phaselitanus) Phaselis salebi (Ophrys phaseliana) başta olmak üzere birçok tür, zengin doğal ve kültürel mirasın bir arada olduğu bu özel korunan alanda çarlığını sürdürüyor. Phaselis gibi birçok özellikli korunan alana sahip olan Antalya, 2024 sonbaharında COP15 olarak da bilinen BM Biyoçeşitlilik Konferansı’nın 16’ncısına ev sahipliği yapacak. Ancak deniz ve karasal ekosistemleri bir arada barındıran Phaselis’te halk plajı ve günübirlik tesisler inşa edilmesi amacıyla başlatılan proje, doğal ve kültürel miras açısından endişe verici boyutta.

*İllüstrasyon: (Yasemin S. Akyüz)

Kültür ve Turizm bakanlığı tarafından Antalya’daki Phaselis antik kentinin koruma alanı içinde başlatılan halk plajları ve günübirlik tesisleri içeren proje kamuoyunda endişeyle karşılandı. İptal edilmesi için iki ayrı dava açan yöre halkı, ayrıca iş makineleri ile inşaat yapılan çalışmaların korunan alanı tahrip ettiği gerekçesiyle sorumlular hakkında Kemer Cumhuriyet Başsavcılığı‘na suç duyurusunda bulundu.

PHASELİS’TE 177 BİTKİ TÜRÜ TESPİT EDİLDİ

Likya uygarlığının önemli liman kentlerinden biri olan Phaselis ve çevresi, arkeolojik kalıntıların yanısıra önemli bir biyoçeşitlilik alanı. Phaselis ve çevresinde yürütülen bilimsel çalışmalarda bugüne kadar 59 familya’ya ait 177 tür tespit edildi. Phaselis’te ayrıca 22’si endemik olmak üzere 223 takson teşhis edilirken, bunların 4 tanesinin inşaat faaliyetlerinin sürdürüldüğü ormanlık alanda vardığını sürdürdüğü belirtildi.

İNŞAAT BAŞLATILAN BÖLGEDE 4 ENDEMİK TÜR BULUNUYOR

İş makineleriyle inşaat çalışmalarının sürdürüldüğü bölgede yayılış gösteren 4 endemik tür ve koruma statüleri şöyle: Petrorhagia pamphylica (zarçiçeği) Antalya endemiği olan bu tür, IUCN kategorilerine göre zarar görebilir kategorisinde. Sideritis lycia (kemer çayı). Olimpos-Beydağları Milli Parkı endemiği olan tür,  (zarar görebili) kategorisinde. Stachys sericantha (dikenli çay). Olimpos-Beydağları Milli Parkı endemiği olan  bu tür ile Akdeniz Bölgesi endemiği olan

Thymus revolutus (kum kekiği) de zarar görebilir kategorisinde yer alan türlerden.

122 KUŞ TÜRÜ, 27 MEMELİ, 33 AMFİBİ

Phaselis’teki fauna da oldukça zengin bir çeşitliliğe sahip. Yapılan bilimsel çalışmalarda Phaselis’te 122 kuş türü, 33 amfibi ve sürüngen 27 de memeli türü tespit edildi. Türkiye’de yayılış gösteren yaklaşık 165 kurbağa ve sürüngen türünden 33’ünün projenin uygulanacağı inşaat sahası ve yakın çevresinde de yaşadığı kaydedildi.

AKDENIZ FOKUNUN DA YAŞAM ALANI

Phaselis ve yakın çevresindeki memeli türlerinden nesli tükenmekte olan Akdeniz foku ve tilki Türkiye’nin de taraf olduğu CITES=Nesli Tehlikede Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticareti’ne ilişkin sözleşmeye göre avlanmaları, öldürülmeleri, iç ve dış ticareti kesinlikle yasak. Bu durum cezai müeyyidelerle güvence altına alındı.

ÜREME VE YAVRULAMA DÖNEMİNDE İNŞAAT PROJESİ

Phaselis’te özellikle halk plajı projesinin uygulanmak istendiği Bostanlık Koyu Kumsalı’nda yuva yaptığı bilinen deniz kaplumbağalarından İribaş Deniz Kaplumbağası (Caretta caretta) türünün sahile yakın yerlerde yapılacak her türlü faaliyetten etkileneceği belirtiliyor. Uzmanlara göre özellikle üreme ve yavrulama dönemi olan bahar ve yaz aylarında yapılan inşaat faaliyetleri ile bunlara bağlı hafriyat, gürültü, ve ışık gibi uyaranların türü olumsuz etkileyeceği kaydediliyor: “Sahil yapısının bozulması, buna bağlı olarak popülasyonun üreme başarısının düşmesi, popülasyondaki birey sayısını azaltacak, geri döndürülemeyecek bir biçimde popülasyonlara zarar verecektir. Sahanın ekolojik bir bütünlük içinde ele alınıp değerlendirilmesi en doğru yoldur.

Bu derece önemli ve hassas türleri barındıran, hassas ve kırılgan biyotopların en doğal halleriyle korunması kesinlikle şarttır. Aksi takdirde bu türlerin telafi edilemeyecek zararlara uğraması hatta yok olması kaçınılmazdır.”

MİLLİ PARK ADIM ADIM KÜÇÜLTÜLDÜ

Phaselis’in çevresiyle birlikte bütüncül bir koruma anlayışı ile yönetilmesi gerekiyor. Bu amaçla antik kentin koruma alanının sınırları 2016’da genişletildi. Ancak koruma alanı sınırları içerisinde yer alan Alacasu ve Bostanlı koylarında toplam 85 bin metrekarelik alanın bölgedeki insan baskısını artıracak şekilde yapılaşmaya açılması koruma ilkeleriyle çelişiyor. Phaselis’in de içinde bulunduğu bölge, 1972’de milli park olarak ilan edilmişti. Ancak Beydağları Sahil Milli Parkı’nın sınırları zamanla yapılan tahsisler neniyle 69 bin hektardan 31 bin hektara düştü. Alandan parça parça koparılan koy ve sahiller bugün turizm işletmelerinin işgali altında bulunurken, bölgedeki denizsel ve karasal biyoçeşitlik üzerindeki baskı da artıyor.

YENİ KONFOR ALANLARI BASKIYI ARTIRACAK

Halkın kullanabileceği sahillerin de turizm tahsisleriyle kapatılması nedeniyle ortaya çıkan sorun, korunan alan olan Phaselis’teki koyların yapılaşmaya açılmasıyla çözülmek isteniyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın projedeki ısrarının bir nedeni de alanın kötü kullanımı ve antik kent üzerindeki baskıyı azaltmak. Ancak insan baskısını azaltmak için bölgenin konfor akanını artıracağı için daha çok insanı çekeceği öngörülen projenin doğal ve kültürel miras üzerindeki baskının katlanarak artıracağı kaydediliyor.

TÜRKİYE PHASELİS’İ KORUMAK İÇİN SÖZLER VERDİ

Phaselis’te yer alan biyolojik varlıklar, başta CITES (Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme) olmak üzere Türkiye’nin taraf olduğu ve koruma sözü verdiği çok sayıda uluslararası bağlayıcılığı bulunan sözleşme bulunuyor: Rio Biyolojik Çeşitliliği Koruma Sözleşmesi (Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi), BERN Sözleşmesi, Ramsar Sözleşmesi (Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme), Barselona Sözleşmesi (Akdeniz’in Deniz Ortamı ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi), SPA ve Biyoçeşitlilik Protokolü (Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe İlişkin Protokol), LBS Protokolü (Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerinden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunması Protokolü).

ANTALYA 2024’TE COP16’YA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK

Aralık 2022’de Montreal’de gerçekleşen BM Biyoçeşitlilik Konferansı sırasında açıklama yapan Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci,”2024 yılının Ekim-Kasım aylarından birinde COP16’ya Antalya’da ev sahipliği yapacağız. Konferans alanında açtığımız Türkiye standında da katılımcıları ülkemize davet ettik” bilgisini vermişti.

ULUSAL BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK KURULU OLUŞTURULDU

Bakan Kirişci, “Böylesi bir toplantıya ev sahipliği yapabilmemiz için 2019 yılında Sayın Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Bu kurul, o tarihten bu yana yapılması gerekenler konusunda kapsamlı çalışmalarını sürdürüyor” ifadelerini kullanmıştı.

COP16’DA 2030 HEDEFİ EN AZ YÜZDE 30 KORUNAN ALAN

Bakan Kirişçi’nin 2024’te Antalya’da düzenleneceğini duyurduğu COP16, 2030’a kadar kara ve deniz alanlarının yüzde 30’unun koruma altına alınmasını hedefliyor. Kısaca  (30 x 30) olarak anılan bu koruma hedefine ulaşmak için bugün Phaselis’le ilgili alınan kararların uzun vadede ulusal ve uluslararası yüzleşmeleri olacağının unutulmaması gerekiyor. Phaselis’in yapılaşmaya açılmasına neden olacak kararlar, yalnızca kültürel miras, turizm ve rekreatif beklentileri karşılamak amacıyla değil, aynı zamanda bütüncül koruma açısından değerlendirilmesi gerekiyor.

 

2673980cookie-checkBetona boğulan Phaselis’te 177 bitki türü var!
Önceki haberAnayasa Mahkemesi HDP’nin sözlü savunmasını 1 ay erteledi
Sonraki haberÖzgür Özel: Suikast duyumları geliyor
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.