Her şeye yeniden başlıyormuş gibi yazamaz mısın kalan ömrünün ön sözünü?
Duvarlarını yalnızlık bürümüş bu büyük tufanın
hepi topu iki metrekare eder iz düşümü…
O duvarlar ki sen istersen kağıt
O kapılar ki sen istersen kilidi naylondan bir oyuncak olur.
Sen;
geçmişi dert etme
onları başkaları yaşasın…
Hep bir kifayetsizlikle çevrili bu korku düzenini
Acılarla örülü bu üşengeç gezegeni
Yürümeye değer bulmadığın her kimseyi
unut gitsin…
Sen hatırlanmaya değeni yaz
İki fotoğraf delsin yüreğini
Fısıltılarını dinle kedilerin
Bir çalan zilin
Merhaba diyen sıcak bir nefesin
Çatlayan tohumun, bağışlayan sesin
Yanan mumun, üfleyen duanın
içinde kalsın adın, kalmalı adın…
Sabır maharettir
Bilinsin…
Nereye gidersen git
Milyar doların da olsa cebinde
uzaklara atılan her adım
İnce belli bardakta bir demli çay buğusu özletecek er geç
Kulakların çınladığında O’mu diyeceksin
Belki arar umuduyla yalnızlığını sevmeyi öğreneceksin.
Dağ başında unuttuğun o çiçeğin de
dikenleri bileylenecek bilesin.
Sesin değişecek, kokun değişecek..
Nihayetinde hayat
cesur bir başkaldırıdır bütün korkulara,
Elbet arınacaksın geçmişin eğreti karanlıklarından…
Sen kelimelerini iyi seç
ki kuş vurmayalım can sıkıntısından…
Sabır da limitlidir
Bilinsin…
Koca bir yılın üzgün birikintisinden geçtik, tamam…
Sarılamadın, tutunamadın, kaydı gitti ellerinden zaman
Her şeye yeniden başlıyormuş gibi kalbinden öpemez misin sevdiklerini?
Oltanın ucundaki balığı da affet ne olur bir defacık
Mezen biraz pilaki, biraz cacık olsa ne olur
Turuncuya çalan bir gökyüzünün şiire büründüğü
ne büyük bir gün dönümüdür o gün…
Hepimiz büyümeye çalışan güzel çocuklarız bu veryansında..
Bildiğimiz şarkılardan gelecek yine sorular
Bildiğimiz kavgalardan, bildiğimiz masallardan
Halkalı şekerden, Evreşe yollarından..
Ama geçeceğiz…
Bitecek bu vahşi yalnızlığı dört duvarın
Farzet ki gökyüzünde seyir halinde bir uçaktasın…
Deli bir türbülansa yakalandın diye
sonu mutlu biten bir romandan
bir şiirden, bir şarkıdan
çok güzel bir bakıştan
vaz mı geçeceksin?..
Yeni bir çağın eşiğindeyiz düşün bunu
Her şeye yeniden başlıyormuş gibi yazamaz mısın kalan ömrünün ön sözünü?
Mesela bir uçaktaymışsın gibi şimdiye kalkan…
Savunmasıdır hayat yepyeni bir kelimenin
her duyduğunda kanatlanan…
Sabrın sonu selamettir
Bilinsin.
Bu gün yine sessiz bir edebiyattan akıp gitti gün
İnsanlar çok Rembrandt, bulutlar çok Cemal Süreya
Eksik bir nal sesinden hallice vuruyor göğsümüze rüzgar
ada vapurunda…
Ekonominin, siyasetin, depremin, pandeminin tam ortasında
hala bir açıklama aranıyorum anlayamadıklarıma…
Sade kelimeler değil
geçmiş de bazen düzeltme bekler.
Hayat zan’lardan ibaret değildir
Bilinsin…
İçimizde hep bir göçebe ruhu
Nereye gitsem nereye sığınsam korkusu
Biliyorum kaybettik çoğumuz umudumuzu…
Her şeye yeniden başlıyormuş gibi yazamaz mıyız kalan ömrümüzün ön sözünü?
Yatağı çarşafı dürüp çıkmadan evvel
kilidi çevirmeden
kahvaltımızda kuşların gagaladığı sabah kırıntılarını
o kumruların boynundaki yeşil pembe parlamaları
iyileşmiş hastaları, kavuşmuş aşıkları, adaletli kararları
kendimizi bir yıldızla kıyaslamadan
şu serçenin gözlerinde de anlayamaz mıyız açlığı?
Bulayım birdenbire deme…
kendini kendinle temizlemeden
zemheri karanlığın yükünü hafifletemezsin…
Bir derin tutku gerektirir sabır
Bilinsin…
Hayata ve özgürlüğe ve sabretmeye dair daha yazacak çok şey var
ama sen;
bütün kuşların bütün şarkıların bütün yıldızların toplamından
hep bir fazlasın
Bilesin…