İNGİLTERE… Bir “Kapanış Kokteyli”

Londra sanat sergi açılışlarının yaygın ve  sık olduğu bir yerdir. Yine de daha önce bir “Kapanış Kokteyli”ne gittiğimi hatırlamıyorum. Adı daha çok postmodern-ironisi sularında bir sergi temasını çağrıştıran bu “kapanış” gerçekte Londra’da Türkçe kitap satan bir kitapçının son gününü imliyordu. Evet, ironisi olan bir “kapanış”tı, çünkü Londra’da Türkçe kitap tedarik eden son kitapçıydı. Bu nedenle de kutlanması değil belki ama kesinlikle kapanışı, tarihin bir köşesine not düşülmesi gereken bir gündü.

Kitapçıların giderek azalmasına, kütüphanelerin ergenlerin buluşma yerlerine dönüşmesine bir süredir tanığız. E-kitapların geleneksel kitapların yerini alması, otobüste, trende zamanı değerlendirmek için kitap okumak yerine, elleri meşgül eden nesnelerin artık elektronik araçlara dönüştüğünü de bir süredir izliyoruz. I-Pad’ların, akıllı telefonların çıkması, sadece yeni neslin ilgi alanlarını değiştirmedi, bir format olarak basılı kitabın da sonunu göstermeye başladı.

Taş levhalar, el yazmaları, rulolar, papirüs üzerine yazmalar, parşömen derken matbaanın icadıyla birlikte kağıda basılı kitabın yolculuğu sibernetik teknolojinin cihazlarıyla devam ediyor.

Artık muhaliflerin evlerini basan polislerin bile geçmiştekinin aksine, kitaplardan çok bilgisayar, cep telefonu vb. elektronik araçlarla ilgilenmesi, onlara elkoymaya başlaması, bildiğimiz anlamda bir çağın sonuna geldiğimize kesinlikle işaret ediyordu. Eskisi gibi yeni tanıştığımız ve ilk defa ziyaretine gittiğimiz biriyle ilgili bir fikir sahibi olmak için, o mutfağa çayı koymaya gittiğinde kitaplığına kaçamak bir göz atma günleri de geride kalıyor sanki.

Kitap, dokunma, koku hislerine hitap eden, bir insan gibi ilişki kurabileceğimiz bir nesnedir. Bunların ortadan kalkması duygusal ve davranışsal kültürün değişmesi, dolayısıyla algılamanın yeni bir formata girmesinin önkoşullarının ortaya çıktması kaçınılmaz.

Benim gibi kitap kenarlarına not almayı, sözcüklerin altını çizmeyi, kitabın kokusunu sevenlerin hayıflanmalarını sık sık duyuyoruz. Bunun karşısında da, hangi formatta olursa olsun önemli olanın kitap okumak olduğunu savunanların haklı argümanı eski alışkanlıklarımızın, geride kalan geleneklerin gerçekte kültürlerin doğal ayıklanma sürecine işaret ediyor.

Kağıda basılı kitapların azalması, daha az ağaç kesilmesi demekse; baskı, kağıt, mürekkep, nakliye maliyetlerinin ortadan kalkması, ihtiyaca göre sonsuz sayıda kitap basılma olanağını doğuracaksa; böylece kitapların pahalı olduğu için alamayanlara ulaşması gündeme gelecekse, yine bu nedenle daha fazla kitabın basılmasının ve demokrasinin önü açılacaksa; yanımızda tek bir kitap taşımak yerine, bir kütüphane taşıyabileceksek, artık kopyaları bulunamayan kitaplara ulaşabileceksek bazı şeylerden fedakarlık yapmanın zamanı geldi demektir.

Diğer yandan, bir ‘şey’lerin sonuna geldiğini ilk defa duymuyoruz. 1839’da ilk defa bir fotoğraf gören Fransız ressam Paul Delaroche resmin sonunu ilan etmemişmiydi. Daha sonra sinemanın tiyatronun sonu olduğu, televizyonun da sinemanın sonunu getirdiği ve yakın bir geçmişte de internetin her şeyin sonunu ilan ettiği söylenmişti. Yine de insan sezgileri seçimlerini doğru yaptı şimdiye kadar; ya eski ve yeni uyum içinde birlikte varoldu ya da ilerleme lehinde bazı eskiler ayıklandı ileriye doğru bir sıçrama gerçekleşti. Zaman her zaman bu konuda bir filtre görevi gördü. Kaldı ki, kitabın format olarak bir değişiminden bahsediyoruz, yukarıdaki örnekler bağlamında edebiyatın ölümünden değil.“Bazı şeyler  tekerlek, kaşık, makas, çekiç gibidir; bir kere icat ettikten sonra daha iyisini yapamazsınız.” diyor Jean-Claude Carriere. Kitap da böyledir.  

Evet, bilgisayarların elektriğe, pile bağımlılığı, kayıt formatları değiştikçe, onları okuyabilecek yeni formatlara aktarılmadığı takdirde veri ve bilgilerin yok olma olasılığı gerçek bir tehdit olarak kalacak her zaman. Ayrıca e-kitapların, farklı kültürlerde üretilen yapıtları aynı formatta tektipleştiren özelliğini de saymak gerekir. Kitapların kültürel tarihin bir göstegesi olmaktan çıkmasını da gündeme getirebilir e-kitaplar.

Ne ki, tarih, kitabın başına gelenlerin de tanığıdır. İskenderiye kütüphanesinin yakılması, Haçlı seferlerinin Kudüs’te yazılı birikime verdiği zarar, Cizvit rahiplerinin Emevilerin İspanya’dan izlerini silmek amacıyla yokettikleri devasa Sufi şiir ve yazıtları, Amerika’ya uygarlık götürdüğünü iddia eden İspanyolların Aztek ve Maya’ların el yazmalarını yakmaları, Nazilerin dekadent olarak gördüğü yazılı birikimi yoketmesi, Irak’ın işgali sırasında ABD ordularının Bağdat’ta yokettiği kültürel kaynaklar kağıda basılı kitabın güveliğinin de koşullara bağlı olduğuna dair sadece bir kaç örnek. Kültürü , dili yok etmenin ‘öteki’nin kökenini kazımanın en etkili yöntem olduğunu kavraması üzerinden uzun zaman geçmiş insanın.

Teknollojinin, internetin yeni nesilleri adeta büyülediği görülebiliyor, yine de insanın en temel dürtülerinden dokunma  hissiyatını terketmesi ve kitapların hayatımızdan tamamen çıkması en azından şimdilik uzak bir ihtimal olarak kalıyor.

2020960cookie-checkİNGİLTERE… Bir “Kapanış Kokteyli”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.