“Birleşik Krallık AB’den çıkacak mı?”

Referandumda Birleşik Krallığın Avrupa Birliği’nden çıkmasına taraf olanların (Brexit) ileri sürdüğü temel nokta göçmenlik. Avrupa Birliği’ndeki serbest dolaşım hakkından dolayı kontrolsüz bir göçmenlik olduğunu ve bunun eğitim, sağlık gibi hizmet sektörüne extra yük getirmesinin yanısıra suç oranının artmasına da etkisi olduğu ileri sürülüyor.

Birleşik Krallığın Avrupa Birliği içerisinde kalmasını savunanlar ise ayrılmanın daha çok ekonomik sonuçları üzerinde duruyor ve ayrılma durumunda ülkedeki ekonominin durgunluğa gireceğini, işsizliğin artacağını ve ülkenin onyıllarca bu etkiden kurtulamayacağını iddia ediyor.

Birleşik Krallık’ta yaşayan Türkiyeli vatandaşlarımız açısından Birleşik Krallığın AB’den ayrılması önemli sonuçlar doğuracaktır.

Bizim vatandaşlarımız içerisinde ayrılma yanlısı olanlarda temel eğilim serbest dolaşım hakkı nedeniyle Romanya’dan, Bulgaristan’dan, Polonya’dan çok insanın buraya geldiği ve bu akışın durdurulması için AB’den ayrılmak gerektiği yönündedir. İçinde ince ırkçılıkta barındıran bu yaklaşıma temel nedende bu ülkelerden gelen insanların bir çok işe daha ucuza talip olması ve hırsızlık gibi suç oranlarında görülen artıştır.

Göçmenlerin gelmesini istemeyen bu yaklaşım aslında oldukça tehlikelidir. Öncelikle bu vatandaşlarımız Birleşik Krallık’taki ayrılık yanlısı olan UKİP gibi ırkçı, faşist kurum ve partilerle aynı potada buluşuyorlar. Oysa onların anlamadığı nokta bu ırkçı ve faşist partiler sadece AB içinde gelen göçmenleri değil biz Türkiye’den gelen göçmenleri de istemiyorlar. Yani Birleşik Krallık AB’den çıkarsa bir sonraki adımda bütün yabancıların buna Türkiye’lilerde dahil yurt dışı edilmesi istenecektir. Özet olarak AB çıkılsın diyen Türkiyeliler yada yabancılar aslında kendi kardeşini, akrabasını da bu ülkede istemeyenlerle aynı potada buluşuyorlar. Dolayısı ile ben yabancıları istemiyorum diyen bir göçmen aslında kendi varlık sebebine karşı durmaktadır ve bu durumda tutarlı olması için ilk yapması gereken kendisinin ülkesine dönmesidir. Göçmen olarak ben kalayım ama onlar gelmesin demek bencil ve fırsatçı bir yaklaşım olur.

Ayrılık yanlılarının söylediği gibi göçmenlik gerçekten bir sorun müdür? Elbetteki hayır. Avrupa Birliği ülkeleri açısından buna Birleşik Krallıkta dahil göçmen almak uzere gocmenlik bir tercih değil zorunluluktur. Batı ülkelerinde doğum oranı düşüktür ve nüfus oldukça yaslanmıştır. Yaşam süreleri Avrupa ülkelerinde 90’li yaslara dayanmıştır. Bu ülkelerde 65 yasında emekli olan bir insanın barınma, sağlık, gıda ve bütün temel ihtiyaçları 20-25 yıl toplumun çalışan ve üreten kesimlerinin omuzlarındadır. 2004 yılında AB ülkelerinin GSMH’sının %10’u sosyal güvenlik için ayırırken; bu oranın 2050 yılında %12’ye çıkacağı hesaplanmaktadır. Ayrıca istatistiklere göre 2060 yılında AB içinde çalışan nüfusun 50 milyon civarında azalacağı tahmin ediliyor. Bu AB’nin istihdam gücünü koruyabilmek için bu açığı göçmenlerle doldurmak zorunda olduğunu açıkça göstermektedir. Buna birde tüketici olan çocukları da eklersek çalışan nüfusun beslemek zorunda olduğu rakamın büyüklüğü daha net anlaşılır. Yaşlı nüfusun çalışan nüfustan fazla olması demek çalışanın az ama tükentenin çok olduğu bir toplum demektir. Çalışarak üretenlerin üretiminin bütün topluma yetmesi için üreten ile tüketen nüfus arasındaki dengelerin korunması gerekmektedir. Bu ülkelerde nüfus çok az arttığına göre hatta bazı ülkelerde nüfus gerilediğine göre açığı uzun vadede kapatmak için bu ülkeler Birleşik Krallık’ta dahil göçmen nüfusa dayanmak zorundadırlar. Yani bu bağlamda Birleşik Krallık göçmen işçi almadığı taktirde o göçmenlere karşı olan vatandaşlarımız yaşlandığında bu ülkede onların sağlık hizmetini, emeklilik maaşını, ev kirasını ödeyecek kimse olmayacak ve asıl o zaman kendisin yük olduğunu düşünerek ülkesine dönmesini isteyenlerin sayısı artacaktır.

Elbetteki göçmenlerin içerisinde sistemi kötü kullanan, haksız kazanç elde eden, suça iştirak eden insanlar vardır. Ancak göçmen toplumun genel katkısına baktığımızda topluma çok şey kattıklarını görebiliriz. Bugün Londra’da neredeyse hizmet sektörünün, inşaat sektörünün, gıda sektörünün tamamana yakını göçmen toplumlar sayesinde ayakta durmaktadır. Üniversitelerde okuyan öğrenci oranına baktığınızda da göçmen nüfusun daha yoğun olduğu ve profesyonel işlerde de oldukça etkili olduklarını görmek mümkündür. En basit tabiriyle göçmenler olmadan sabah kahvemizi yapacak, bakkaldan aldığımız çileği toplayacak bir insanı bulmak çok güç olurdu herhalde.

Bu nedenle ayrılık yanlılarının söylediği gibi göçmenlik vatandaşlarımız için bir tehdit değil tam tersi bir zenginliktir. Eğer Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrılırsa Avrupada birikmiş ciddi bir mülteci kitlesinin AB’nin bilinçli politikaları ile İngiltere kıyılarına botlarla dayanacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Bunun için sadece Türkiye’nin AB’den para koparmak için binlerce Suriye’liyi yüzlerce Aydan Kürdi’lerin ölümü pahasına Yunanistan üzerinden AB sınırlara dayamasını hatırlamak potansiyel tehditin çapını anlamak için yeterli olacakir. Eğer Birleşik Krallık AB üyeliğinden çıkarsa Fransa Calais’de bekleyen göçmenleri İngiltere’ye yollamasını kim engelleyebilir? Ayrıca AB üyesi ülkelerin imzaladığı Dublin anlaşmasına göre mültecilerin ilk geldikleri güvenli ülkeye iade anlaşmasına Birleşik Krallık taraf olmayacağı için AB’den gelen göçmenlerin AB geri iadesi de mümkün olmayacak ve sonuç olarak çok ciddi bir göçmen sorunu Birleşik Krallığın sınırlarına dayanacaktır. Olası potansiyel sorunlara çözüm bulmak ve göçmen gelişlerini azaltmak için Birleşik Krallığın temel insan hak ve özgürlüklerini askıya alarak daha katı göçmen yasalarını gündeme alması kaçınılmaz olacağından bu degisim Birleşik Krallığa eş başvuruları, iltica başvuruları, öğrenci ve turist olarak gelmek isteyen Türkiye vatandaşlarını da olumsuz etkileyecektir.

Birleşik Krallığın AB’den ayrılma kararı alması durumunda toplumuzunun en fazla etkileneceği alan Ankara Anlaşması başvurularında olacaktır. Ankara Anlaşması başvurularının dayanağını Türkiye ile AB arasında 1963 yılında yapılan AB’ye katılım anlaşması ile 1971 yılında imzalanan katma protokelden alıyor. Bu iki temel metin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına AB üyesi ülkelerde kendi işlerini kurmak istediklerinde belli kolaylıklar sağlıyor. En önemlisi de taraf ülkelere vatandaşlarımız AB üyesi ülkede kendi işlerini kurmak istediklerinde yeni sınırlandırmalar getiremiyorlar. 1973 yılında Birleşik Krallık AB üye olunca bahsi geçen anlaşmaları uygulamak zorunda kaldı ve Birleşik Krallık Ankara Anlaşmasını kendi iç hukukuna dahil etti.

Bugüne kadar Ankara Anlaşmasından yararlan onbinlerce vatandaşımız Birleşik Krallıkta iş kurdu ve bu vesile ile vatandaşlık alabildi. Bugün hala bu anlaşma ile kendi işini yapan binlerce kişi var. Ankara Anlaşması AB ile Türkiye arasında yapıldığı için Birleşik Krallığın AB’den çıkması durumunda Ankara Anlaşması bağlayıcılığını yitireceği için artık Ankara Anlaşması oturum başvurularını Birleşik Krallık kabul etmeyecektir. Bu durumda binlerce insanın Birleşik Krallığa yerleşme umutları ortadan kalkacaktır. Eğer Türkiye vatandaşları kendi işlerini kurmak isterlerse şu anda diğer ülkelere uygulanan kriter olan en az £200,000 sermaye gostermek zorunlu olacaklardir. Bunu da ancak ülkemizde sınırlı sayıda insanın gücü yeteceği için cogu insan bu haktan mahrum kalmış olacak.

En çok merek edilen konulardan birisi de eğer Birlek Krallık AB’den çıkma kararı alırsa şu anda Ankara Anlaşması ile burada bulunanlar ne olacak. Tahminlerimize göre bu kişilerin başvuruları aynı prosedür üzerinden devam eder. Bunun nedeni de Birleşik Krallıkta iş yapan kişilerin burada oluşturdukları insan halkları yasasından kaynaklanan kişisel hayat onların geri yollanmasının onunda engel olur. Ancak onlara 4 yılın sonunda serbestlik vermek yerine 10 yıl sonra serbestlik vermeye başlayabilirler. Tabii bu bir tahmin ve İçişleri bakanlığının bu konuda ne yapcağını henüz bilmiyoruz. Ancak yeni başvuruları son 2/3 aydır tuttuğu ve karar vermediğini biliyoruz. Büyük ihtimalle referandumun sonucuna göre de iç işleri bakanlığı tavır belirleyip karar verecek gibi görünüyor.

Referandumda sonuç AB’den ayrılma yönünde çıkarsa toplumuzu en fazla etkilyecek bir başka noktada insan hakları konusunda olacaktır. Bir çok insanımız 1998 insan hakları yasasına dayanan aile hakkı ve kişisel hayatın oluşmasına dayanan haklarını kullanarak kendilerine, eşlerine, yada çocuklarını oturumlar alabilmektedir. Kişisel hayatın oluşması ve aile hayatı sınırdışı edilmelerin engellenmesinde çok kullanılan bir dayanaktır. Birleşik Krallığın AB’den çıkması durumunda AB’nin dayatması ile yasalaştırılan 1998 İnsan Hakları yasasının Amerikan tarzı Haklar Yasası olarak değiştirilmesi hedeflenmektedir. Bugüne kadar bu değişikliğin yapmamalarının en temel neden AB üst yaşama organı olan Avrupa Adalet Divanı’nın geçmişte aldığı kararlarıdır. Birleşik Krallık AB’den çıkarsa Adalet divanının denetiminden de kurtulacığı için ilk değiştirecekleri yasalardan birtanesi de kuşkusuz İnsan Hakları yasası olacak ve bunun sonucu olarak birçok vatandaşımızın yararlandığı insan hakları yasanın sağladığı aile ve kişisel hayata bağlı oturum başvuruları kabul görmeyip red edilmeye başlanacaktır.
Referandum sonucu AB’den çıkma şeklinde olursa bu Birleşik Krallığın köklerine de dinamit koyar. Zira Galler ve İskoçya’da Birleşik Krallıktan ayrılıp bağımsız olarak AB’ne üye olma fikri oldukça yaygın destek bulacaktır. Ayrıca Kuzey İrlanda’da AB içinde olan İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme eğilimi oldukça artacaktır. Bu Birleşik Krallığın referendum sonrasında olası bir ayrılma kararı sonrası karşılaşacağı problemler olarak durmaktadır.

Tarihin bize öğrettiği en büyük derslerden birisi her siyasal savaşın aslında büyük bir ekonomik savaş olduğu ve esas dinamiklerin ekonomik çıkarlar olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Referandum ile kendi varlığını AB’nin özellikle de Alman firmalarından korumak isteyen sermaye grupları ile Birleşik Krallık’ta ve AB’de ciddi ekonomik çıkarları olan sermaye gruplarının savaşına taraf olmaya çağrılıyor halk. Bu savaşın adı ise; referendum. Son günlerde spekülasyonlar halkın AB’den çıkma eğilimi taşıdığına dair anketlerle çalkalanayor. Oysa ben sermayenin ve ozellile Amerika’nin Birleşik Krallığın AB’den çıkmasini sermaye yapısı ve pazar çıkarları açısından göze alamayacağını düşünenlerdenim. Anketler borsa ve para piyasalarında yaratılan dalgalanmalarla karlı hele getirilerek nihayetinde referendum sonucunda yine büyük sermaye gruplarının döviz ve borsadan milyonları ceplerine indirmlerine yarayacaktır. Özet olarak halka da it dalaşında saf tutmak düşecektir. Eğer başka bir seçenek yoksa AB kalınmasına daha mantıklı olacaktır. Bunun Birleşik Krallıkta yaşayan vatandaşlarımız menfaatine olduğu kuşku götürmez bir gerçektir.

______________

* Oakfield Avukatlık Bürosu

1583110cookie-check“Birleşik Krallık AB’den çıkacak mı?”

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.