Birleşik Krallık’tan bir bakış: Tribünden politika olmaz mı?

“Maça giden taraftar, okulda öğretmen, otobüste şoför, fabrikada tornacı, trende makinist, hastanede hemşire ya da gümrükte kontrol memuru aynı zamanda.”
Arif BEKTAŞ / Evrensel Londra – “Hey Lizzy in the box, in the box, Lizzy in the box, Lizzy Lizzy in the box hey.” (Hey Elizabeth tabutun içinde, tabutun içinde, Elizabeth tabutun içinde, Elizabeth Elizabeth tabutun içinde hey.)
Bu slogan, Kraliçe 2. Elizabeth öldükten sadece birkaç saat sonra İrlanda’nın başkenti Dublin’deki Tallaght Stadyumu’nda atıldı. Üstelik, sadece stadyumun bir bölümünde değil. Her köşesinden aynı melodi ile on binler katıldı slogana.
Baskı, zulüm, yasaklar ve 100 yıldan fazladır bitmeyen sömürü düzeninin 70 yıllık temsilcisi kraliçenin ölümü karşısında İrlanda halkının tribünden tepkisi böyle oldu.
Stadyumu dolduran yaklaşık 50 bin kişi hakkında ne bir soruşturma açıldı ne de bir yaptırım uygulandı. Taraftar bir sonraki maça da yeni sloganı olan “Enough is enough” (Yeter artık) ile gitti. Yani hayat pahalılığını protesto eden ve milyonlarca insanın dahil olduğu “Yeter Artık” kampanyasının talepleri ile sahayı inlettiler.
İskoçya’da bir Glasgow Celtic lig maçı. İskoçya ve İngiltere’de demir yolları, posta, ulaşım, sağlık, kamu işçileri grev üstüne grev gerçekleştiriyor. Buna karşı Muhafazakar Parti ve iktidar kılını kıpırdatmıyor ve işçilerin taleplerini karşılamıyor.
Tarih 1 Ekim 2022. Celtic taraftarı sahada takımını ölesiye destekliyor. On yıllarca söylenen şarkılar, günün koşullarına uygun sloganlar ve takımı coşturacak “Hadi be isyancılar” çağrıları sahanın her köşesini titretiyor. Araya iktidar partisine yönelik küfürler de ekleniyor. Ama Birleşik Krallık’ta bu sloganlara ilişkin herhangi bir soruşturma başlatılmıyor.
ÇOCUKLAR AÇ KALMASIN
Bir başka örnek pandemiden. Kovid-19 salgını döneminde, Manchester United futbolcusu Marcus Rashford’un, yoksul çocukların aç yatağa gitmemesi için başlattığı kampanyaya, dönemin Başbakanı Boris Johnson destek vermedi. Bunun üzerine başta “büyük rakip” olarak bilinen Liverpool takımı ve kaptanı Henderson olmak üzere hemen hemen tüm 1. Lig takımları Rashford’a destek verdi.
Salgın sonrasında sahaya ilk kez alınan taraftarların ilk sloganı, futbolcuları coşturan sloganlar değil, çocukların aç yatağa gitmemesi için atılan sloganlar oldu. Ve her sloganda iktidarı istifaya çağırmayı ihmal etmedi taraftar.
“SAGATA TARAFTARLAR, OKULDA ÖĞRETMEN, OTOBÜSTE ŞOFÖR, FABRİKADA TORNACI…”
Futbol taraftarlarını, her nedense, sanki işsiz güçsüz, sadece takımını desteklemek için haftada bir sahaya giren insanlar olarak lanse edilmek isteniyor. Halbuki, sahada maça giden taraftar, okulda öğretmen, otobüste şoför, fabrikada tornacı, trende makinist, hastanede hemşire ya da gümrükte kontrol memuru… Hayat pahalılığını da aç yatağa giden çocuğu da yıllarca sömüren kraliyet ailesini de çok yakından bilen ve derinden hisseden işçilerdir aynı zamanda.
Liverpool’da, kentin liman işçilerine, Sunderland’ın maden işçilerine ya da herhangi bir bölgede yaşanan ırkçı saldırıya karşı o bölgenin futbol takımının tüm sahaya serdiği ırkçılık karşıtı pankartlara kadar, taraftar sahanın gerçek sahibi durumundadır. Öyle bir sahiplenme var ki kulübün satışı bile bazen taraftar tarafından engelleniyor.
Bunun en büyük sebebi, Birleşik Krallık’ın çok yüksek dozda demokrasinin uygulandığı bir ülke olması değil, taraftarın “Hard and Solid” yani “Sert ve Sağlam” olarak adlandırılan duruşudur.
Başka ülkelerde de taraftarın sert ve sağlam duruşu, iktidarlar için korkutucu olabilir.
2672190cookie-checkBirleşik Krallık’tan bir bakış: Tribünden politika olmaz mı?

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.