Biyologlar taş ocağının zararlarını yok sayamaz!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Maden firmasının isteğiyle Ankara Üniversitesi öğretim üyesi dört akademisyen tarafından yazılan ‘bilimsel mütalaa’ raporuna tepki geldi…
SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici, biyolojinin yok edici bir bilim dalı olmadığını anımsatarak, “Kalker ocağının çevreye vereceği zararların biyologlar tarafından yok sayılması kabul edilemez. Canlı doğal kaynakları tükenmiş bir yeryüzünde bırakınız kalkınmayı, insanın yaşamını sürdürmesi bile mümkün değildir. Biyoloji yaşatır. Doğaya düşman gibi değil, dost gibi bakabilen bireyler için eğitim verir, öğretir. Öyle uzmanlar var ki, şaşırıyoruz. Öğrencilerine ne derler, nasıl bakarlar yüzlerine?” diye konuştu.

Ankara’nın Beypazarı ilçesine bağlı Doğanyurt köyünde özel bir firma tarafından açılmak istenen Kalker ocağı ve kırma eleme tesisi için Ankara Üniversitesi öğretim üyesi 4 akademisyen bilimsel mütalaa raporu hazırladı. Proje sahibi Yusuf Ağa Mad. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından talep edilen 100 sayfalık raporda, özetle “Planlanan kalker ocağı ve kırma eleme tesisinden ziyade yerleşim alanlarının korunan alanlara olan yakınlığı nedeniyle yaratacağı Antropojen (insan kaynaklı) etkiler daha önemlidir. Proje alternatifleri ve kar-zarar ilişkisi de düşünülerek yapılması planlanan Kalker ocağı ve Kırma Eleme Tesisi Projesinin mevcut ekosistemler ve biyoçeşitlilik üzerine geri dönüşümsüz bir etki yaratmayacağı öngörülmüştür” ifadelerine yer verildi. (1)

Projeyle ilgili ÇED raporunun önemli bir kısmını oluşturan ve açılması planlanan kalker ocağının ekosisteme ve çevreye olan etkisinin değerlendirildiği raporun ardından ise projeye Mayıs 2020’de ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı verilmişti.

‘YAZDIĞIMIZ HER GÖRÜŞÜN ARKASINDAYIZ’ AÇIKLAMASI

Söz konusu raporda imzası bulunan Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Latif Kurt, rapor için ekstra bir ücret almadıklarını belirterek, “Tarafımızdan hazırlanan rapor ‘uzman görüşü’ kapsamında olup, yazdığımız her görüşün sonuna kadar arkasında olduğumuzu ve özellikle  onay makamı olmadığımızı önemle belirtmek isterim” görüşünü dile getirdi. (2)

DR. EROL KESİCİ: ‘BİYOLOJİ YOK EDEN DEĞİL, YAŞATANDIR’

Türkiye’de çevre üzerindeki olumsuz etkileri kaçınılmaz olan birçok projede benzer şekilde raporların yazılması, bilimsel görüşün yıkıcı girişimlere onay ürettiği eleştirilerine neden oluyor. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı ve SDÜ Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Dr. Erol Kesici de Ankara Üniversitesi’nin döner sermaye birimi üzerinden hazırlanan raporu eleştirerek, “Biyoloji yok eden değil, yaşatandır” ifadelerini kullandı.

DOĞAYA DOST GİBİ YAKLAŞMAK İNSANLIK İÇİN DAHA YARARLI

Günümüz dünyasında insanlığın büyük ölçüde petrol, kömür ve doğalgaz gibi tükenmeye mahkûm enerji kaynaklarına bağımlı olduğuna işaret eden Kesici, buna karşın canlı doğal varlıkların kendini yenileme özelliğine sahip olduğunu belirterek, “Bu nedenle biyolojik zenginlikler, bir ülkenin, dünya çapında da insanlığın en temel doğal kaynaklarını oluştururlar. Günümüzde bilim yoluyla doğayı daha iyi anladıkça, doğaya bir dost gibi yaklaşmanın insanlığın geleceği açısından daha yararlı olacağını öğreniyoruz” dedi.

İNSANCA YAŞAMIN KOŞULU BÜYÜK ÖLÇÜDE BİYOLOJİYE BAĞLI

İnsanların gelecekte yeryüzünde gerçekten insanca bir yaşam sürdürebilmelerinin büyük ölçüde biyolojiye bağlı olduğuna vurgu yapan Dr. Erol Kesici, “Biyolojik sistemlere müdahale ederken çok dikkatli olmalıyız. Sistemin öğeleri arasındaki ilişkileri, etkileşimleri iyice anlamaya çalışmalıyız. Kalker ocağının çevreye vereceği zararların biyologlar tarafından yok sayılması kabul edilemez. Canlı doğal kaynakları tükenmiş bir yeryüzünde bırakınız kalkınmayı, insanın yaşamını sürdürmesi bile mümkün değildir. Biyoloji yaşatır. Doğaya düşman gibi değil, dost gibi bakabilen bireyler için eğitim verir, öğretir. Öğrencilerine ne derler, nasıl bakarlar yüzlerine?” görüşünü dile getirdi.

‘BİYOLOGLAR KALKER OCAĞININ ZARARLARINI YOK SAYAMAZ’

Mesleğine 50 yıl emek vermiş bir Biyolog olarak görüşlerini ifade ettiğinin altını çizen Dr. Erol Kesici, “Bir bölgede doğal dengenin bozulup bozulmadığını değerlendirebilmek için, önce o bölgede hangi canlı popülasyonların bulunduğunu, nasıl etkileştiklerini bilmek gerekir. Ancak bundan sonra o canlı popülasyonlardaki değişmeleri izleyerek doğal dengenin bozulup bozulmadığını söyleyebiliriz. Biyoloğun işi ekonomi ya da ücret değildir. Hangi ücret, hangi ekstra? Konu bu değil, ilke. ‘Ekonomi ve ekoloji’ derseniz; biyologun işi değildir bu! Kalker ocağı ve kırma eleme tesisinin çevreye vereceği zararların biyologlar tarafından yok sayılamaz. Biyolog, ‘tencere dibin kara’ örneği veremez” dedi.

‘ÖYLE UZMANLAR VAR Kİ, ŞAŞIRIYORUZ’

Ankara Üniversitesi bünyesinde söz konusu raporu yazan isimlerden Prof. Dr. Latif Kurt’un “Artvin ve Kaz Dağlarındaki gibi büyük gruplara karşı verilen doğa mücadelesinde sesi çıkmayanların, Doğanyurt’taki, tamamen bilimsel kriterler göz önüne alınarak ulusal ve uluslararası mevzuatta belirlenen ‘teknik kriterler’, ‘eşik değerlere’ ve ‘sürdürülebilir çevre ilkeleri’ doğrultusunda hazırlanan bir rapor ile ilgili asılsız iddiaları ayrıca manidardır” ifadelerine de değinen Kesici şunları dile getirdi: “Tamamen uzman görüşüymüş. Öyle uzmanlar var ki, şaşırıyoruz. Sizin uzman görüşünüz onay makamının işine yarıyor mu? Onay makamı o kalker ocağı için uygun görüş verince bunu kim onaylamış oluyor?”

İlgili haberler:

(1): https://gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com/2021/04/18/universite-para-karsiligi-rapor-yazip-doga-katliamina-onay-uretiyor/

(2): https://gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com/2021/04/18/yazdigimiz-her-gorusun-arkasindayiz/

2509810cookie-checkBiyologlar taş ocağının zararlarını yok sayamaz!
Önceki haberBİR İNSAN YARATMAK
Sonraki haberErmenistan Başbakanı Paşinyan istifa etti
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.