BU GÖL İZNİK GÖLÜDÜR: ZEMBİL (BİR 60’LI YILLAR HİKÂYESİ)

RECEP MEŞE – Genç adam, kasabanın pazarında, aradığı zembili hasırcıda buldu. Yan yana dizili zembillerden gözüne kestirdiğini eline alıp inceledi. Örülmesine, dibinin genişliğine baktı. Saplarından tutup tarttı. Hasırcı yanaşıp:

    “Bir tek bende var, başka yerde bulamazsın, lazımsa al! Hem kendim ördüm, İznik Gölünün sazlarından.” dedi.

    Adam parasını ödeyerek zembili aldı. Usta takımlarını koyacaktı zembile. Postaya(Otobüs) binerek köyün yolunu tuttu.

    Bu köye yukarıdaki dağ köyünden inmişti. Muhtarlık ona köyün üst başından ev yeri göstermiş, o da karısıyla birlikte çalışarak evi kendi yapmış, ilk ustalığını köye göstermişti. Artık betonarme evler yapılıyordu ama imkânları sınırlı olduğundan kerpiçten ev yaptılar. Zaten köyün buralarının yolu yoktu, demir, kum, çimento, tuğla gibi malzemeler taşımak, getirmek çok zordu. Evin yerini düzlemek üzere yapılan kazının toprağını oracıkta suyla, samanla karıştırmışlar, ayaklarla çiğneyip yoğurmuşlar, tahta kalıba çamuru döküp kerpiç elde etmişlerdi.

    Hem kerpiç ev sağlıklıydı. Kışın sıcak, yazın serin tutardı. Evlerinin bayırda olmasına da kafa takmıyorlardı. Ne demişti atalarımız “Sofranın alt başında, köyün üst başında oturacaksın.” bir bildikleri vardı kuşkusuz. Temiz, havadardı her şeyden önce. Hele bir manzarası vardı ki ova ve İznik Gölü ayaklarının altındaydı. 

    Keser, testere, su terazisi, şavul(çekül), gönye, katlanır ahşap metre, çekiç, mala, kerpeten, pense, eğe, bir yumak pamuk ipliğinden oluşan takımlarını ve araç-gereçlerini zembile yerleştirdi. Epey ağır olmuştu zembil. Hemen alıp yürüyecek şekilde dış kapının arkasına koydu.

    Lakin hemen iş yoktu. Bu köyde yeni olduğundan iş bulamıyordu. Tanınması gerekiyordu. Bir önceki köyde bir kaç ev yapmış, iş imkânları kısıtlı olduğundan daha fazla iş bulacağı umuduyla bu köye taşınmıştı. Dört yüz haneli, büyük, zengin bir zeytin köyüydü. Yeni ev yaptıran da çok oluyordu.

    Köyün üst başında kendisi gibi bu köye sonradan gelme insanlar oturuyordu. Köylü onları düşük görmeye eğilimliydi. Muhacir diyerek aşağılıyorlardı. Ancak ilginçti ki köyde yerli birkaç manav aile hariç herkes göçmendi. Köyden Ermeniler gidince Arnavutlar, Boşnaklar, Mübadeleler, Yörükler yerleşmişti yerlerine ve hepsi hazıra konmuştu. Yeni gelenlerin karşısında kendilerinin daha önceden gelmiş olmalarını bir üstünlük olarak kabul ediyorlar, sonradan gelenleri hakir görüyorlardı.

    Genç adamın teyze ve dayıları, yanı sıra akrabaları vardı bu köyde. Onları gezip tek tek desteklerini almıştı.

    Köyde başka ustalarda vardı tabii. Rekabet yüksekti. Onların arasında iş bulup işe başlamak zor olacaktı. Bir de particilik vardı köyde. Halkçılar bir yanda, demokratlar bir yanda köy ikiye ayrılmıştı. O hiç bir taraftan gözükmemeliydi şimdilik. 

    Gerçi ustalığına güveniyordu ancak köyde tutunabilmek için efendilik, mütevazilik ve dürüstlüğü ilke edinmeliydi kendine. Sağlam, temiz iş yapmayı, biraz daha aşağı fiyattan çalışmayı benimsemeli, çok çalışmalı, paydos saatini yarım saat daha uzatıvermeliydi mesela.

    İş çıkmıyor, zembil kapının arkasında duruyordu. Bir ev… Bir ev yapsa bütün ustalığını gösterecek, arkası gelecekti. 

    Geçinebilmek için karısı kır işine gitmeye başladı. Akrabalarının sebze tarlasında domates topluyordu. Usta, karısının âlemin işinde çalışmasını istemiyordu ama mecburlardı. Karısı kendinden on yaş gençti. Birincisi ölünce ikinciye almıştı onu. Aslında usta yevmiyesi iyiydi. Sürekli çalışmaya başlasa karısının çalışmasına gerek kalmayacaktı.

    Nihayet akrabalarının referansıyla köyden birisi onu usta olarak tuttu. Adam, evinin bahçesine yeni evlenen oğlu için ev yaptıracaktı.

    Zembili bulunduğu yerden alarak sabah evden işe çekildi. Karısı arkasından gururla ve umutla baktı.

    Ev yaptıracak adam, adamın oğlu ve gelin bahçenin neresine nasıl bir ev istediklerini, kaç odalı olacağı gibi bütün detayları ustaya belirttiler. O tarihlerde plan, proje, ruhsat yoktu. Hepsini usta hallediyordu. Yapının mimarı da mühendisi de ustaydı. Oracıkta bir kroki çizerek onlarla hemfikir olup hemen işe koyuldu. Ölçtü-biçti, kazıkları çakıp ipleri gererek evin temel yerlerini belirledi. Böylelikle evin şekli ve odaların yerleri ortaya çıktı. Temelleri kazacak ustaya yardımcı olacak işçilere ihtiyaç vardı. İki işçi bulup kendileri de çalışmaya karar verdiler. Temeller taştan örülecekti. Temeller kazılırken bir yandan Kafaoğlu’nun kamyonuyla taş ocaklarından iki kamyon taş getirtildi. Gölden kum çekildi, taş kireç ve çimento alındı. Kireç söndürülüp kumla karıştırılıp harç yapıldı.

     Daha çocukluğundan eli yatkındı ustalığa. Hayvan güderken, öküzleri, inekleri meraya salıp kendisi çeşmenin altında çamurlarla oynayarak taşlardan, kiremit parçalarından minik duvarlar örüyor, çamurla sıvıyor ağaç dallarıyla üstünü kapatıyordu. 

     Ve usta, ilk köşe taşını temele koyarak taşları örmeye başladı. Köylüler gelip gelip bakıyorlardı. Dört-beş gün içinde su basman seviyesinde temel duvarları çıkıldı. Blokaj beton atılıp zemin düzlendi. Komşu köyde tuğla harmanları vardı, toprak pişirilerek kara tuğla imal ediliyordu. Usta, tahmini hesap yapıp gereken sayıda tuğlayı kamyonla getirtti. Tuğlaların pişkin olmasını tembihlemişti.

    Sıfır beton zeminin üzerine tuğla örmeye başladı sonra. Duvarlar yükselirken odalar da ortaya çıkmaya başladı. Gelin gelip bakıyordu arada. Kapılar pencereler de belli oluyordu artık. Ustadan memnundu herkes, İşini çok düzgün yapıyordu.

    Duvarlar çıkıldıktan sonra, ileride ikinci katın da çıkılması göz önüne alınarak demir de döşenerek bir daha beton atılıp üstü kapatıldı yapının. Pencereleri, kapıları marangoz Gaffar Osman yaparken iç sıvasına başladı usta. Fayansları işleyip, mutfak mermerini, tuvalet taşına kadar koydu. 

    Çatısını kurarken orta direğin üstüne bir çıtayla bayrak dikti. Adettir konu-komşu akrabalar çeşitli hediyeler getirir. Gelen basma, pazen, divitin, patiska kumaşları da bayrak direğine astı. Evin sahibi gelen hediyelerin bir kısmını ustaya verirdi

    En son dışını da sıvadı

    Yolun karşısına geçip mendiliyle terini silerken tamamladığı eve baktı, kutu gibi olmuştu ev. Bir de boyanırsa pek güzel görünecekti.  

    Usta alnının akıyla çıktı bu işten. Ev sahipleri memnundu. Köylüler gelip baktılar eve. Usta ilk sınavını başarıyla verdi. Altmış yedi yevmiye hesapladılar toplam.

    Takımları toplayıp evinin yolunu tuttuğunda akşam hava kararıyordu. Bahçelikli yoldan yokuş yukarı çıkarken önüne bir karartı dikildi. Tanıdı onu, bir başka ustaydı. Zembili tekmeliyordu ha bire. Demek ki çok kızgındı ona. Çekememişti onu besbelli. Karşı koymadı. Düşman kazanmak istemiyordu.

    “Herkesin nasibi ayrıdır.” dedi ama “macır!” diyerek küfürler ediyordu diğeri. 

    Zembili tekmeliyordu hâlâ. Zembil elinden kayınca yere düştü ve takımlar dağıldı. Küfrederek söylene söylene uzaklaştı diğeri. Usta yere eğilip tek tek takımları toplayarak zembile yerleştirdi. Yoluna devam etti. Tutunmak, ekmek yemek zordu.   

    Karısına bahsetmedi bundan. İlk kazandığını o akşam karısına saklaması için teslim ederken pek utkuluydu.

    Usta, köyde kabul edildi, tutuldu, çok iş yaptı sonraları.      

 

2562920cookie-checkBU GÖL İZNİK GÖLÜDÜR: ZEMBİL (BİR 60’LI YILLAR HİKÂYESİ)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.