Cesaretin etiksel olanı fazilettir

Van depremi aklımızı başımıza getirdi mi? Görece kolay ve risksiz alanlarda bazı kazanımlar sağlanmış olduğu anlaşılıyor. Örneğin, basından edinilen bilgilere göre, yardım ve kurtarma işinde belirli mesafe alınmış. Yardım alanında ise, yardım kamyonlarının kamu görevlileri tarafından denetim altına alınamaması ve yüz kızartıcı yağma faaliyetinin görülmesi, medeniyet düzeyinde alınması gereken daha çok mesafenin olduğunu göstermektedir.
Bu vahim ve iptidaî durum Van’a özgü olmadığı gibi, deprem gibi felaket koşuluyla da bağlantılı görülemez. İstanbul’da dahi bir ATM’de işlem yaparken, arkanızda Darvin’e konu oluşturabilecek bir varlığın nefesini hissetmiyor musunuz? Bankalar ya da PTT gibi yerlerde sıra numarası alıp safça sıranızı beklerken, tam sıranız gelip de bankoya gittiğinizde birisinin önünüze geçerek, sırasının geçmiş olduğundan dolayı işlem yaptırmak istediğine hiç tanık olmadınız mı? Demek ki, Van’da yaşanan üzücü görüntü ne Van’a özgü ne de afet durumu ve zorunlulukla açıklanabilir bir durumdur; bu bizim vazgeçemediğimiz ve vazgeçmek istemediğimiz fırsatçılık huyumuzdur. Geçen büyük depremde bir kuruluş öğrenciler için okul malzemesi götürüp, dağıtmak isterken, ihtiyar kişilerin de, hem de verebileceği kimsesi olmadığı halde, bu malzemelerden almak için büyük çaba gösterdiğini görevli bir arkadaşım derin bir acı ile anlatmıştı. Görece kalabalık bir otobüsün orta sıraları seyrek olduğu halde, kapıda sıkışık gidenleri veya durakta bekleyenleri kaçımız düşünerek, görevlinin ikazına meydan vermeden sıkışma niyeti gösteririz. Bu bir kültür meselesidir. Kültür düzeyimiz ise, Van’da onca acı yaşanırken yardım konusunda siyasîlerin rant peşinde koşması ve yardımın siyasal dönüşümünü sağlama çabası basitliğine düşmesi ile de açığa çıkmıştır.
Siyasî cesarete bakınız ki, birden fazla genel ve yerel seçim dönemi yaşanmış ve on yıla yakın dönem iktidarda kalınmış olduktan sonra, ancak bugün oy kaybı pahasına da olsa depreme dayanıksız yapıların yıkılacağı ve yenilerinin yapılacağı söyleniyor. Kapitalist kriz yaşanırken, sağlık ve inşaat alanları ne müthiş bir getiri ve siyasî kazanç alanı oluşturmaktadır. Bu durum halkımıza şöyle anlatılsa sanırım daha samimi ve gerçekçi olur, hatta oy dahi sağlar. Şöyle ki: ekonomide durum ve gidişat iyi gözükmüyor; geçen depremde koyulmuş olan verginin toplumsal gereksinmelere göre önceliklendirilmiş(!) genel harcamalara gitmesi yanlış değildir, ama deprem bahanesi ve tehlike iması yapılarak yeni bir verginin ihdası, gerçeği söylemeden yeni mükellefiyet oluşturmak siyasî fırsatçılığından öte bir şey değildir; son bütçe gerçekleşmelerinin olumlu olduğunun açıklanması, vergi cezalarının affı yoluyla ek tahsilâtın sağladığı geçici durumun halkın gözünden kaçırılma siyasî fırsatçılığından başka bir şey değildir; iç ekonomiyi canlı tutabilmek ve kamusal gelir sağlamada yeni kanallar açabilmek için, suların veya otoyollar gelirlerinin satışı dışında, TOKİ’nin de daha hızlı çalıştırılması siyasî fırsatçılıktan öte bir şey değildir; kapitalizmin ancak saldırganlıkla yol alabildiği günümüz koşullarında ne derece saldırgan ve cesaretle atılım yapılırsa halkımız böyle davranan siyasîlere yüksek prim verdiğinden, psikolojik danışmanlarımızın bu yöndeki öğütlerini uygulamak etik dışı siyasî fırsatçılıktan başka bir şey değildir; saldırganlaşan yığınlar zafer sarhoşluğu ile şuursuzca koşmak zorundadır; zira, akılsızca yapılmış işlerde durunca düşebileceğimizden, halka farklı mesaj vermek siyasî fırsatçılıktan başka bir şey değildir; iki seçim dönemi ve yerel seçim dönemlerinde kaçak binalara göz yumarak oylarınızı almak, iktidarda olunan süre boyunca ilgili belediyelerin usulsüz işlemlerine göz yummak, ekonomiye fazladan maliyet ve bir felaket anında canlarınıza mal olmuş olsa da, o zamanların kaçırılmaması gereken siyasî fırsatçılıktan başka bir şey değildir; şimdi de depremi bahane ederek, bütün bir dönem uyuyup hertşey göz yumduktan sonra şimdi yüksek cesaretle açıkladığımız projemizle sizleri borçlandırıp inşaat sektörünü hızlandırmak siyasî fırsatçılıktan başka bir şey değildir; Siyasetçilerin cesur davranmaları takdir edilecek davranış biçimidir, ancak cesaretin etiksel olanı fazilettir, aksi ise cehalettir!
Kapitalizm böyle bir sistemdir; siyasî veya ekonomik fırsatçılık meşrudur, üstelik de fırsatçılık yaparken hiçbir etik kurala uyma zarureti de yoktur. Tüm kapitalist dünya aydınları gibi, Türkiye’deki ampul ışığı aydınları da gerektiği yerde konuşur, gerektiği yerde ise sessiz kalır. Konuşma gereklilik koşulunu ise ampul aydının sistemle çakışan çıkarı belirler. İşte ABD aydınları, gerektiği yerde sustuğu, finans parazitlerinin birgün neler yapabileceğini halklara anlatmadığı için, bugün servetini veya evini kaybeden yığınlar suçlu olarak sadece Wall Street baronlarını topa tutmaktalar. Türkiye henüz büyüme aşamasındadır. Nasıl bir çocuk ya da bir gencin yaşlılıkta oluşan diyabet riskine maruz kalmadığından sevinç duyması abes bir davranışsa, ileri kapitalist aşamanın krizini Türkiye’nin yaşamamasını siyasal bir başarı olarak topluma yansıtmak da öylesi etik dışı bir davranıştır. Olanı görmek bilgilenmektir; olanı anlamak ise bilimsel yaklaşımı gerektirir. Bilimsel yaklaşım ise soyut düşünce yeteneği ister.

1595770cookie-checkCesaretin etiksel olanı fazilettir

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.