İNGİLTERE… ÇILDIRTAN ARZU TEMELLERİN DURUŞMASI

AKP iktidarına “serin destek” sunan siyaset bilimci Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün “temellerin duruşmasına mecalimiz kalmadı” diyor (İ. E. Nasihatler – TRT, 2020).

Bence bu sözün tersi daha doğru. Yani dönüp dolaşıp sanki başa dönüyoruz. Çünkü çözmediğimiz temel meseleler her sorunda başımıza dert açıyor.

Bu temellerin en temelinde, yani kutsal metinlere göre ilk insanda yine sorun yaşadık. Sezen Aksu’nu yazmış olduğu “Selam söyleyin o cahil Havva ile Adem’e” mısrası yüzünden neredeyse kıyamet koptu. Dil koparma gibi hiç söylenmemesi gereken kelamlar ulu orta konuşuldu.

Adem ile Havva’yı tanımayanımız yoktur. Öyle ya atalarımız. Tevrat’taki bir hesaplamaya göre Adem ve Havva’nın yaratılışı MÖ 4026 gösterilse de bilim insanları bilinen en eski yetenekli insan (Homo habilis) türünün 2.4 milyon yıl önce ortaya çıktığını söylüyorlar. Günümüz insanına en yakın insan türü ise (Homo sapiens) 350 bin yıl öncesine tarihlendiriliyor.

Adem İle Havva

Kur’an’da Adem ile Havva’nın çok “cahil ve zalim” olduklarının yazılı olduğunu birçok ilahiyatçı açıkladı. İnsanlık tarihine “ilk cinayet” olarak geçen Adem ile Havva’nın ilk oğlunun  (Kabil) kardeşini (Habil’i) kıskançlıktan dolayı öldürmesi daha önceki bir makalemizde de geçmişti. Yani cahillik katillik boyutunda. Ve çok yazık ki bu boyut günümüzde daha da genleşmiş, hatta gelenekleşmiş görünüyor…

İdam cezaları, işçi haklarının gasbı, sanatçılara, yazarlara, akademisyenlere ve yurtseverlere zulmüyle tarihe geçen Amerikan güdümlü 12 Eylül 1980 darbesini de, AKP iktidarını da selamlamayı ve desteklemeyi ihmal etmeyen Sezen Aksu, hayatında ilk defa doğruyu söyledi diye bunca kıyamet yakıştı mı? Bırakın Ankara Melike Hatun Camii İmamı’nın Bursa’daki vaazını, Cumhurbaşkanı’nın ardından Devlet Bahçeli’nin de kadıncağıza saldırması vicdanen doğru mudur? Hani nerdeyse savaş uçaklarıyla “minik serçe”nin evinin üstünde ihtar sorti’leri emredilecek.

Yalnız, korkmakta haklılar. Uçakların, orduların, binbir gazete ve televizyonun gücüne de sahip olsanız, iki satırlık bir mısra, yarası olana cinnet geçirtebilir. Bu sebeble Nesimi’nin (14. yüzyıl) derisi yüzülür. Pir Sultan Abdal (16. yüzyıl) idam edilir. Sabahattin Ali katledilir (1948). Víctor Jara‘nın (1973) gitar çalmaması için elleri kırılıp 44 kurşunla öldürülür. John Lennon sokak ortasında (1980) vurdurulur. Cem Karaca defalarca ölümle tehdit edilip, vatandaşlıktan (1980) çıkarılır…

ÇILDIRTAN ARZU 

Hepimiz şahidizdir, Adem ile Havva’nın bahsedildiği binlerce şarkı, masal, hikaye, roman, tiyatral eser, tablo, karikatür, film vardır. Fikret Hakan’ın başrolünü oynadığı “Adem ile Havva – Çıldırtan Arzu” ise konunun derinliğine irdelenmesi için mükemmel bir başlıktır. Başa gelen her şey aslında bu yaratılış arızası olan Çıldırtan Arzu’dan kaynaklıdır.

Yerli Adem İle Havva – Çıldırtan Arzu

Rivayetteki “elma” ağacından alt tarafı bir elma koparılmasa insanlık cennetten kovulmayacaktı. Basit bir elmaya lüzumsuz bir teveccüh, yani cahillik nelere mal oldu?

İşte bu “Çıldırtan Arzu” sonunda elmayı dünyanın en yaygın, en gelişmiş “Apple” bilgisayar teknolojisine evriltti. Apple, Suriye asıllı politik bilim profesörü Abdulfattah John Jandali’nin oğlu Steve Jobs (1955-2011) tarafından kurulmuştu (1976). İlk Elma’yı (Apple I) tesadüf bu ya 666 dolar’dan satışa sunmuşlar. 2012’’den itibaren de Apple borsa değeri açısından dünyanın en değerli şirketi kabul ediliyor.

Hepimizin evinde olduğu gibi, hani neredeyse en yoksulumuzun bile cebinde cennetten kovulmamızı sembolize eden bir elma (Apple) mutlaka var. Onsuz sokağa çıkamıyor, okulumuzu okuyamıyor, işimizi takip edemiyoruz. “Elmasız artık bir hiçiz!” desem, itiraz eden pek çıkmaz. Ben de kullanıyorum. Allah razı olsun diyeceğim ama bütün bu teknolojik ilerlemeler insanlığın gerilemesine, yerküremizin erimesine evriliyor.

Elma ve hayatı kolaylaştıran adam, merhum Steve Jobs

“Çıldırtan Arzu” durup dururken insanın kendi kendisine yüklediği bir program, uygulama (aplikasyon) değildir. Tabiat, bezginliğe meyledenlere güvenmediğinden neslin devamını sürdürme işini zahmet ve külfet olmaktan çıkarıp, şehvet ve arzuya dönüştürmüştür.

Bu arzu genetik vazifeyle yetinmeyip mala mülke tapınmaya varabilir. Dünyevi renkler ve zevkler kula kulluk ettirebilir. “Çıldırtan Arzu” çığrından çıkarsa; değil imam nikahıyla dört kadın, saraylarda haremlerin mübah görülmesine kadar varır iş. Müteakiben yatlar, limanlar, gemiler, uçaklar…

Temel mesele, tabiata doğup biyolojik bir varlık olmanın ötesinde (düşünsel) kültürel bir varoluşa evrilmiş insanın tabiatına esir olmaması, yaratılıştaki arzulardan arınabilmesidir.

Mustafa Kemal’i ve dönemin pek çok aydınını etkileyen devrimci ve idealist şair Tevfik Fikret (1867-1915), “Han-ı Yağma” şiirinde şöyle der (Cem Karaca’nın günümüz Türkçesine çevirisiyle):

“Bu sofracık, efendiler, halkımızın varı yoğu, hayatı 

Kan ağlayan, can çekişen halkımızın

Bekler sizi efendiler önümüzde titrer durur

Ama sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, şapur şupur..

Hepsi bu nazlı beylerindir ne varsa ortalıkta

Hepsi sizin efendiler, konak da, 

saray da, gelin de, alay da…

Yiyin efendiler yiyin, bu iştah veren sofra sizin

Doyuncaya tıksırıncaya patlayıncaya kadar yiyin…

Yani Osmanlı’da da, binlerce yıl öncesinde de “temellerin duruşması” her yerde, her zaman durmaksızın devam etmiş.

Tevfik Fikret

MADEM HEPİMİZ “DEVRİMCİYİZ”

Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesindeki ( https://www.tccb.gov.tr/receptayyiperdogan/biyografi/ ) Recep Tayyip Erdoğan’ın biyografisinde gururla şunları yazmışlar: “Bütün bu olumlu gelişmeler, bazı yabancı gözlemciler ve Batılı liderler tarafından “Sessiz Devrim” olarak adlandırıldı”.

“Sessiz Devrim” kavramı Bülent Ecevit’in 2002’de yazmış olduğu DSP – Seçim Bildirgesi adlı kitabın adıdır. Yani kavramın fikir babası Ecevit, arakçısı AKP’dir.

AKP’nin eski milletvekillerinden ve Recep Tayyip Erdoğan’ın eski Özel Kalem Müdürü ve Danışmanı Op. Dr. Turhan Çömez, bayraklarındaki ampülün saçtığı 7 ışığın birinin “devrimcilik” olduğunu söylüyor.

CHP’nin 6 okundan, yani Türkiye’nin kuruluş ilkelerininden biri de “devrimcilik”.

Demek ki devrimcilik ilkesinde (sahtekar değilsek) toplumsal mutabakat oluşmuş.

Tarihteki en köklü devrimlerden biri  şüphesiz Fransız Devrimi’dir. “Eşitlik, özgürlük ve adalet” ilkeleri bütün dünyada kesintilere, engellemelere karşın alabildiğince ve “olabildiğince” yaygınlaştı.

Karaca Oğlan’ın yazdığı gibi “Üryan gelip, üryan gideriz”. Eşit doğar, eşit ölürüz. Yüksek mezar alçaklıktır. Bazıları cafcafalı mezarlar yaptırırsa da, eşitleşmek için Kabe’nin etrafında oldukça sade ve tek renk örtünüp tavaf edilir. Camide, kilisede, sinagog da kontenjan, loca yoktur, olmamalıdır. Cennet anaların ve haram yememiş yoksullarındır. Yani öyle zannediyoruz, bu bile güzel…

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir”. Yaratan paylaşımcıdır (komünisttir). Hakkaniyetli üleştirir. Mahlukat bozmaya çalışır ama yaratılışta (bir orman gibi kardeşcesine) paylaşım esastır. Bazen zalim “felek, kimine kavun yedirir kimine kelek” ama bu adaletsizlik feleğin kabahatidir. Felek (yani kainat) ve şeytan özerktir. Yani iç işlerinde bağımsızdırlar, fazla sual olunmaz!

Cumhurbaşkanı, Yunus Emre’den alıntılarla konuşmayı sever. Yunus Emre (1238 – 1328) “Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver sen anı, bana seni gerek seni” der. Ama Molla Kasım gibi basma kalıp fikirzadelere göre Yunus cenneti tahkir etmekle (aşağılamakla) suçlanır.

Yunus Emre

Rivayetlere göre Yunus 3000 şiir söylemiş. Molla Kasım, Yunus’un şiirlerini şeriata aykırı bularak bin tanesini yakmış, diğer bin şiiri suya atmıştır. Geriye kalan bin şiiri okurken, “Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir” beytine rastlayınca pişman olup tövbe etmiş ve Yunus’un velîliğine inanmış ama 2000 şiirden eser kalmamıştır.

Aradan 800 yıl geçmiş Kars’ta ucube denilerek yıkılan İnsanlık Anıtı’ndan (2011) Taliban’ın 2001 yılında bombaladığı dünya mirası listesindeki 1.500 yıllık dev Buda heykellerine esere haset devam ediyor.

İncil ve Tevrat’ta geçen Adem ile Havva’nın Cennet Bahçesi, Fırat’la Dicle’nin ortasındadır. Tarihte ilk yazıyı (MÖ 3500) Mezopotamyalı Sümerler icad etmiş. Demokrasi ilkin (MÖ 7. yüzyıl) Milet’de doğdu (bugünkü Aydın-Didim).

Demek istiyorum ki topraklarımız her bir şeyin doğduğu topraklar ama bir de bugünkü halimize bakın. Ne kadar dövünsek azdır. Hay aksi “övünsek” yazacaktım.

Özetle, temellerin duruşması artık temellerin vuruşması olarak bombalarla yaşanıyor.

Karadeniz uşağı Temel yıllarca okuyup avukat olmuş.

Sormuşlar; “Bir daha dünyaya gelsen avukat mı, imam mı olmak istersin?” 

“İmam” demiş.

Nedenini sormuşlar, cevaplamış Temel:

“Mevzuat hep aynı, hiç değişmiyor.”

(fıkra, Hukuk Ansiklopedisi – www.hukukbook.com’dan alıntıdır.)

_________________________

Müzisyen de olan yazarımızın diğer çalışmalarına https://sedatsarici.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

2585450cookie-checkİNGİLTERE… ÇILDIRTAN ARZU TEMELLERİN DURUŞMASI

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.