CSO ile 2012’den 2013’e. KÜBA’dan SREBRENİCA’ya

Özlem ile seyrettim filmi. “Havana’da 7 Gün”. Öğrencilik yıllarımdan bu yana, Küba’ya karşı bir ilgim vardı ve hiç eksilmedi. Yıllardır da gitmek istemişimdir. Son yıllarda, ciddi ciddi gitme planları da yaptık, ama gerçekleşemedi. Benicio Del Toro ve Pablo Trapero’nun yönetmenliğini yaptığı film de, bir film yönetmeni de rol alıyor, Emir Kusturica. “7 Days in Havana”, Havana görüntüleri içinde yaşam ve görmek istediğim yerler. Müzik ve canlılık, orada yaşam müzikle özdeşleşmiş. Siyasal durum, yalnızlaştırılma, Castro’nun yarım asırdır yönettiği devlet. Efsane, Che Guavera. Ama, Küba deyince, müzik bir başka.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, 2012-2013 Konser Sezonu’nda, aralık ayının ve yılın son konserinde, Küba rüzgarları estirerek, coşkulu bir şekilde, 2012 yi uğurladı. Müziğe, akustik olarak pek uygun olmayan, Ankara Spor Salonu’nu dolduranlar, coşkuyla ayrıldılar. Ancak başkentte, geçen yüzyıldan bu yana, bir konser salonu eksikliğini duyanlar ise, bunun hala giderilememiş olmasının burukluğu içindeydi.

Yeni yıla girerken, bu tür kitlesel organizasyonlar, klasik müziğe geniş kitleleri çekmek için, doğal olarak başarılı oluyor. Bu yıl, müzikde canlılığın doruk noktası, Küba esintleri ile klasik müziğin harmanlanması, bu amaca yönelik doğru bir seçim olmuş.

Klazz Brothers ve Cuba Percussion Grubu, Alman ve Küba’lı 5 sanatçıdan oluşuyor. Kilian Forster, kontrabaş çalıyor. Sempatik tavırlarıyla, seyirciyle iletişim kurmada başarılı bir müzisyen. Bruno Bohmer Camacho, piyano çalıyor. Tim Hahn, davulda, Alexis Herrera Estevez, Perküsyon ve latin timpanı, Elio Rodriguez Luis, Perküsyon tümbo set ile üçlü oluşturuyor. CSO eşliğinde, Bizet’den Çaykovski’ye, Mozart’tan Beethoven’e, popüler parçalar, samba-salsa ağırlıklı, klasik-caz karışımı müzik, Küba müziğinden de örneklerle, seyirciyi iyice coşturdu. Salon, zaman zaman dans pistine dönüştü. 3-4 yaşlarındaki, küçük bir kızın ritme uygun dansı, seyircinin büyük ilgisi ile karşılaşınca, sahneye de alarak gösterisini sürdürmesini sağladılar. Sevimli kız dansını sürdürdü, ancak müzik bitince, büyük alkış da alınca, ne yapacağını şaşırdı.

Grubun son eseri ise Strauss’dandı…

Soprano Görkem Ezgi Yıldırım, Ferit Tüzün’ün Çeşmebaşı Bale Suit’ine eşlik etti. Orkestra ve grubun uyumu, seyircilerin alkışları sonunda, konser bislerle devam etti. Karadeniz türküsünden hareketle, caz örneği de verildi. CSO Şefi Erol Erdinç, bu caz uygulamasına piyano ile eşlik etti.

Hareketli, neşeli bir geceydi. Salonu, bu kış gününde dolduran seyirciler, eğlenerek ayrıldılar. Küba müziğinin, zaman zaman bazı örneklerini dinleyebiliyoruz. Sevgili dostumuz, Alpaslan Işık’ın bu müziğe tutkunluğunun sonucu, getirdiği örnek CD’lerden de, öğrenimimizi sürdürüyoruz. Uzun yıllardır gerçekleştiremediğimiz bir hayali de, nihayet bu baharda, Fidel Castro’nun sağlığında, 1.Mayıs törenlerini Havana da izlerken, dinleyeceğimiz müziği, mayıs da sizlerle paylaşmayı da umuyoruz.

Yılın son günlerinde seyrettiğimiz bir film, etkileyici olmasının ötesinde bizi sarstı. Sinemadan çıkınca filmin etkisi hala devam ediyordu. “Twice Borne”, Sen Dünyaya Gelmeden. Margaret Mazzantını’nın, Türkçe’ye de çevrilen romanından, sinemaya Sergio Castellitto uyarlamış. Roman, 2009 da İtalya’da, Campiello ödülünü almış. Doğan Yayınevi kitabı okurla buluşturuyor. “Umut evlatlara ait. Biz yetişkinler umut ettik ve neredeyse her zaman kaybettik” sözleriyle kitabı okura sunuyor.

Şimdi filmi de gösterimde, Güzel bir müzik, çarpıcı sahneler. Başrolde, Penelope Cruz, Emile Hırsch, Mira Furlanve bizden bir sanatçı, Saadet Işıl Aksoy. Filmde, Saadet Işıl Aksoy’un son derece başarılı bir oyun sergilediğini belirtebiliriz. Medyamız, filmi, cesur sevişme sahneleri var diye takdim etmeye çalıştı. Bu takdimi yapanlar, acaba filimi seyrettiler mi. Filmi seyrettikten sonra yazdıklarından utandılar mı. Bir resme bakarak, film hakkında konuşmak ne kadar kolaycı ve sığ bir yaklaşım. Filmi izleyince bu tür magazin tanıtımlarının nedenli boş ve saptırılmış olduğu, bir kez daha anlaşılıyor.

Film tam bir insanlık dramı. Büyük bir aşk filmi. Geçen yüzyıl sonunda, bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden, insanlık dramından bir kesit. Saraybosna’da yaşanan, insanlık kıyımını, küçük bir örnekde, bütün çarpıklığıyla o denli gerçekçi bir şekilde anlatıyor ki, insan bu yaşanılanlardan utanıyor. Ancak bu dramı, bütün dünya seyirci kalarak izledi. Tito’nun ölümünden sonra dağılan Yugoslavya. Yıllardır bir arada yaşayan insanlar, birden ne denli insanlıklarından çıkıp, bu denli vahşileşebiliyorlar.

Bu film mutlaka, ama mutlaka görülmeli. Dört-beş yıl önce, Saraybosna’ya gittiğimde, Sareyova’nın yarısının mezarlık haline geldiğini gördüğümde şaşırmıştım. Tepeden caddeyeye çıkanları avlayan avcılar, duvarlarda mermi delikleri, yıkıntılar hala duruyordu.

Küba ağırlıklı, böylesi bir dinletiden sonra, bir filme giderek buraya neden geldik. CSO’nun yeni yılda vereceği, 4 Ocak Cuma konserinden bahsetmek istiyoruz. Bu konsere gidecekler, “Sen Dünyaya Gelmeden” filmini izleyerek giderlerse, müziğin yaşanmışlığının içine, daha fazla girebilirler.

Bu haftaki Konserde, bir Oratoryo seslendirilecek. “Srebrenica Cehennemi Oratoryosu”. Djelo Jusiç’in, Dzemaludin Latic’in metninden bestelediği eseri, Milenko Karoviç’in şefiğinde, Zenica Korosu seslendirecek. Solistler ise, Soprano, Kanıta Alic, Çocuk Solo da ise, Dzambo Dzeneta. CSO’ni bu konserde Şef, Erol Erdinç yönetecek.

2012’den 2013’e geçerken çelişkiler yumağı, yaşamın her alanın da devam ediyor. Bunun müziğe de yansıması kadar doğal bir durum olamaz. Küba’dan, Srebrenica’ya geçerken, çağımızın ve günümüzün bu gerçekliklerine, müziğin nasıl tanıklık edip, aktardığını da izlemiş, dinlemiş oluyoruz.

Bu yazımıza noktayı koyarken gelen müzik ile ilgili haber karşısında da şaşkınlık yaşıyorum. 1978 eylül başından bu yana, cuma akşamları 21.00’deki TRT 3’de Ankara Radyosu’ndan canlı olarak yayınlanan bir program. “STÜDYO FM”. Tam 34 yıldır, 3803 program. Yavuz Aydar ve Sebmen Savaşçı, yaz-kış demeden programı sürdürüyorlar. Klasik olmuş, herkesin bildiği, dinlediği, yaşamlarında bir yeri olan program. Ve bu program yayımdan kaldırılımış. Nedenini bilen yok. Böyle bitmemeli. Emekler bu denli hafife alınmamalı. Vefa, sadece İstanbul da bir semt ve boza adı olmamalı.

2012 yi böyle uğurluyoruz. 2013 bakalım bize neler getirecek. Göreceğiz. Sağlıklı ve mutlu günlerde buluşma özlem ve dileğiyle.

____________________

Ankara. 31 Aralık 2012
ismail.bayer1@ yahoo.com

.

www.TurkceKarakter.com
Bozuk görünen Türkçe harfleri düzelten site.

718840cookie-checkCSO ile 2012’den 2013’e. KÜBA’dan SREBRENİCA’ya

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.