Cumhurbaşkanı ‘Kraliçe’ olmak istemez

Kraliçe, adına milli marş düzülmüş de olsa, İngiltere idari ve siyasi yapısında törensel, sembolik ve daha ziyade turistik bir pozisyonu ifade ediyor.

Magna Carta’nın 800. yılını kutlarken kralın (ve dahi kraliçenin) yetki ve haklarının ne kadar daraltıldığını hatırlatmakta fayda var. Hatta aşağılayıcı bir biçimde daraltıldığını söyleyebiliriz. Kraliçe’nin Birleşik Krallık’taki rolü, her yıl başbakan tarafından eline verilen hükümet bildirgesini kelime ve hatta ses tonu bile değiştirmeden okumaktan ibaret.

Bunun dışında Kraliyet, bir tür vakıf gibi işleyen, insanlara moral değeri yüksek taltiflerde bulunan ve İngiliz milletler topluluğu ülkelerini ziyaret edip timsahlarla fotoğraf çektirmekle mükellef bir kurum. Kraliçe yaşlandığından olsa gerek, son yıllarda bu ziyaretleri de Prens ve Prenses yapıyor. Büyük oğlan ise çiftçilikle meşgul.

Kraliçenin rolü, ailenin en yaşlısına veya mahalledeki emekli öğretmene benziyor daha çok. Ona danışabilirsiniz. Sonuçta 60 yıldır hükümetlerin mektuplarını okumuş, takip etmiş dünyayı gezmiş bir insan. Mutlaka söyleyeceği iki çift lafı vardır. Kraliçenin halkı iyilik yapmaya, iyi ve ahlaklı olmaya teşvik etme hakkı da var. Hepimizin belli bir bilgi ve deneyimden sonra yaptığı gibi, Kraliçenin yanlışlara karşı uyarmaya da hakkı var. Onun dışında partiler, at yarışları, vakıf yararına ziyaretler, ona buna madalya verme, büyük felaket veya başarı durumlarında tebrik etme gibi işlerden mesul. Öyle muhtarlarla buluşup memleketin istihbarat sorunlarını çözme gibi bir yetkisi de yok.

17. yüzyılda bir kez rafa kaldırılan monarşi bütün yetkilerinden arındırılmış olarak hayatına devam ediyor ve memleketin yarısı da bu seçilmemiş monarşinin kaldırılmasını istiyor. Demokrasi olarak Birleşik Krallık dünyanın pek çok ülkesinin ilerisinde olsa bile monarşinin anti demokratik olduğu bir gerçek. Bu anti demokratik ve seçilmemiş olma hali de en basitinden varolan eşitsizliklerin devamı için ideolojik bir dayanak teşkil ediyor. Yani bu sembolik haliyle bile Kraliçe öyle herkesin sevdalısı olduğu biri değil. En nihayetinde yılda yaklaşık 150 milyon TL maliyeti olan ve dededen kalma 1,5 milyar TL servete sahip pahalı bir kraliçe düşman kazandırıyor. Hakkını da yemeyelim Ali G taklitlerine çok gülermiş.

Monarşiye rağmen, Britanya’da herşeyin üzerinde Parlamento vardır. Yürütmenin başı da Başbakandır. Yarı başkana benzetilebilecek bir şey varsa o da ancak Başbakan olabilir. Ama onun de eli sıkı sıkıya Parlamento’nun seçilmiş ve seçilmemiş kanatlarına bağlanmıştır. Yani kraliçenin öyle kanun hükmünde kararnamelerle falan ülke yönetmesi hayal bile değil. Şimdilik en temel görevi tatlı nine olarak turistik işler yapmak. Ancak parti liderliği için yarışan Jeremy Corbyn ile daha soldan bir İşçi Partisi iktidarı olursa o zaman kraliçe için tehlike çanları çalacaktır.

Burada sadece kısaca Kraliçe’nin konumunu tarif etmekle yetindim. Merak edenler, www.royal.gov.uk adresinden yasal statünün detaylarını öğrenebilirler. İngiltere’de yarım veya çeyrek bir başkanlık sistemi yok.

Türkiye’de başkanlık isteyen bir cumhurbaşkanı, yasama yılının açılışında başbakanın eline verdiği mektubu okumakla sınırlı bir sistem ister mi? Sonuç olarak, cumhurbaşkanı asla bizim kraliçeninki gibi bir rol istemez. Muhtemeldir ki cumhuriyet isteyen İngilizler de, o kadar muktedir bir cumhurbaşkanı istemez.

1575580cookie-checkCumhurbaşkanı ‘Kraliçe’ olmak istemez

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.