Dağı taşı koruyamazsak sularımızı da kaybedeceğiz!

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE – Akdeniz sahillerinin yaşam kaynağı olan nehir ve şelalelerin su kaynaklarının, yukarı kesimlerdeki kırıklı kireçtaşlarından beslendiğini belirten Prof. Dr. Sacit Özer, Taşeli Platosu’nun korunması gerektiğini söyledi.

Akdeniz sahillerinde tarımsal üretim ile bölgedeki nehir, göl ve şelalelerin Taşeli Platosunun karstik kayaçlarından beslendiğine işaret eden Prof. Dr. Sacit Özer, coğrafyanın su depoları olan bu yapının korunması gerektiğini kaydetti. Bölgedeki mermer sektörü ve taş ocakları gibi işletmelere yönelik gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyleyen Özer, özelikle kırıklı kireçtaşlarında suyu daha aşağıdaki bölgelere aktaran sistemin yapılan müdahalelerle doğasının bozularak giderek yok olacağını belirtti. Yapılan müdahalelerle su kaynaklarının kaçacağını ve zamanla azalıp yok olacağını kaydeden Prof. Dr. Özer, “Bunun sonucu olarak da Alara Çayı kuruyabilir, Uçansu Şelalesi’nin suyu azalır ve tarımsal üretim yapan çiftçiler su bulmakta zorlanır. Bu elbette kısa bir süre içinde olmaz ancak bu konuda şimdiden önlemler alınmalı. Taşı kestiğiniz zaman yerine bir şey koyamazsınız, bunun telafisi mümkün değil” uyarısında bulundu.

TAŞLA SUYUN COĞRAFYASI BİNLERCE YILDIR YAŞAM ALANI

Taşeli Platosu Türkiye’nin adını çok duyduğu ancak kendisini yeterince tanımadığı bir coğrafya. Orta Toroslarda, Antalya, Mersin ve Karaman sınırlarında uzanan bu dağlık coğrafya taşla suyun sır dolu ilişkisine ev sahipliği yapıyor. Binlerce yıldır yaşam alanı olan Taşeli Platosu, aynı zamanda Akdeniz coğrafyası için önemli bir su kaynağı.

TAŞELİ PLATOSUNUN KİREÇTAŞLARI SUYUN SİGORTASI GİBİ

Dokuz Eylül Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacit Özer, Taşeli Platosunun kireçtaşları açısından zengin olduğuna işaret ederek yüzeye düşen yağışın bu yapı sayesinde yeraltında depolanarak nehirleri ve şelaleleri besleyen kaynaklara dönüştüğünü söyledi.

‘KİREÇTAŞINDAKİ ÇATLAKLAR SUYU YERALTINDA DEPOLUYOR’

Taşeli Platosunun hidrojeolojik açıdan önemine ilişkin sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Sacit Özer, “Taşeli Platosu hidrojeolojik açıdan çok önemli bir potansiyele sahip. Kireçtaşları bu bölgede çok yaygın. Kireçtaşı içindeki çatlaklar, dolinler, kırıklar çok önemli bir görev arz ediyor burada. Yağmur suları ve özellikle kar suları eridiği zaman bu boşluklar süzgeç görevini görüyor ve sular kireçtaşlarının altındaki yeraltı suyu depolarında (akiferler) birikiyor. Bunlar yeryüzüne Alara ve Ermenek Çayları ile Göksu Nehrini, ayrıca Uçansu (Çündüre) şelalesi, diğer şelaleleri ve yaygın olarak bulunan gölleri besleyen kaynaklara dönüşüyor. Ayrıca bu hidrojeolojik yapı daha güney kesimlerdeki tarımsal üretimin su ihtiyacını da karşılıyor” dedi.

‘MERMER OCAKLARIYLA BU ALANLAR KATLEDİLİYOR’

Bölgenin hidrojeolojik yapısının çok önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Sacit Özer, şunları dile getirdi: “Aslında ben hidrojeolog değilim, ancak 40 yıl aşkın bir süredir kireçtaşlarında çalıştığım için yerbilimci olarak gözlemlerini belirtiyorum. Buna biz bir anlamda coğrafyamızın su deposu da diyebiliriz ve bu nedenle koruma altına almamız lazım. Özellikle mermer sektörü ve taş ocakları gibi işletmeler için gerekli önlemleri almak gerekiyor. Yasalar zaten bu konuda gerekli şeyleri belirtiyor: Örneğin bir mermer ocağının nasıl açılacağını, terk edildiği zaman nasıl bırakılacağını. Ancak Türkiye’de buna ne kadar uyuluyor, tartışma konusu. Bu konudaki en büyük tehlike, bölgede farklı renk ve dokulara sahip kireç taşlarının olmasının mermer sektörü için çok cazip bir alan oluşturması. Mesela Akseki yolu kenarında muhteşem kireçtaşları var ve mermerciler bunları işliyorlar. Zaten buralar kapatılmış durumda. 1990’lı yıllarda bir tek Bucak’ta iki tane mermer ocağı vardı. Bugün bütün bölgeye yayılmış durumda. Uydu görüntülerine baktığınızda her yer beyaz beyaz. Mermer ocaklarıyla bu alanlar katlediliyor.”

‘ALARA ÇAYI KURUYABİLİR, TARIMSAL ÜRETİM YAPANLAR ZORLANIR’

Özelikle kırıklı kireçtaşlarında suyu daha aşağıdaki bölgelere aktaran sistemin yapılan müdahalelerle doğasının bozulacağını ve giderek yok olacağını ve bu nedenle su kaynaklarının kaçacağını ve zamanla azalıp yok olacağını belirten Prof. Dr. Özer, “Bunun sonucu olarak da Alara Çayı kuruyabilir, Uçansu Şelalesi’nin suyu azalır ve tarımsal üretim yapan çiftçiler su bulmakta zorlanır. Bu elbette kısa bir süre içinde olmaz ancak bu konuda şimdiden önlemler alınmalı. Taşı kestiğiniz zaman yerine bir şey koyamazsınız, bunun telafisi mümkün değil” uyarısında bulundu.

Alara Şelalesi

KİREÇTAŞLARININ AKDENİZ’İN SUYUNA ETKİSİ

Taşeli Platosunun hidrojeolojik yapısının önemli bir miras olduğunun da altını çizen Prof. Dr. Sacit Özer, “Farklı kaya tipleri olsa da bu bölgenin çoğunluğu kireçtaşlarından oluşuyor. Bu özellik bölgede zengin bir su deposu oluşmasını da sağlıyor. Kireçtaşlarının su yapısı denize de etki ediyor. Örneğin Akdeniz’de bazı yerlerde denize girdiğinizde su birden soğur. Çünkü o bölgelerde kireçtaşlarından denize doğru akan tatlı su kaynakları vardır. Deniz suyu sıcaklığı 25-26 derece iken, bu yeraltı sularının karıştığı yerlerde 17 derecedir. Bizim bunu bir miras olarak görmemiz ve mutlaka korumamız gerekiyor” diye konuştu.

2446610cookie-checkDağı taşı koruyamazsak sularımızı da kaybedeceğiz!
Önceki haberGERÇEKLİĞİN İDRAKİ
Sonraki haberÖğretmenler olmasaydı okulları yönetmek daha kolay olur muydu?
YUSUF YAVUZ
YUSUF YAVUZ (GAZETECİ-YAZAR) Isparta, Sütçüler'de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Deneme ve inceleme tarzındaki ilk yazıları 1996 yılında 'Atatürkçü Ses' Dergisi’nde yayımlandı. Aynı yıl yerel ölçekte yayın yapan kanallarda 'Dönence' başlıklı radyo ve televizyon programları hazırlayıp sundu. 1999 yılında Antalya'da kurulan Müdafaa-i Hukuk Dergisi’nde yazmaya başladı. 2001’de Gazete Müdafaa-i Hukuk’ta Muhabir-Temsilci olarak görev aldı. Daha sonra adı 'Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk' olan dergiyle bağını temsilci-yazar olarak sürdürdü. 2001-2007 yılları arasında Kaş Kitap Şenliğini organize ederek başta çocuklar ve gençler olmak üzere yöre insanının kültür, sanat ve edebiyat çevreleriyle buluşmasını sağladı. 2005 yılında Muğla ve Antalya arasındaki sahil bandında yaşanan yabancılara toprak satışına ilişkin yaptığı araştırmalar önemli etkiler yarattı. Deneme, inceleme, röportaj, düz yazı, haber ve yorumları; Cumhuriyet Akdeniz, Odatv, Yeni Harman, Edebiyat ve Eleştiri, Yolculuk, Evrensel, Atlas, Magma, Aydınlık, Birgün, Açık Gazete gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. Antalya merkezli VTV Televizyonunda, Pelin Gel Ağan'la birlikte 'İki Ağaç İçin' adıyla 16 bölümden oluşan bir program hazırlayıp ve sundu. Kanal V Televizyonunda, Biyomühendis Çağlar İnce ile birlikte, Yörük kültürünü ve tarihsel köklerini ele alan 'Islak Çarıklar' adlı belgesel haber programı hazırlayıp sundu. Araştırma yazılarından bazıları, 'Yer Bize Çimen Verdi' ve 'Darağacına Takılan Düşler' adıyla belgesel filmlere de konu olan Yavuz, şu sıralar 'Islak Çarıklar' adlı bir belgesel haber programı için çalışmalarını sürdürüyor. Ağırlıklı olarak arkeoloji, çevre, kentsel dönüşüm ve tarım konularını ele alan çalışmalar yapmayı yazılı ve görsel medyada sürdüren Yavuz, yıkım politikalarıyla tarımdan hayvancılığa, kültürden mimariye kırsal yaşamın dönüşümünü ele alan araştırma yazılarıyla tanınıyor. Ziraat Mühendisleri Odası Basın Ödülü, Çağdaş Gazeteciler Derneği Belgesel ödülü, Türkiye Ziraatçılar Derneği Tarım ödülü, Kubaba Derneği kültür hizmeti ödülü'nün yanı sıra Türkiye Ormancılar Derneği gibi çeşitli meslek odası, kurum ve kuruluşlar tarafından ödüle layık görülen Gazeteci Yusuf Yavuz, Likya'dan Teke yöresine uzanan coğrafyadaki su kültürüne ilişkin uluslararası bir sanat projesinin de danışmanlığını ve metin yazarlığını üstleniyor.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.