15 Temmuz darbe girişimini hükümetin tanımıyla Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yaptığı anlaşıldı. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en sinsi örgütü darbede başarılı olsaydı ülkeyi en az yarım asır, olamayınca da 10 yıl geriye götürdü…
Şimdi memleketteki ‘tek adam’ yönetimi, her zamankinden güçlü ve OHAL ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi askıya alındı
Cumhurbaşkanı RTE ve AKP, darbeye karşı demokrasiyi değil iktidarlarını savundular. RTE’nin İstanbul belediye başkanıyken, 1996’da Milliyet’e “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz. Demokrasi amaç değil, araçtır” dediğini hatırlayın.
Biraz daha eskiye gidelim RTE’nin ağababası Necmettin Erbakan’ın 1994’te “Türkiye’nin şu anda bir şeye karar vermesi lazım, Refah Partisi adil düzen getirecek, bu kesin şart, geçiş dönemi yumuşak mı olacak sert mi olacak, tatlı mı olacak kanlı mı olacak, altmış milyon buna karar verecek” demişti.
Dostlar, AKP de iktidara yumuşak yolla gelmese eski ortağı FETÖ gibi kanlı gelmeye çalışacaktı. RTE, 2013’de “Hoca efendi”si Fethullah Gülen ile arası bozulduğunda “Ne istediler de vermedik” dememiş miydi? Şimdi bu sözün Londra’ya yansımasını anlatmak istiyorum. Türkiye’nin Londra büyükelçiliği ve başkonsolosluğu 2002-2013 arasında Londra’daki cemaat oluşumları ve basınını ihya etti. Her etkinliğine katıldı, derneklerini ziyaret etti. Türkiye’den gelen AKP’li bakan ve milletvekillerinin ilk uğrak yeri cemaat etkinlikleriydi. Siyasilerin yanısıra tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan THY gibi ulusal kuruluşlar da cemaatin arkasında rüzgardı. Örneğin ‘Zaman Britanya’ yayınlandığında sayfalarının 5’te biri THY reklamıyla doluydu.
Gizli gündemi olan cemaat AKP aracılığıyla devleti hortumlarken toplum üyesi iş dünyası, profesyonel ve yetenekli gençleri de bazı projeleriyle çemberine dahil etmeyi başarmıştı.
Londra’da faaliyet gösteren cemaat oluşum ve kuruluşları arasında London Meridian College, Axis Educational Trust, Dialogue Society, Turkish Society, Network of Students, Edmonton’daki Mevlana Rumi Camii, Weekly Zaman ve Business Network’u (Biznet UK) sayabiliriz.
Biznet UK 2008’de AKP ile ortaklığın zirvede olduğu 2008’de iş dünyasına yönelik olarak Londra’da kurulmuştu. Birmingham, Glasgow, Kent ve Manchester’da irtibat büroları bulunan Biznet UK, BN Magazin adlı İngilizce periyodik bir dergi çıkardı. Biz Net 2010’dan başlayarak “En Başarılı Türkler” yarışması düzenleyerek çeşitli dallarda başarılı olmuş toplum üyelerini sözüm ona ödüllendirdi. AKP musluğu kesince de 2014’de ödül veremedi.
Hükümetle ilişkilerini geliştirmek ve cemaat üyelerini müşteri edinmek isteyen Londra iş dünyası parayla ödül satın aldı, gerçekten ödülü hakeden sanatçılar da bu zehirli pastanın “çileği” oldu.
Ödül pazarlığında “Aaa bu para çok ayol, valla olmaz” diyenlerden bazıları da 2011’de Grand Ballroom Hilton Park Lane Hotel’in dev salonundaki yemekli ödül törenine kişi başı 250 sterlinden 12’lik masa ayırttı ve takıp takıştırıp geceye katıldı. Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte aynı salonda cemaat yemeği yiyen, aynı mikrofonda adı “başarılı adaylar” arasında anons edilen bu zevat arasında ne yazık ki toplumun yakından tanıdığı İşçi Partili belediye meclis üyeleri, babadan kıdemli muhasebeciler, “solcu” kaza davası avukatları ve her yerde “teröristlere rüşvet vermediğini” iddia eden restoran zinciri sahibi de vardı…
Şimdi AKP gibi bu zevatın da dolaylı desteğiyle büyüyen “FETÖ”, eciş bücüş Türkiye demokrasisine limon sıktı. Çoğunu yakından tanıdığım bu zevata “Ya özeleştiri verip bir daha ‘Her yemeği yemeyeceğinize’ söz verin ya da ‘yalnızca iyi gün dostu’ olmadığınızı gösterip düşenin elinden tutun” diyorum.
Bence söz konusu zevat ikisini de yapmaktan aciz. Dedim ya onları “Yakından tanıyorum” deyü…