Sunucu, ardından yaptığı yorumda, ” Sayın izleyiciler; Sayın Demirel çok güzel konuştu, ama ben ne konuştuğunu pek anlayamadım… siz anladıysanız bana da anlatın… ” diye yorum yapmıştı…
Bugünkülerden daha şeffaftı yine de, şöyle ki;
Kuvvetler ayrılığı işlemiyorsa, yerine “güç dağılımı” konulmalıdır.
Güç dağılımı olabilmesi için önce güç olmalıdır ki bu güç değildir,
Gücün dengeli dağılması güçtür ise,
Yük X yük kolu = kuvvet X kuvvet kolu formülüne başvurulabilir…
Ama kuvvet kolunun kolluk kuvvetleri ile alakası yoktur.
Kolluk kuvveti halk için yok değildir, varsa vardır…
O nedenle işimiz güç, gücümüz iştir.
İşi gücü olmayanlar başımıza iş açıp, güçlük çıkartıyorlar, Bu hep böyle olmuştur…
Zaten iktidar her rejimde vardır, muhalefet yalnız demokrasilerde vardır,
halkımız bizi muhalefete seçmiştir.
Muhalif olmakla memleket meseleleri çözülseydi, herkes muhalif olurdu.
Ne yani? Güç vardı da, biz mi güçlük çektik…
Türkiye’nin sorunları bitmekle tükenmeyecek gibi değildir.
Biz halkımız için var değilsek, biz ne için varızdır?
Halkımız bizim için var değildir ya!
Gel dediler geldik, git dediler gittik…
Gel diyecekler diye gitmiş değiliz….
Git diyecekler diye de gelmişsek namerdiz.
Bu kadar asfalt yapmışızdır diye ” yürümekle yollar aşınmaz ” demedik, dediysek asfaltın kalitesindendir…
Enflasyonu önlemenin yolu, hayat pahalılığını engellemektir.
Memleketin mühendislere ihtiyacı vardır ise, imam hatiplere ihtiyacı yoktur diyemeyiz.
Biz “devlet biziz” demedik, bize baba dediler diye biz devlet babayız demek değilizdir.
Dedik ya! Bugünkülerden daha anlaşılır değil mi? Yaptığı Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık devrini kısmen affettirmiştir… Düşünün yani, bugün onu bile arıyoruz…
