Demokrasi Lüks mü? (VII)

1997’den sonra koalisyonlar döneminde ülke birkaç kez savruldu.
En önemlisi ekonomik savrulmalardı.
Faizler gecelik yüzde iki binlere çıktığında kısa zamanda bankaların çökmesi bekleniyordu.
Nitekim öyle oldu.
Basiretsiz sivil yönetimlerin, basiretsiz ve tek yapraklı politikacıları tam da askerlerin beklediği biçimde halkı bezdirici yanlışlıkların girdabına girdiler.
Halk perişan oldu.
Ülkede ilk defa rastlanan bir şey daha oldu.
Para pul olurken, ülkenin merkez bankası başkanı, yani paranın patronu, yani yabancı paraların ne olacağını bilen adam bir gece tüm servetini dolara yatırdı ve ertesi gün Karun (!) gibi oldu.

İlk kez yurt dışından ekonomist getirildi Türkiye’ye…
Dibe vurmuş, kemerinde delik kalmamış halka daha da acı reçeteler sunuldu.
Sonunda erken seçimler yapıldı ve AKP tek başına iktidara geldi.
Yıl 2002.

Yeni bir dönem.
Yeni siviller.
Yeni profiller.

Yeni politikacılar önce herkesi korkuttu.
Dini referanslı partinin, dini bütün lideri Erbakan Hoca’nın rahle-i tedrisinden geçmiş kadroların iktidara gelmesi laiklerin ödünü kopardı.

Türkiye’de adeta sapla saman karışıyor sanıldı.
Ayaklar baş, başlar ayak mı olacaktı sorusu gündemin göbeğine oturdu.

Dini referansı bilinen biri, üstelik İmam Hatipli biri nasıl olur da Başbakanlık koltuğuna oturabilirdi?

Bu kadrolarla nereye gidilecekti?
Bütün yollar acaba İran’a mı çıkacaktı?
Şoka giren laikler kızgın damdaki kediyi oynarken, “müesses nizamın bekçileri” yani askerler, acaba bu gelişmeden kendilerine tekrar “görev” çıkaracaklar mıydı?

Yine; bir “ihtimal” mi, yoksa bir “ihtilal” mi noktasına geliyordu Türkiye?
2002 acaba siyaset arenasında miladi tarih mi olacaktı?
(devam edecek)

1628240cookie-checkDemokrasi Lüks mü? (VII)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.