Dünya Gıda Günü’nde TEMA’nın mesajı

Dünya’da Bir Milyar İnsan Kronik Açlık Yaşıyor: “Açlığa Karşı Birleşelim”

TEMA Vakfı toprağımızın korunması, korunan toprağımızdan yeterli besin üretilmesi, üretilen yeterli ve sağlıklı besinle insanımızın gıda güvenliğinin kazanılması için, 2010 yılı Dünya Gıda Günü’nde ülkeyi yönetenlere “Gelecek İçin Arazi Kullanım Planlaması” yapılması çağrısında bulundu. Ayrıca TEMA’nın hazırladığı Arazi Kullanım Planlaması Yönergesi’nin Bakanlıkça uygulanmasının beklendiği ifade edildi.

Dünya Gıda Örgütü FAO, 2010 Yılı Dünya Gıda Günü’nün ana temasını bölgesel, ulusal ve uluslar arası düzeyde açlıkla mücadele için sürdürülen çalışmalara ve çabalara dikkat çekmek üzere “Açlığa Karşı Birleşelim” olarak belirledi.

Dünya üzerindeki bir milyar insan, çeşitli sebeplerden dolayı kronik açlık yaşıyor

FAO’ya göre dünya üzerindeki bir milyar insan, çeşitli sebeplerden dolayı kronik açlık yaşıyor, bir başka deyişle 6 milyarlık dünya nüfusunun altıda biri daha önce hiç yaşanmamış bir şekilde yetersiz beslenmeyle karşı karşıya. Üçyüz milyonu aşkın çocuk yalnızca yeterli beslenemediği için, zihinsel ve bedensel özür trajedisini yaşıyor. Beslenme yetersizliği nedeniyle yarım milyar insan guatr riski ile dörtyüz milyon insan kansızlıkla, ikiyüz milyon insan görme bozukluğu ile karşı karşıya. Silah üretimi için her gün iki milyar dolar harcanırken, kişi başına bir dolar harcama yapılmadığı için her gün yaklaşık altmış bin çocuk, her yıl sıfır on yaş grubunda yirmi milyon çocuk yaşamını yitiriyor.

Üstelik 2050 yılında 9 milyara yükselmesi beklenen nüfusu besleyebilmek için gıda üretiminin yüzde 70 arttırılması gerekiyor. Tarım yapılabilecek toprak ve su varlığımız artmak yerine sürekli azaldığına göre, bu ihtiyacın karşılanması için başta topraklarımız olmak üzere tüm doğal varlıklar kendilerini yenilemelerine fırsat tanınmayacak şiddette sömürülecek. Birleşmiş Milletlerin 21. Yüzyıl için belirlediği Bin Yıl Kalkınma Hedeflerinin en başında gelen “Dünyadaki aç insanların oranını yarıya düşürmek” ise yaşamakta olduğumuz sürece bakılırsa sadece hayalden ibaret.

Dünya ölçeğinde yaşanan trajik tablo, ülkemiz açısından da aynı ölçüde geçerlidir

İnsanlarımızın %11,2’si proteince, %17’5’i kalorice yetersiz beslenmekte, bu oranlar Doğu Anadolu Bölgesi’nde %30’lara kadar çıkmaktadır. Araştırmalar et, süt, meyve ve sebze gibi temel besinler açısından kişi başına tüketimin giderek azaldığını göstermektedir. Bizim insanımız aday olduğumuz AB ülkelerinin üçte biri kadar hayvansal protein tüketebilmektedir. İnsanlarımız protein ve enerji ihtiyacının yarısını ekmekten karşılamaktadır.

Beslenme yetersizlikleri yüzünden çocuklarımızın %20’sinde büyüme geriliği, %5-15’inde kemik bozuklukları yaşanmaktadır. Ülkemizde bebek ve çocuk ölümleri gelişmiş ülkelerin on katına varmaktadır. Doğan her on çocuktan biri, beş yaşına ulaşamadan ölmektedir. Üstelik bu ölçüde ağır beslenme ve sağlık sorunlarıyla karşı karşıya bulunan Türkiye, her yıl nüfusa eklenen bir buçuk milyon yeni insanımıza ekmek ve aş bulmak zorundadır.

Beslenme sorunumuzun temelinde, hiç kuşkusuz eğitimden-gelir düzeyine, gelir dağılımı bozukluğundan-geleneksel davranışlara, çevre bozulmasından-denetim yetersizliklerine kadar çok sayıda etken bulunmaktadır. Ne var ki tümü önemli olan bu olumsuzlukların çok daha ötesinde, yeterli ve kaliteli besin üretememek sorunu yatmaktadır. Çünkü, esasen yeterli ve dengeli beslenemeyen ve hızla artmaya devam eden toplumumuzu insanca beslemenin ön koşulu, yeterli ve kaliteli gıda üretimi yapmaktır.

Gıda güvenliği artık sadece aç insanların karnını doyurmak için değil, ulusların bağımsızlıklarını koruyabilmeleri için temel gerekliliktir
Türkiye, halkını insanca yaşatmak için, tarımsal üretimini geliştirmek zorundadır. Tarım üretimini geliştirmek için önce toprağını korumak, toprağını ıslah etmek ve verimli kılmak zorundadır. Çünkü toprak yoksa üretim yoktur. Çünkü toprak yoksa hayat yoktur.

O nedenledir ki, doğal kaynakların hızla bozulduğu ve tükendiği, insanlığın yaşam ihtiyaçlarının giderek çeşitlenip çoğaldığı bir dünyada ve bir Türkiye’de, toprağa sahip çıkmak yaşama sahip çıkmaktır, çocuklarımızın ve yeni kuşaklarımızın geleceğine sahip çıkmaktır. Aynı nedenledir ki; Dünya ölçeğinde 1979’dan bu yana her 16 Ekim’de gündeme gelen gıda sorunları, bir günlük değerlendirmeyle geliştirilecek bir olay değildir.

TEMA Vakfı, Dünya Gıda Gününü bir kutlama, bir simgesel mesaj verme günü değil, bir sorgulama süreci olarak değerlendirmektedir. Başta toprak olmak üzere tüm doğal üretim varlıklarımızın korunmasını, toplumumuzun bütünü açısından yurtseverlik sorumluluğu olarak görmektedir.

Ülkemiz, her yıl 500 milyon ton, her saniye 16 ton tarım toprağını erozyonla kaybetmektedir. Ancak bu ciddi tehdide rağmen Türkiye halen arazi kullanım planlamasını yapmış değildir. Bu nedenle tarım arazilerinin üzerine sanayi tesisleri kurulmakta, ormanlar yakılmakta veya işgal edilip yapılaşmaya açılmakta veya tarlaya çevrilmekte, sulak alanlar kurutulmaktadır. Gıda güvenliği artık sadece aç insanların karnını doyurmak için değil, ulusların bağımsızlıklarını koruyabilmeleri İçin temel gerekliliktir. Toprağımızın korunması, korunan toprağımızdan yeterli besin üretilmesi, üretilen yeterli ve sağlıklı besinle insanımızın gıda güvenliğinin kazanılması için, TEMA Vakfı, 2010 yılı Dünya Gıda Günü’nde ülkeyi yönetenlere “Gelecek İçin Arazi Kullanım Planlaması” yapılması çağrısında bulunmaktadır. TEMA’nın hazırladığı Arazi Kullanım Planlaması Yönergesi’nin Bakanlıkça uygulanmasını beklemekteyiz.

750620cookie-checkDünya Gıda Günü’nde TEMA’nın mesajı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.