Ana SayfaEDITORDENSes, saz, güzel bir konser. Ama!

Ses, saz, güzel bir konser. Ama!

Televizyonlarda bu tür konserleri izlemenin git gide olanaksız hale geldiği günümüz de, konselerin çok az ilgi çekmesi de, kültürel yozlaşmanın, başka bir sinyal sesi olma durumundadır.

Son dönemlerine gelene kadar, TRT bir okul olma özelliğini hep korumuştur. Bir sanatçının, sahnede duruşu bile, onun bir TRT kültürü alıp almadığının göstergesi durumundadır.

Birkaç şarkı bilip, reklamlarla sahneye çıkanlar, ekranlar da boy gösterenler, destekle CD çıkaranlar, kısa bir süre gündem de kalıp, sonra yavaş yavaş yenilerine bu şekilde ortamı bırakırlar.

70’li yıllara gelirken, kantinde çok şarkılarını dinlediğimiz öğrenim sürecinde ki arkadaşımız, Samime Sanay’ın yıllarca TRT korosonda derslere katlılması, korolar da yer alması, sonra solist olarak çıkması, uzun bir çabanın ve emeğin sonucu olmuştur. TRT de yetişenler, bu zorlu yolda eğitimle, etik değerleriyle, duruşlarıyla, o nedenle farklıdırlar.

Ne yazık ki son yıllarda, başta TRT olmak üzere bu eğitime, emeğe ve çabaya değer vermeyip, elinde ki yetiştirdiği sanatçılara sahip çıkmayıp, onları hep ekrana getirme yolunu seçmemektedir. Büyük ödemeler yaparak, günün moda eğilimlerine uyup, bizleri sürekli bu güzelliklerden, emeğe değer vermeyerek, mahrum etmektedir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, değişik yerleşim birimlerin de, bu tür yetişmiş sanatçıların sahnede yer almasını sağlaması, övülecek bir durumdur. Bunu desteklemek gerekir. Bu destek, bazı hata ve yanlışlıkları ise görmemezlikden gelme kolaycılığını ve sorumsuzluğunu beraberinde getirmemelidir. Daha iyiye ve güzele ulaşma isteğini oluşturmalıdır. Bir de bu tür sahne almaları duyurarak, teşvik ederek, hatta organizasyonlarla mahalleleri, okulları, konser salonlarına taşımak, müzik kültürümüzün, televiyon kültüründen ayrı oluşmasını sağlayabilecek bir gelişme olacaktır.

GÜL YAZICI, buğulu, temiz, pırıl pırıl bir ses. TRT okulundan yetişen, şarkılara hakkını veren, yorumlaması ile dikkat çeken bir sanatçımız. Onu dinlerken, sakin bir denizde balıklar gibi sessizce bir yol alışı, kuşların birlikte uçuşlarında ki dalgalanmaları, orman içinde hafif esen bir rüzgarın ağaçların yapraklarında bıraktıkları kıpırdanmaları, yağmur tanelerinin toprakla buluşmasında ki ahengi izleyeblirsiniz.

Pazar akşamı Fatih’de sahne aldığında, önce altı sonra dört ve bir veda şarkısı seslendirdi. Dede Efendi’den başladı. Ve çok bilinen “Üsküdar’a giderken” ile de proramını sonlandırdı. Şarkıların çoğu televizyonlar da fazla seslendirilmeyen, ancak müzik dağarcığımızda önemli yeri olan şarkılardı.

Viyolonsel, kemençe, tanbur, kanun. Küçük bir saz grubu. Enstrümanlarına hakim sanatçılar. Değişik kamu kuruluşların da, hem eğitimleri sürdürüyorlar, hem de sahnelerde yer alıyorlar. Programın mimarı, İstanbul Radyosu’nun tanbur sanatçısı HAKAN TALU’nun olması da, saz grubunun önemini bir kez daha ortaya çıkarıyor. Zaten konserin, “NAĞME-İ TANBUR” olarak adlandırılması da, bu gerçekliği simgeliyor.

Bir saati aşan aşan program da, bir de farklılık yapmışlar, şarkılarla şiirleri buluşturmuşlar. Necip Fazıl Kısakürek’den iki, Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Yahya Kemal’den birer şiirin aktarılmasını ise, Prof.Dr. ERMAN TUNCER gerçekleştirdi. Bedri Rahmi’nin “Karadut” şiirini ve hikayesini, aşk çizgisini aktarması. “Sessiz Gemi” şiiri ile Yahya Kemal’in Nazım Hikmet ve annesi Celile hanımı aktarması, Necip Fazıl’ın İstanbul ve Kaldırımlar şiirlerini aktarırken de hikayelerine yer vermesi, bir sohbet ortamı içinde gerçekleşti.

Güzel bir konseredi. Ne yazık ki konser başladığında izleyicilerin sayısı, 25 i bile geçmemeşti. Bir süre sonra da, izleyenlerin sayısı 40 a bile zor ulaştı. Böylesine güzel bir dinletinin, bu denli az bir seyirci tarafından paylaşılmasına üzülmemek elde değil.

Şimdi gelelim, AMA’lara.

1. Tüm broşürler de, konserin 15 Kasım 2015 Pazar günü akşamı saat 20.oo de, Fatih’de ki Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’n de yapılacağı programlanmış ve ilan edilmiştir. Saat 19.15 de belirtilen adrese gittiğimizde, bir kalabalı ve gelenleri gördüğümüzde, hem şaşırdık, hem de sevindik. Ama bu sevincimiz çok kısa sürdü. Gelenlerin konser ile bir ilgisi yoktu. AK Parti’nin toplantısı varmış. Konser Salonu dolmuş. Konserin ne olduğuna ilişkin bilgi almağa çalışıyoruz. “Burada da konser yok, AK Parti’nin toplantısı var” diyorlar. Epey bir sormadan sonra, yetkili olarak bulabildiğimiz, kapıda ki güvenlik görevlilerinden, konserin biraz ilerde, Fatih Belediyesi yanında ki Büyükşehir Belediyesi’ne ait Kültür biriminin salonunda olduğunu öğrenebiliyoruz.

Bir Kültür Merkezi’n de düzenlenen etkinlik, son anda bir parti toplantısı için başka bir salona alınmaz. Bu bir kültür programına karşı, saygı tutumuyla çelişir. Parti toplantısı başka bir salonda ya da o salon da kültürel bir programın olmadığı bir güne alınır. Bu bir normal davranışdır.

2. “Zorunlu” bir nedenle, konser son anda başka bir salona alınırsa, yapılması gerçekleşmeyen salon çevresin de, bu ilan edilir, geleceklere, bilgi vermek üzere bir yetkili bıulundırulur. Bu da gelecek inasnlara karşı en azından saygılı olmanın bir göstergesidir. (Belki de oradaki tepkimiz üzerine, daha sonra bir açıklama ilanı yapmışlar.)

3. Konser başlayınca, kapılar kapatılır, ara verilene kadar kapı açılmaz. Ara verilmiyecekse, geç gelenler için sahnenin önünde ki kapılar kullanılmaz, sahnenin ve izleyicilerin etkilenmiyeceği arka kapılar, sessizlik içinde kullanılır. Bu da sanatçılara ve izleyicilere karşı olması gereken saygılı bir davranış biçimidir, kuraldır.

4. Protokol için ayrılan yerlere de, konser başladıkdan sonra protokoldekiler alınmaz. Bu Belediye yetkilileri, salon yekkilileri ya da konuklar içinde aynen geçerlidir. Asıl protokol izleyicilerinin ve yetkilerin buna özen göstemesi gerekir.

5. Konser başlamadan cep telefonları ile ilgili nazik bir hatırlatma yapılmasa da, izlyiciler bilmelidir ki, konser süresince cep telefonu kullanılmaz. Alkışlamak dışında ki zaman diliminin neredeyse tamamın da, cep telefonu mesajları okunmaz ya da mesajlaşma trafiği sürdürülmez. Yapılan ikazlara karşı da, saygılı bir tutumla özür dilenip, cep telefonu kapatılır.

6. Protokol de oturanlar, çok önemli işleri de olsa, konseri izlerken cep telefonundan sürekli mesajlarını kontrol etmezler. Sanatçıların önünde cep telefonu ışığı ve ilgisizlik, sanatçılara duyulacak saygı ile bağdaşmaz.

7. Konser süresince salonda dolaşılmaz, sürekli yer değiştirerek, önde, ayakta değişik yerlerde konser izlenmez. Zorunlu nedenle konser anında dışarı çıklacaksa kapı açık bırakılmaz. Protokoldekiler için de geçerli bir kuraldır.

8. Sahne de program içinde, başka bir sanat dalının espri olarak dahi küçümsenerek ifade edilmesi, yakışıksız kaldığı gibi bir kompleksi de içerir. Hele pprogramda yer alan, şiirlerle sohbeti sürdüren, Prof.Dr.Erman Tuncer’e, CSO ile ilgili, CSO konserinin Bayburt konseri ile ilgili, “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmemiştir” şeklinde ki zorla konser izletme konusuna ilişkin gerçekliği belirsiz, söylenceyi sahnede aktarmasını, yakıştıramadığımı belirtmek isterim.

9. Şarkılar ve şiirlerle bir program yapılacaksa, şarkıların programlanmasına uygun şiirlerle, birliktelik içinde program yapılması daha anlamlı olabilir. Şiirlerin şarkılarla, dönemleri ile söylemleri ile ya da şarkıların hikayeleri, güfteleri ya da bestecileri ile ilgisi olması, düzenlenmenin bu çerçeve de yapılması, daha iyi olur. Program da, şarkılar arasında şiir okumak ya da hikayelerini aktarmak, şarkılarla bağlantısı olmayınca, ilgisiz iki ayrı program yamanması gibi olur.

Daha fazla uzatmayalım ve de hoşgörü ile karşılanmasını dileyelim. Bu tür “ama” sız, “Nağme-i Tanbur” da, GÜL YAZICI’yı tekrar dinleme isteğimizi belirtelim. Sağolsunlar.

___________

* İstanbul. 16.Kasım 2015. Pazartesi. [email protected]

Bu habere emoji ile tepki ver

😡
0
Kızgın
🤣
0
Hahaha
👍
0
Beğendim.
❤️
0
Muhteşem
😢
0
Üzgün
😮
0
İnanılmaz

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

En Son Haberler

The Ultimate Managed Hosting Platform