Üç fidan

Sevgili Deniz, Yusuf, Hüseyin,

6 Mayıs 2011 sabahı bu yazıyı gazeteye yetiştirme çabasındayken içimde her 6 Mayıs’tan farklı bir burukluk, tanımlayamadığım başka bir hüzün duygusu var…

Bir türlü baharın gelememesi , doğanın benimle birlikte duygularını yağmurla belli etmesi mi ruhumu kararttı bilmiyorum!

6 Mayıs günü “giden” Erdal Öz gibi, yine 6 Mayıs’a saatler kala yanınıza uğurladığımız onurlu avukatınız Halit Çelenk ile birlikte, yitip giden eski tüfeklere mi ağlıyorum içten içe bilmem ki?

Son arzunun demli bir bardak çay içmek olduğunu ve Rodrigo’nun Aranjuez Konçertosu’nu dinlemek olduğunu duymuştum Deniz. Ama ben çayı demler, müziği açarsam, bitiremem ki bu yazıyı!

Üç fidan gitmiş bağımsız Türkiye çorak kalmışken keyifle sigarasını tüttüren mahkeme başkanını gözümün önüne getiriyorum. Tarihe nasıl kaydedilmek istersiniz denilince pervasızca “Deniz’leri astıran adam” ve “keşke Mahir Çayan’ı da asabilseydim” diyen eski senatörümüz, geçtiğimiz yıl nefes borusuna kaçan lokmanın oradan bir türlü geçmemesinden dolayı feci şekilde can verdi. Sizin gibi idam sehpasında tabureyi itecek kadar cesur değildi tabi. Hesaplaşamadığı bir minik lokma aldı sizin öcünüzü !

Sivas katliamının sanıkları ortadayken, Hrant için Adalet yolunda atılan adımlar belliyken, faili meçhul dosyalarının azalmadığı ülkemde üç gencin asıldığı gün zafer ilan eden kişinin ölümüne sevinmeyi aklımdan bile geçirmedim! Bunların yenileri üretiliyor, piyasaya sürülüyor nasılsa…

1 Mayıs 2011’de meydanlarda yüzbinlerce emekçi barış içinde yürüdü.

O gün yeni bir fidan daha vardı meydanda! Oyuncular Sendikası kurulmuştu. “Şimdi Başrol Dayanışmanın” sloganıyla meydanlardaydılar . “İşçiye selam oyuna devam” diyerek ulaştığımız Taksim Meydanı’nda göz yaşlarımı tutamadım. Sanatçılar olarak, haklarımızı talep etmekte çok geç kaldığımız gibi, aydınlar olarak 6 Mayıs sabahı tarihe yazdığınız son sözlerin altında ezildiğimizi düşündüm ve ağır bir iç hesaplaşma yaşadım.
Son sözlerin sorulduğunda “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği!! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun Emperyalizm!” demiştin Deniz! ….
Biz sanatçılar, “tam bağımsız Türkiye” için emekçilerle birlikte örgütlenmekte, hatta emekçileri örgütlemekte bu kadar gecikmeseydik, bu karanlık günler gelmez, 1 Mayıs 2011 Taksim mitingi metruk Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde, Kars’ta tekbir ile yıkılan heykellerin uğultusunda yapılmazdı.Sol, yıllar içinde ayrışmak yerine, örgütlenebilse, güç birliğine gidebilseydi keşke…

1 Mayıs 2011’de, 1977’de katledilen emekçilerin adı anıldığında “burada” diye haykıran yüzbinlerin sesini duydun mu?

1977’de evime kapanmış ,10 yaşında 1 Mayıs’ı tek bir kanaldan izlerken ne çok korkuyordum sokağa çıkanlardan. Şimdi, 10 yaşındaki çocukların korkmaması için, aksine topluma örnek olmuş kişilerin sokakta olması gerektiğini düşünüyorum.

O zamanki adıyla İlerici Tiyatro Şenliği İLTÖ’de içime düşen tiyatro sevdasını bugün yaşayamayan çocuklar var. Haldun Taner gibi Türk Tiyatrosu’nun en saygın çınarlarından birinin yazdığı, “Keşanlı Ali Destanı”nı Muğla Ortaca Lisesi başarıyla yorumlayıp , kentte birinci oluyor. Ama Ortaca Lisesi Müdürü çocukların her nedense bu oyunla Antalya’daki tiyatro şenliğine katılmasına izin vermiyor.Yanlış anlamayın sevgili Deniz, Yusuf, Hüseyin, yoldaşlarım, bu çocuklar devrimci mücadele için bildiri filan da dağıtmadılar , sadece sanatçı ruhlarını geliştirmek için bir oyun sahnelediler!

6 Mayıs 2011 !…

Yazılmayan kitabı okumak yasak… Olur da içinde kötü bir şey vardır!

6 Mayıs 2011!

İnternetin filtrelenmesi gündemde… Olur da eliniz yanlış siteyi tıklar!

6 Mayıs 2011!

Devlet erkanı tiyatroda çiklet çiğner, hükümet çikleti yutmanızı emreder!

6 Mayıs 2011!

Yıllarca oynanan bir başyapıtın heyecanıyla bir araya gelen gençlere kentlerinden çıkmamaları emredilir. Yarın onlara tiyatro yapmamaları da söylenecektir! Bu gençler sınavda haksızlığa uğradıklarını öğrenip, geleceklerini aydınlatmak için meydanlara çıktıkları zaman karşılarına onbinlerin çıkartılacağı söylenerek korkutulurlar.Kendilerini sanat yoluyla ifade ederlerse sonlarının kötü olacağının mesajı ise, “yıldırma politikasıyla” verilir.

6 Mayıs 2011!

Diyanet İşleri Başkanlığı “fazla düşünmenin intihara yol açabileceğini ” belirten bir açıklama yayınlar. Bu açıklamanın tamamen gençlerin huzuru, memleketin bölünmez bütünlüğü ve bağımsızlığını düşünerek yapıldığını biliriz tabi.

6 Mayıs 2011!

Sizlere yapılan haksızlığa bir kez daha ağlayarak, aslında sanatçı olarak kendimi idama mahkum etmem gerektiğini düşünüyorum.
Çok geç kaldık güzel bir dünya uğruna dayanışmak için!.
Şimdi Rodrigo dinleyerek ağlayabilirim.

1599710cookie-checkÜç fidan

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.