Fotoğrafın büyücüsü: Aykan Özener

Özener kendisiyle barışık bir sanatçı…. Eşi Ece, oğlu Can ve köpeği Lucky ile eski Türk filmlerindeki kır kahvelerinin hala yok olmadığı balıkçı köyü Güzelyalı’da yaşamayı tercih etmiş. Öyle mal, mülk, faiz, borsa, yatırım gibi kelimelerle ilgisi yok. İnsanlarla kavga etmeyi, didişmeyi sevmiyor. İşi gücü fotoğraf makinasının merceğinden geçerek ölümsüzleşecek görüntülerde… Sohbet ederken hayattan şikayet etmiyor. Ona göre hayatın her halinin bir belgesel ve derinleşirsen bir de sanatsal değeri var. Genç yaşamında pek çok haksızlıkları gören o parlak gözleri, fotoğraf makinasının öbür yanından bu halleri gözleyip duruyor…


Fotoğraf eleştirmenleri Özener’in fotoğraflarını “büyülü” diye niteliyor. Fotoğraflarında konu olarak yalnızlık, dinginlik, terkedilmişlik, huzur ve eskiye özlem gibi içinde hüzün de olan olgulardan seçiyor…


“Fotoğraf dünyaya bakış açımı değiştirdi… Fotoğraf sayesinde hayatı tüm ayrıntılarını gözlemlemeyi öğrendim. Algılarımı fotoğraf açtı… Fotoğraf benim için bir yaşam biçimi” diyen sanatçının genelde fotoğrafa, özelde de Çanakkale’ye katkıları övgüye değer… Özener ile “yarı mahçup” söyleşimiz şöyle:


– Fotoğraf serüvenine nasıl başladınız?
– Fotoğraf oldu bitti yaşamımdaydı. Eski meddahlardan sayılan büyükbabamın Rus malı “Lübitel 2″si vardı. Lübitel benim ilk oyuncaklarımdandı neredeyse. Balıkesir’de fotoğraf sanatçısı Ahmet Esmer’in sergilerini hayranlıkla izlerdim. İlk makinamı da 18’ndeyken aldım. İlk işlerim arasında Esmer Stüdyosu’ndaki fotoğrafçılığımı sayabilirim… Hoş bir tesadüf yıllar sonra Balıkesir Ulusal Fotoğraf Müzesi’nde Esmer’in fotoğraflarıyla benimkiler buluştu…


İlk fotoğraf makinam Minolta SRT 101’i 1983’de aldım. Askerlik yaptığım dönemde Erzincan’da ilk belgesel çekimlerimi yaptım… Fırat Colour’un Erzincan şubesinde çalışan Abidin ve Zeynel kardeşler ilk eleştirmenlerimdi. İlk karanlık oda bilgilerini ve ilk sanatsal bakışı onlardan öğrendim. Yine Ankara’daki amatör fotoğraf kulübü AFSAD’ı onlar tanıştırdı. O dönemde AFSAD’tan Yrd. Doç. Ahmet Tolungüç ile yazışırdım. Bu dönemde Asteğmen Murat Yaraş’ın belgesel çekimlerdeki katkısını da söylemeliyim. Av köpeği ile çıktığımız fotoğraf çekimlerinde Erzincan’ın o yıllarını belgeselleştirmiştik… O dönem aynı zamanda en çok kitap okuduğum bir dönem oldu. O dönem fotografik görüşümü şekillendirdi…


1987’de Ankara’ya tayin olduğumda ilk önce AFSAD’ı ziyaret etmiştim… Çoşkun İncekara ve Gülümser İşçelebi ilk tanıştığım arkadaşlarım oldu. O yıllarda Zonguldak’taki maden işçileri direnişini de belgeselleyen AFSAD’ın fotoğraf sanatına da önemi katkıları olduğunu söyleyebilirim… Ankara’nın kültürel zenginliği beni çok geliştirdi. Fotoğraflarımda sözü edilen büyüyü o dönemde izlediğim binlerce filme bağlıyorum… Ankara Film Festivali’nin kurucusu rahmetli Mahmut Tali Öngören hocayı da bu arada saygıyla anayım… Pek çok iyi arkadaşlıklar kurdum. Pek çok aydınla tanıştım. Rutkay Aziz ve Yılmaz Onay’ın 2 yıl boyunca sahne arkası fotoğrafçılığını da yaptım… Tabii AFSAD’ın bana en büyük katkısı da 1988’de eşim Ece ile tanışmama vesile olmasıdır… AFSAD’ta 1995’de amatörce çalışmak isteyenler yönetimi kaybedince dernekten koptuk. O günden bugüne fotoğraf yolculuğuma yalnız devam ediyorum…


– Arkeoloji fotoğrafçılığına nasıl başladınız?
– Tam da oraya geliyordum… 1995’te Konya Selçuk Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji bölümüne girdim. Arkeoloji ilgim lisedeki sanat tarihi derslerine giren Mehmet Hoca ile başlamıştı… Üniversite’de Mersin Aydıncık’ta Kelenderis Kazıları’nda fotoğraf işini üslendim… Ancak gördüm ki arkeoloji ve sanat fotoğrafçılığı apayrı şeyler… Bu konuda özel çaba harcamak gerektiğini ilk kez bu kazılarda gördüm…


Öğrenciyken eşimin görevi nedeniyle bir süre de Konya Akşehir’de yaşadık. 1989-90 arası Doğanhisar’da Hadriana Polis (Tymbrion) antik kenti yerüstü kalıntılarının kayıtlara geçmesini sağladım. Ayrıca Akşehir’de bulunduğum süreçte kültürel çalışmalara aktif olarak katıldım. AKSEV’in 40 kurucusundan tek Akşehirli olmayanım. AKSEV, burslu öğrenci okutan, toplum sağlığı konusunda çalışmaları olan bir vakıftır. En önemli çalışması da eski “Akşehirevleri”ni restore ederek kentin kültürüne sahip çıkmasıdır. AKSEV çatısında Akşehirevlerini, kapı tokmaklarından tutun da pençerelere kadar binlerce fotoğraf çekerek belgeselledim. 


– Türkiye’de pek olmayan kültür fotoğrafçılığını üslenmişsiniz. Peki arkeoloji fotoğrafçılığı biliniyor muydu?
– Hayır. Ne yazık ki bu konuda zaten yerli kaynak da yok. Arkeoloji fotoğrafçılığı başlıbaşına bir iştir… Hem arkeoloji, hem de fotoğrafçılık teknik bilgisi gerekiyor… Gerçi uzun yıllar bu işi yaparak arkeoloji fotoğrafçısı diyebileceğimiz bir kaç isim doğmasına karşın kurumsal anlamda bir çaba gösterilmemiş… Kazı alanında buluntuları çevresiyle ilintilemek gerekiyor. Tıpkı cinayet mahallinde fotoğraf çekimi gibi kazı alanındaki çekimler de öyle mahalle fotoğrafçısına bırakılacak bir iş değil…


– Sizin bu konuda bir de “master” teziniz var değil mi?
– Evet… Üniversite sonrasında 2000’de 18 Mart Üniversitesi Çanakkale Meslek Yüksek Okulu Fotoğraf Programı’nda öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2002’de de arkeoloji bölümünde yüksek lisansa başladım. 2004’de “Arkeoloji Biliminde Fotoğraf Çekim Teknikleri” başlıklı tezimi verdim. Bu konuda Türkiye’de yazılmış tek kaynaktır. Bunu kitap haline getirilerek bu konuda çalışma yapanlara ulaşmasına çok isterim… “Özellikle üniversitelerin arkeoloji bölümlerinde önemli bir kaynak olabilir” diye düşünüyorum…


– Çanakkale’de “fotoğraf” denilince akla siz geliyorsunuz… Fotoğraf sanatının geniş kitlelere ulaşmasında ciddi bir yol almışsınız. Üniversite’deki çalışmalarınızın yanısıra diğer çalışmalardan da söz eder misiniz?
– Fotoğraf Programı’nda ara eleman yetiştiriyoruz. Daha çok teknik ağırlıklı eğitim yapıyoruz. Basın fotoğrafçılığı, stüdyo, portre, reklam ve moda çekimlerini öğretiyoruz. Üniversite’nin Güzel Sanatlar ile Grafik ve Sinema/Tv bölümlerinde ise fotoğrafın sanatsal yanına ağırlık veriyoruz… Üniversite dışındaki çalışmalarıma gelince, 2002’de Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu’nu (ÇOMÜFOT) kurduk. Ben akademik danışman olarak yönlendiricik yapıyorum. ÇOMÜFOT olarak bu yılın Mayıs’ın da 5’nci kez Çanakkale Fotoğraf Festivali’ni düzenledik. İzmir’den sanatçı arkadaşım Tahir Ün’ün de katkılarını ve isim babalığını unutmamalıyım. 5 yılda en az 60 fotoğraf sanatçısını festivale çağırarak Çanakkale halkıyla tanıştırdık… Festival fotoğraf öğrencileri için de çok yapıcı oldu. Öğrencilerin algıları değişti… Bu yılın festival katılımcıları listesi www.fotofestival.org tan görülebilir…


– Çanakkale’de yerel yöneticilerden destek buldunuz mu?
– Festivalin adında Çanakkale var. Ama yerel yöneticilerin ilgi gösterdiğini söyleyemem. Şimdiye kadar yalnızca Vali Yardımcısı Halil Yavuzkaya festival sergisini gezdi. İlk 2 yıl “Çanakkale’de Olay” gazetesi dışında yerel basın bile görmemezlikten gelmişti… Herşeye rağmen biz yolumuza devam ediyoruz…


– Belgesel çalışmalarınızı özetle anlatır mısınız? Bir de fotoğraflarınızı nasıl izleyebiliriz?
– Ağırlıklı olarak sanatsal fotoğrafla ilgileniyorum. Daha çok bilinçaltımı zorluyorum…Belgesel çalışmalara gelince… Fotoğrafın kendisi belgedir… Ben belgesellik adına yaptığım çalışmalardan bazılarını söyleyeyim… “Balık Sırtı Yaşamlar”da 30’lı yıllardan bu yana aynı basit yöntemle balıkçılık yapan köylüleri çalıştım. “Aynı Şehirde Aklar Düşmedi Saçlarına” başlığıyla Gökçeada’daki mübadeleyi belgeselledim. “Deniz Kıyısı’nda”da da kepez limanındaki doğallığa olan özlemi fotoğraflamaya çalıştım… “Doğunun Gizemleri” ile İshak Paşa Sarayı, Ahlat Mezar Taşları, Akdamar Kilisesi gibi Doğu Anadolu’daki önemli arkeolojik kalıntı ve sanat tarihi açısından önemli yapıtları çalıştım.


İnternet erişimi olanlar fotoğraflarım için şu adreslere bakabilir…
www.aykanozener.deviantart.com
www.fotoritim.com


FOTOĞRAF (Hüsnü Atasoy): Aykan Özener


DİĞER AYAKÜSTÜ SOHBETLER:


– Savaş karşıtı eylemlerin fotoğrafçısı: Hüsnü Atasoy
– Ufuk Uras: Desteği için Baykal’a teşekkür ediyorum!
– ‘AKP’yi sola karşı yaratanlar yok edecek’
– ‘Muhabirlerin telifle çalıştırılması yasalara aykırı’
– Yeşiller bağımsızları destekleyecek
– Türkiye sağlık turizminde atakta
– ‘Hayallere tanık olmak istedik’
– ‘İngiltere’de işkence yaptılar…’
– ‘Kürtler, Türkler’i ikna etmeli…’
– ‘Düşünceye militarizm de engel…’
– Boyalı bank nöbetini terkeden ‘sosyalist’ asker
– ‘Kategorizesiz bir dünya hayalim’
– ‘Toplumsal varlıklar elimizden kayıp gidiyor’
– Ermeni tarihçi: Asıl sorumlu emperyalizm
– Hrant Dink: Ruh halimin güvercin tedirginliği
– ‘Vicdansızlığın İslamcısı, solcusu olmuyor…’
– ‘İsrail bir devlet değil, bir projedir’
– Orhan Suda: Yaşasın edebiyat
– Türkiye’nin Papa’ya sormayı unuttukları!
– Sol Kendini Arıyor VII: Ömer Laçiner
– Sol Kendini Arıyor VI: Hayri Kozanoğlu
– Sol Kendini Arıyor V: Aydemir Güler
– Sol Kendini Arıyor IV: Oğuzhan Müftüoğlu
Sol Kendini Arıyor III: Aydın Çubukçu
– Sol Kendini Arıyor II: Çiğdem Çidamlı
– Sol Kendini Arıyor I: Mihri Belli:
– Hayalet yazar Hüdai Nabit
– Çitlembik ağacıyla söyleşi
– ‘Çocuğa şiddet, çok yaygın’
– İran PKK’yi neden bombalıyor?
– Serdar Denktaş: Mal mülk davaları en zor sorun
– ‘Kıbrıs’ta kısa dönemde çözüm olmaz’
– Tayvanlı yazardan ‘Sıcak bir öpücük’
– Kavakçı: Başörtü, dini bir mesele
– Perinçek: MHP tabanını dışlayarak solculuk yapılmaz!
– ‘Tek dileğim iki dengeli bir dünya…’
– ‘Beni en çok korkutan: Google’
– ‘Sorunumuz Yahudiler’le değil, siyonizmle’
– O bir ‘peynir avcısı’
– ‘Çernobil’den ders çıkarmadık’
– Bir kültür taşıyıcısı: Aydın Çukurova…
– Afşar Timuçin ile insana dair ne varsa…
– 12 Eylül iddianamesine ne oldu?
– Akın Birdal: Evren yargılanmalı!
– Hitler ile söyleşi…
– ‘Baş örtüsünü ilk kez Sumerliler taktı’
– ‘Türk solu titreyip kendine gelmeli’ 
– ‘Hepten pusulasız olmadığımız kanaatindeyim…’
– ‘Siyasi güç, her zaman kendi hukukunu yaratır’
– ABD işdünyasında çöküş
– ‘ABD Anayasası Patara’dan’
– Çocuklar öldürülmesin!
‘- ‘Bir Gün Mutlaka’
– ‘Derin devlet sorunları çözmek istemiyor’
– Kaş’taki gözyaşı
– ‘Son 15 yılda bilinçte sıçradık’
– Piref. H. Ökkeş ile ‘dörtköşe’ sohbet…
– Sorgun Ormanı’nı kurtaralım
– Devrim Bize Yakışırdı!
– G-8 protestosundan gözlemler…
– Başkaların hayalleri…
– Hurafeler gölgesinde Gelibolu…
Çokuluslu tekellere karşı ‘Adil Ticaret’
– Kuzey çikolata, Güney ekmek derdinde
– Fokları, katliamdan kurtaralım!
– Nükleer denemelerin faturası: Doğal felaketler
-Türkiye’de de nükleer silah istemiyoruz!
– Faşizm neden Almanya’da kök saldı?
– Demirel davasında tekelci medya da suçludur


 

730910cookie-checkFotoğrafın büyücüsü: Aykan Özener

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.