FRANSA’DA HÜKÜMETİN SOSYAL HAKLARA YÖNELİK POLİTİKALARI
2002 yılından beri hükümette olan sağcı UMP partisi, 3 yıldan beri uygulamaya koyduğu reforumlar karşısında gösterilen toplumsal tepkiler, 2004 yılında gerçekleştirilen seçim sonuçlarına çok açık olarak yansıdı. Yapılan Belediye ve Genel Konsey seçimlerde 21 bölgeyi ‘sol’ kazanırken, sadece bir bölgede hükümet başarılı olabildi. Bu aslında toplumun değişik kesimlerinin, sağ hükümet tarafından fiili olarak uygulanmaya başlanan reformlara karşı tepkinin en somutlaşmış biçimiydi. Seçim yenilgisinin hemen ardında hükümetten ‘zorunlu’ bir revizyon yapan Chirac, İçişleri Bakanı Villepin’i başbakan olarak atadı.
Özellikle UMP başkanı ve İçişleri Bakanı Sarkozy’nin denetiminde uygulanmaya konulan yasalar toplumdaki ekonomik ve sosyal dengeleri alt üst etmeye devam ediyor. Sosyal Güvenlik, Kamu Kuruluşları ve Hizmetleri , Hastaneler ve Milli Eğitim yasasında olduğu gibi Sosyal Konutlar ve Emeklilik yasasında yapılan ve yapılacak olan değişikliklerle, ‘Sosyal Haklara’ yönelik saldırılar yoğunlaşarak artacaktır.
Sosyal haklara, özellikle kamu ve özel kurulaşlarda çalışanların haklarına ortadan kaldırmaya yönelik saldırılara, AB ülkelerinin Masstricht Anlaşmasına ve bütün AB ülkeleri geçerli olan anlaşmalarına/sözleşmelerine ‘uyum’ zorunluluğu gerekçe gösterilmektedirler. İşyasası, Toplu Sözleşmeler, Emeklilik, Konut ve Sosyal yardımlar vb düzenlemelerle, işçi sınıfının, memurların mücaedele ile elde ettikleri sosyal hakların yeniden bir bütün olarak ellerinde alınması hedeflenmektedir.
AB, ekonomik entegrasyonunu tamamlayarak hem birlik ülkeleri içerisinde hem de uluslararası alanda rekabet gücünü artıracak ve bütün ülkeler için bağlayıcı olan ‘ortak’ bir kapitalist ekonomik politik sistem uygulamaya çalışmaktadır. Uluslararası alanda daha etkin bir kapitalist blokun oluşturulması için, tek tek ülkelerdeki ekonomik politikaların ‘tek’leştirilmesiyle, birlik içerisinde bulununan bütün işçiler ve emekçiler, Avrupa kapitalist sınıfların doğrudan hedefi durumuna getirilmektedir. Böylece, Avrupa sermaye sınıfı için güçlü bir AB yaratmak adına, sosyal haklar politikaları tamamen saf dışı edilmeye çalışılıyor.
Toplumun önemli bir kesiminin rüyası haline gelen ‘Sosyal Avrupa’ tezi, sermayenin genel çıkarları için yok edilmektedir.
AB ülkeleri içerisinde, özellikle Fransa’nın, işçi sınıfının ve memurların yarattığı iç politik tepki nedeniyle bunu henüz yeterince başaramaması, hem Avrupanın uluslararası sermaye gruplarını hemde fransız tekellerini ciddi oranda tedirgin etmektedir. Sosyal hakların bir bütününe yönelik uygulanmaya konulan ‘saldırı’ politikalarının arrka planında yukarda vurguyadığımız faktörün önemli bir etkisi vardır.
Avrupa ve Fransız burjuvazisinin baskıları sonucu, son dönemlerde bu sorunlar yeniden göndemleştirildi. Mevcut Toplu İş Sözleşmesinde ve İş Yasasında değişiklik yapılarak ‘Yeni İş Kontratı’nın uygulamaya konulması için hükümet tarafından ‘yeni’ bir yasa taslağı hazırlandı. Hazırlanan bu taslağa göre, Patronlara önemli yetkiler ve haklar verirken, işçilerin mevcut sosyal haklarının önemli bir kesimi ellerinde alınmak isteniyor. Her hangi bir iş yerinde çalışan bir işçi ve ya ücretli , 2 yıl boyunca, hiç bir yasal hukuka dayanmadan patronlar tarafından, istenildiği anda, her hangi ciddi bir neden gösterilmeden ve hiç bir sosyal hakkı karşılanmadan işten atılmasına izin verilmektedir. Böylece, sosyal güvenlik yasaları, ‘yeni iş yasası’yla tamamen gerçersiz kılınmaktadır.
İşsilik listesinde bulunan işsizlerin, kendilerdine gösterilen her hangi bir işi, çeşitli nedenlerden dolayı yapamaz durumda olsalar dahi işsizlik listesinde silinecek ve almış oldukları işsizlik yardımı kesilecektir. Böylece hangi tür bir iş olursa olsun baskıcı ve zorlayıcı yöntemlerle işsizlere kabul ettirilmesini hedefleyen hükümet, daha büyük karlar elde etmek için şirketler tarafından işsizlere karşı sınır tanımayan hillere ve politik oyunlara açık destek sunmaktadır
Özelleştirme, Villepin ve Sarkozy hükümetinin en önemli statejik politikalarından biridir. Devlete ait olup ve yüksek kar getiren Postane, Telecome, Trenler, Gaz ve Elektirik gibi kamu kuruluşları biçimindeki şirketler, UMP’nin sağcı hükümeti tarafından özelleştirme kapmasın alındı ve bunların önemli bir kesimi uluslararası ve fransız tekellerine satılmaya başlandı.
Fransadaki sendikaların önemli bir kesimi, Hükümetin, hem sosyal haklara yönelik saldırıları yasalarını durdurmak hem de özelleştirme politikalarına karşı , işçi sınıfın tabanından gelen baskıları sonucu, uyarı genel grevi dahil olmak üzere bir çok eylem gerçekleştirmeye başladılar. Sosyal haklara yönelik saldırı kapsamında işçi sınıfının sendika bürokrasisini aşan ve pratiğe dönüşen eylemler, işçi sınıfının eylemlerinin gelişme eğlimi ve yönelimi bakımından bize daha fikir vermektedir.