FRANSA’DAN… Yeni bir tarihsel dönem

23 TEMMUZ VE YENİ BİR TARİHSEL DÖNEM

Cumhurbaşkanlığı süreci ile başlayan ve ordunun muhtıra vermesiyle iç politik krize giren Türk egemen sınıfları seçimlere gitmek zorunda kaldı. 22 Temmuz günü yapılan seçimler, Türkiye’nin iç politikası bakımından bir kısım sonuçlar ortaya çıkartmış durumda.

Ortaya çıkan siyasal tabloyu çok yönlü analiz edebiliriz. Uluslar arası ilişkiler bakımından dikkate alınması gereken bir iki nokta var. ABD ve AB, bölgesel politikaları için AKP’ye ihtiyaç duymaktaydılar. Bu nedenle ordu’ya karşı AKP’yi çok açık olarak desteklediler.   ABD-AB’nin belirlediği ‘ılımlı İslam’  politikası ekseninde,  Türkiye’nin bölgede oynayacağı rol oldukça önemlidir.  İşgal güçlerinin Afganistan ve Irak’ta içerisinde bulundukları durum dikkate alındığında Türkiye’ye çok daha fazla ihtiyaç duyulacaktır.  Ilımlı İslamcı çizgiyi temsil eden AKP’nin seçilmiş olması, özellikle ABD’nin elini güçlendirecektir. Ordu’nun bir kısım politikalarının ABD’nin bölgesel çıkarlarıyla çelişki halindeydi. AKP’nin seçimleri kazanması, ABD-AB’nin Türkiye’nin iç politikasını yeniden şekillendirmede AKP’yi destekleyeceklerdir. Bunun en önemli yanı Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığına bağlanarak ‘etkisizleştirilmesi’  hedefleniyor. 2.AKP hükümeti aşamalı olarak bu politikayı yaşama geçirecektir.  Ordu’nun politik süreçteki rolünün zayıflatılması aynı zamanda, politik İslam’ın sistemin bir bütününe hâkim olması bakımından da oldukça önemsenen bir nokta.

İkinci nokta Türkiye’nin iç politikası bakımından önemli değişiklikler gündeme gelecektir. AKP’nin elde etmiş olduğu bu başarı,  sistemin devam ettirmeye çalıştığı politikanın iflası anlamına gelmektedir.  MHP’lileşen CHP’nin, CHP’lileşen MHP’nin almış oldukları oylar, neo-faşist hareketin bitiş düdüğüdür. Askeri gücü arkasına alarak politika yapanlara karşı gelişen tepki AKP’ye aktı. Bu aynı zamanda aslında darbeci ve muhtıracı geleneği ile bilinen ordu eksenli politikaların fiilen tasfiyesi anlamına gelmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir başka nokta AKP’nin Türk-İslamcı çizgisi giderek belirginleştirecektir. Erdoğan’ın seçim sonuçlarına ilişkin yapmış olduğu konuşmasında, ‘Tek millet, Tek bayrak, Tek vatan, Tek devlet’ açıklaması devletin stratejik politikasının devamcıları olduğunu ortaya koymaktadır. Seçim öncesi Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ile Erdoğan’nın Dolmabahçe Sarayı’nda yapmış oldukları buluşmanın arka planında  ‘tek’ler yatmaktadır. Yani inkâr ve imha politikasının devam edeceği mesajı verilmektedir.

Sistemin bütün kurumlarında örgütlenen politik İslami hareketin hedefinde cumhurbaşkanlığı var. Bu girişim 3 ay önce kesintiye uğratıldı. Ancak şuan ki, politik atmosfer İslamcı AKP’nin elini güçlendirdi. Geleneksel devlet politikası bakımından son derece önemli olan Cumhurbaşkanlığına İslamcı gelenekten gelen birinin oturtulması, politik iktidar insiyatifinin bütünlüklü olarak kaybolması anlamına geliyor. İslamcı hareket ise stratejik planlarını uygulamak için devletin tepe noktasında ısrar etmektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimi, sistemin iç politik krizinde en önemli yanını oluşturmaktadır. Özellikle ordunun göstereceği tutum ve AKP’nin izleyeceği taktik merak edilen bir noktadır.

Seçim sonuçlarından en çok rahatsızlık duyan kesim ordudur. Uluslar arası ve iç politik dengeler bakımından klasik darbe koşulları yoktur. Muhtıra işlevini tamamladı. Bundan sonra ordu, saldırı pozisyonundan aktif savunmaya geçmek zorunda kalacaktır.

Seçimin galibi tek kelimeyle Kürtlerdir. Bütün askeri güçleriyle Kürt illerini ablukaya alan devlet, bütün baskılarına rağmen, Kürtlerin iradesinin seçimlere yansımasını engelleyemediler. Seçim sonuçları Kürtler bakımından neyi ifade ediyor. Birincisi Kürt bölgelerinde devlet adına sadece İslamcı parti ile Kürtlerin iradesi yarıştı. Sistemin diğer partileri tamamen silinmiş durumdadırlar. Bu aslında Kürtlerin fiilen kopuşu anlamına gelmektedir. Kürtlerin iradesi çok açık olarak ortaya çıktı. Kürtlerin gerillaya olan güven ve bağımlılığı sistem güçleri tarafından bir kez daha görüldü.  İkincisi devletin askeri dâhil bütün kuşatmalarını yardılar. Kürtleri bütün olarak yok sayıldığı ve toplu imha için her türlü hazırlığın yapıldığı bir ortamda, inkâr ve imha politikasının merkezi olan parlamentoya giriş, bütün planların parçalanmasıdır. Kürtlerin uluslar arası alanda meşruiyetinin yeniden haykırılmasıdır. Yani iradenin tescildir. Üçüncüsü Kürt halkı, Türk halkı ile eşit koşullarda demokratik birlik içinde yaşama istediğini bir kez daha deklare etti.

Kürt milletvekilleri, sadece ezilen ve katledilen Kürt halkının değil bir o kadar da, ezilen, sömürülen Türk emekçilerinin de temsilcisi olmayı başarmalıdırlar. Çünkü ezilen Kürt ulusunun temsilcileri olarak Kürt ve Türk halklarının kardeşliğinin sembolüdürler. Bunun başarılması oldukça önemlidir.

Kürt milletvekillerini çok zor ama bir o kadar da onurlu bir görev bekliyor. Bu görevi başaracaklarına yürükten inanıyoruz ve güveniyoruz. Çünkü onları ezilen bir ulusun iradesini temsil ediyorlar.

______________

* Mustafa PEKÖZ
[email protected]

 

1605960cookie-checkFRANSA’DAN… Yeni bir tarihsel dönem

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.