Garipliklerimiz

Yetesizliklerimiz de diyebilirdim. Sorun cinsellikle doğrudan ilgili değil. İlgisiz değil de diyemem. Kafa ne kadarsa eylem ya da yönelim o kadar oluyor: insanoğlu her şeyini, bu arada cinselliğini de, ne yapsın, kafası genişliğinde kavrıyor. Aşk denen şeyin sapıklık sayıldığı bir ülkede kadınların ve erkeklerin sözde içtenlikli cinsellik adına birbirlerine “aşkım!” diye seslenmeleri doğrudan benim midemi bulandırıyor. Duyarsız bir mekaniklikle kadının adama seslenişi: “Aşkım şu elinin altındaki şeyi bana uzatsana!” Bu tablo çok şey gibi aşkı da kepaze ettiğimizin, elimize yüzümüze bulaştırdığımızın resmidir. Neyse ki şimdi evlenme pazarları kuruldu da kadınlarla erkekler hiç değilse “Gidip arkada bir çay içelim” bahanesiyle biraz olsun birbirlerine yaklaşabiliyorlar. Bu da bir kazanç diye algılanabilir. Bu yaklaşmada bayağılıkların yırtık çarşaflar gibi ortalığa dökülmesine de pek aldırmamalı.

Zaman içinde şunu çok iyi anladım: bu toplumda bir kadınla bir erkeğin dost olması olası değil. “Dost”luk sözkonusu olduğunda aklımıza ilk gelen şey fuhuşla yaşamını sürdüren kadının hem bir sevgili gereksinimini gidermek hem de bir koruyucu edinmek adına bir bıçkınla kurduğu ilişki olacaktır. Dost tutmak dedikleri! Ne zaman bir kadına cinsel anlamda değil de insani anlamda ilgi duysam ve bu ilgimi açıkça ortaya koysam bakıyorum o kadıncık ya hemen bunu bir evlenme önerisi gibi değerlendiriyor ya da bir sarkma edimi olarak görüyor. “Bir akşamüstü çaya buyurun, madem bize yakın oturuyormuşsunuz gelişiniz de zor olmaz, oturur konuşuruz” dediğimde kadının bakışında şu kurnaz anlatım beliriveriyor: “Alır da kaçar mısın anasının güzel oğlu! Biz o numaraları çok gördük. O ayaklar koktu canım. Bunlar tavlama numaraları. Çaya gidecekmişim. Yaşından utan!”

Bir kadına sevginizi bildirdiğiniz zaman, örneğin “Seni çok seviyorum” dediğiniz zaman onun hemen cinsellikle bağlantılı bir öneri olduğu düşünülüyor. Çünkü kadın kendini başka bir bağlamda görme yatkınlığında değil. Bu yüzden kadınlarımızın “kadın hakları” gibi bir şeylerden sözederken neyi düşündükleri iyiden iyiye karanlık. Onlar ancak kendilerini kadınlık frekansından “bayan”lık frekansına aldıkları zaman rahat edebiliyorlar. “Ben bayanım” diyen kadının zavallılığı ya da gülünçlüğü insanın içini kanatıyor. Geçenlerde televizyonda bir spor programında bir sorumlu kişiye “Bayan takımıyla ilgili olarak neler düşünüyorsunuz?” diye sordular. “Kadın takımıyla ilgili olarak mı?” dedi adam. Eh, anlayan anlıyor. Hala bir şeylerden umutlu olabilme durumundayız.

Benim için hep dostluklar önemli oldu, kadın önce bir dost olmalı diye düşündüm hep. Bunu başarabildiğimi söylersem yalan söylemiş olurum. Gene beni yanlış anlarlar diye korkmuyor da değilim. Birinde bu konuda bir şeyler yazmıştım bu sütunlarda. Sözü kuyruğundan anladılar, ben az daha ünlü oluyordum, zor engelledim. Televizyon kanalları bir yandan, gazeteler bir yandan, dergiler bir yandan benim nasıl olup da “andropoz” denen illete yakalandığımı öğrenmek için sıraya girmişlerdi. Hatta çok ünlü bir magazinci “bayan” “Benim yakamı bırakın, ben ünlü olmak istemiyorum” dediğimde şaşıp kalmıştı:”Aman beyefendi, ünlü olmak kötü bir şey mi?” Benim için kötü. Kadınla erkeğin yakınlığını cinsel organların başarısıyla ilgili görecek kadar zavallı insanların dünyasında bizim kadınlarla erkeklerle dost olabilmeli tasarımız boş bir heyecandan başka bir şey olmayacaktır. Hoş ben çocukluğumdan beri ucuz yakınlıkları dostluk diye yaşamak yalanının dışında durmuşumdur ve derme çatma dostluklar benim işim değildir. Yalan yanlış dostluklar olacağına hiç olmasın daha iyi. Aşka gelince, bir erkek bir kadına ya da bir kadın bir erkeğe dokunduğunda eşsiz bir cennette yaşamak duygusuna ulaşamıyorsa o kadınlığın da o erkekliğin de içine köpek havlasın.

Kadın kendini bir gün birine sunulacak bir mücevher gibi gördükçe, bu yolda her şeyini hırsla ve inatla korudukça ve erkeği mutluluğa ermek yolunda sağlam bir evlenme nesnesi olarak düşündükçe bu çark böyle gacır gucur dönüp durur dostlarım. Kadın erkekten korkar, erkek kadından kaçar. Adam kadını bıçaklar. Kadın üç çocuğunu komşulara bırakıp evden gider. Okumuş etmiş analar bile kızlarını hiç öyle yapmıyormuş gibi davranıp erkek sinekten bile korumaya kalkıyorsa bu işin gideri kapalı demektir. Tanrı herkese hayırlı kısmetler versin. Tamam mı? Kısmetten ne ötesi ne berisi demiş atalarımız. Gelini ata bindirmişler ya kısmet demiş. Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar. Kısmette varsa gelir Hint’den Yemen’den kısmette yoksa ne gelir elden?

643080cookie-checkGaripliklerimiz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.