İNGİLTERE… Geleceğe mektup…

Ey sevgili biliyorum belki “saçma” diyeceksin ama gün gelir de yazamaz, konuşamaz olursam, belleğim de beni bırakıp kor kaçarsa diye şimdiden sana seslenmek istiyorum.

Öyle pek günahım yok sayılır. “Sayılır” diyorum çünkü Londra’da yaptığım farklı işlerden Noel zamanı kesik çam satmayı günahtan sayıyorum. Kimsenin hakkını yemedim, hakkımı da yedirmemeye çalıştım hani. Şu ahir ömrümde çok kötülerle karşılaştım. Kötülük yapmaktan zevk alanları, farkında olmadan kötülük yapan psikopatları, kendisini iyi sanan kötüleri… Bir de kurumsal kötülük ve kötüler var ki bunları biliyoruz zaten. Bazı kötülerle yolum kesişti. Kimisi nasırıma bastı, canımı yaktı, kimisi de yüreğime dokundu parmak izi kaldı. Yıllar sonra anladım annemin “hep iyilerle karşılaş” duasını. Şimdi aynı şeyleri kızlarım için ben diliyorum.

Mektubuma dönersem “belleğim beni bırakıp kor kaçarsa” diyordum, beni bana sıkça hatırlat lütfen. Seni tanımaz olursam dayanamam. Dayanırsam da benim ben, senin sen olduğunun farkında olmadığımdandır. O zaman sakın üzülme, günler hep aynılaşınca da bana kızma n’olur. Bana yaramaz bir çocuk gibi de davranma lütfen. “Üff bak biraz önce söylemiştim ya! Yine mi unuttun?” diye azarlama lütfen. Gömleğin düğmesini atlayarak iliklediysem söylenme lütfen. Gereksiz güldüysem, durduk yere ağladıysam da kızma lütfen. Söylediklerini unuttuysam, aynı soruyu sürekli sorduysam şimdiden özür diliyorum, hoş gör lütfen.

Ey sevgili bana bir zamanlar yazdığım köşe yazılarımı, kitaplarımı göster hep. Çektiğim fotoğrafları anlat. Arkamdan sarıldığın o muzip fotoğrafımız var ya. O hep asılı olsun odamda. Uzun yol arkadaşım Mini’yle zaman geçireyim bazen. Gündüzleri bahçede toprakla uğraşayım. Akşamları da iki tek atayım. Hani “ilaç alıyorsun, içmemelisin” gibi laflar etme gözünü seveyim.

Ben ben ikenki yapmak isteriklerimi yapmamı sağla lütfen. Mesela yılda bir de olsa mutlaka Akşehir’e gitmeliyim. Nasrettin Hoca Mezarlığı’nda annemin ve babamın mezarını ziyaret etmeliyim. Dedelerimden yadigar “Şifa Hamamı”nda yıkansam hoş olur. Etli-ekmek yiyeyim Tekke köyünde. Biliyorum ben hatırlamayacağım belki o asırlık çamları ama onlar mutlaka hatırlar dallarındaki takılı ilk gençlik yıllarımın sloganlarını. Akşehir’in sokaklarını gezmeyi de unutmayalım. Ne de olsa çocukluğum saklı o cumbalı evlerde.

Kapımız dostlara açık olsun hep. Arkadaşlarım gelsin gitsin mutlaka. Her 1 Mayıs’ta meydanlara birlikte gidelim. 6 Mayıs’ta Denizleri, 13 Aralık’ta Erdal’ı ve 26 martlarda da cancazım Muhammet Çankıran’ı mutlaka anmalıyız. Ben ben değilken devrim olursa dünyanın bir yerinde, “benim de sevincim olduğunu” ballandıra ballandıra anlat. Anlattıklarını unutursam da sen yine bıkmadan anlat. Bilmiyorum belleğim ikna olur da geri gelir mi ama “Benim yarım kalan işlerimin olduğunu” söyle dur hep.

İyi ki şimdiden hatırladım bak. Her sabah duş almazsam gün boyu kaşınır dururum. Bir de radyosuz hiç duramam. Duşta bile radyo dinlemeliyim. Hani radyoda “Her Yer Karanlık”, “Rüzgar Kırdı Dalımı” ve “Gönlüm Yaralı” çalarsa sesini hemen aç lütfen. Babamın sevdiği şarkılardı onlar. Sözlerini hatırlamazsam hatırlatıver de eşlik edeyim eski günlerdeki gibi…

Ey sevgili gün gelir de beni bir kuruma emanet etme gereği duyarsan “üzülme” sakın, için rahat olsun. Belleğim gibi senin de benden kaçtığını düşünme asla. Ben şimdiden büyük harflerle yazıyorum bak: BEN DE DÜŞÜNMEM. Sadece yazdığım bu mektubu ver onlara. Akşehir ziyareti zor olur haliyle ama uyarlarına gelirse diğer isteklerimi rica ediver. Sonra benim dopdolu ve farkında bir hayat yaşadığımı, şu anı değil sadece geçmişi unuttuğumun altını çiziver. Beni en çok huysuzlandıran şeyin adaletsizlik, kabalık, terbiyesizlik ve nezaketsizlik olduğunu da belirt. Faşizm, ırkçılık, ayrımcılık, adam kayırma gibi konulara pek girme istersen.

Ey sevgili biliyorum belki “saçma” diyeceksin ama gün gelir de yazamaz, konuşamaz olursam, belleğim beni bırakıp kor kaçarsa seni o halimle bile çok sevdiğimi düşün. Dünyanın daha yaşanılabilir hale geleceğini, eşkıyalığın son bulacağını, aklın ve mantığın iş başında olacağını, herkesin gereksinimine göre tüketeceği günleri göreceğimizi bir tarih evvelinden inançla değil, bilinçle bildiğimi anlat herkese. Ne garip bir ben anlamayacağım ama bana da anlat ısrarla.

Biliyorum çok zor bir durum insanın kendisine bile “hoşçakal” demeden gitmesi ama ben sende hoş kalmak istiyorum. “Kimbilir” diyorum, belki de bu mektup bunu sağlar…

____________

* Yazar, 21 Eylül Alzheimer Günü dolayısıyla sadece empatisini kaleme almıştır.

2458710cookie-checkİNGİLTERE… Geleceğe mektup…
Önceki haberKaş’taki antik kent kalıntıları müze olsun çağrısı
Sonraki haberDağlık Karabağ’da ateşkes başladı
FARUK ESKİOĞLU
Faruk Eskioğlu, (1958, Akşehir) gazeteci ve yazar. 1985'ten bu yana yaşadığı Londra'dan Türkiye'deki ulusal medyaya yönelik muhabirlik, temsilcilik yaptı. Londra'da yayınlanan Türkçe toplum gazetelerinde çalıştı ve bazı gazetelerin kuruluşunda yer aldı. Halen sosyolojik değeri olan haber ve araştırmalara ağırlık veren yazar, halen 2004'te kurduğu Açık Gazete'yi (acikgazete.com) yönetiyor ve köşe yazarlığını sürdürüyor.Eskioğlu, 13'üncü yüzyılın sonunda Horasan'dan Akşehir Maruf köyüne yerleşerek tekke kuran Hasan Paşa soyundan geliyor. Hasan Paşa'nın oğlu Şeyh Hacı İbrahim Veli Sultan'ın "Mülk Allahındır" felsefesiyle Anadolu'da bir ilk sayılan kendine adına kurduğu yoksullara yardım vakfı ise halen faaliyettetir.Eskioğlu, ilk ve orta öğrenimini Akşehir'de tamamladıktan sonra 1979’da AİTİA Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdi. 1984’te Gazi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi’nde "master" yaptı. THA’da gazeteciliğe başladı. Aralık 1985’te kendi deyimiyle "siyasi sürgün" olarak geldiği Londra’da ilk 2 yıl baba mesleği kasaplık yaptı. İngilizce öğrendikten sonra medya okudu. Uzun yıllar Nokta dergisi İngiltere Temsilciliği, Hürriyet Londra bürosunda habercilik yaptı. Gazeteciliğin yanısıra 1986-98 arasında grafiker tasarımcı olarak çalıştı. Ayrıca pek çok siyasi afiş ve logo tasarladı.1998’de Türkiye’ye döndü. Hürriyet Gazetesi Ekonomi Servisi’nde haberci ve star.com.tr’de ekonomi editörü olarak görev yaptı. “Basında etik ve toplam kalite yönetimi” üzerine araştırmalar yaptı, bu konudaki konferans ve panellere katıldı.Türkiye’deki 2001 ekonomi krizinde Londra’ya dönerek grafiker tasarımcılık ve gazeteciliği sürdürdü. Toplum gazetelerinden Olay’da genel yayın yönetmenliği yaptı. Londra’da ilk Türkçe internet gazetesini çıkardı ve toplum gazetelerine ilk ajans hizmeti sundu. 2004’te dünya haberleri veren acikgazete.com’u kurdu. İki ayrı toplum gazetesini yayına hazırladı. Türkiye’deki bazı tv kanallarına haber geçti, uzun süre Akşam Londra Temsilciliği’ni üstlendi.Londra'da 2004’te "İçimizden Birisi: Vanunu" başlıklı bir kısa film çekti. Londra'daki toplumu anlatması açısından bir ilk sayılan "Aşkolsun! Adı Aşkolsun" başlıklı belgesel romanı 2007’de Türkiye’de yayımlandı. Türkiye'den 150 ve Kıbrıs'tan 100 yıllık İngiltere'ye göçün anlatıldığı 3 ciltlik "Londra'da Bizim'Kiler" başlıklı araştırması 2019 sonunda çıktı. Eskioğlu’nun Su ve Defne (2004) adlı ikiz kızları bulunuyor.

4 YORUMLAR

  1. Faruk Bey, Yazınız harika.. Kaleminize sağlık. Çağımızın buyuk derdine şiirsel bir üslupla deginmissiniz. Allah hepimize akıl sağlığı versin, sevdiklerimizi unutturmasin… en acisi o olur çünkü…

  2. Merhaba Faruk Bey, Alzheimer ile ilgili yazinizi simdi okudum. Son derece hassas bir konuyu bir o kadar duygusal dille anlatmissiniz. Cok etkilendim, tebrik ediyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.