okula gitme, arkadaşlarla oyalanma, oyunlar oynama, aşık olma, bir iş bulma, çalışma, çocuklarımızla ilgilenme, akrabalarımızla ilgilenme, anne babamızla ilgilenme.
Yaşamımızın her safhasında görevlerimize dikkatimizi odaklamakla, büyük sorular sormak için nadiren duraklarız. Yaptığımızı niçin yaparız? Bu hayatın anlamı nedir? Amaç nedir?
Bu korkunç soruları sordukları zaman, yaşamlarının donmuş noktalarında hastalara sık sık akıl veririm. Bunlar gerçekten, soğuk ve garip yerlerdir. Sevdiklerini, evlerini, sağlıklarını,birikimlerini veya işlerini kaybetmiş olabilirler. Bazısı depresyondan acı çeker ve yataktan çıkmak için mücadele eder.
Onların yapmış olduklarını yapmak için koşturarak, insanları etraflarında görürler: araba kullanma ve alışveriş yapma, beraber gülme ve yemek yeme, fakat durumu (noktayı) görmezler. Hepsi beyhude ve anlamsız görünür.
İnsanların, anlam için arama yapmaya doğal bir eğilimi vardır. O, çevremizi öngörmek ve başetmek için bize yardım eden kalıpları aramak için beynimizin yeteneğinin bir uzantısı gibidir. Yaşamımızda olaylar ve haksızlıklar için nedeni, evrenin nasıl çalıştığının bir açıklamasını tahmin etmeye gayret ederiz.
O açıklamanın, tecrübelerimizle ve algılarımızla uyuşması gerekir. Onun, entellektüel, duygusal ve ruhsal gelişmemizle kaynaşması gerekir.
Çocuklar olarak bize sağlanan yanıtlar, bir yetişkini sorgulamayı tatmin etmeyebilir.
Bazısı, evreni kontrol eden, Allah’a veya bir zeka sezgisine inanır.
İman (bağlılık) birçoğuna anlam verebilir. Bazen vermez. Bazen büyük kişisel kayıp şüphe yaratabilir.
Anlam için arama yapmanın bir alternatifi, dünyayı ve hayatı oldukları gibi kabul etmektir.
Bir çocuk veya anne baba kaybı gibi korkunç trajediden acı çekenler, ümitsizliğin ve çaresizliğin duyguları ile kader çılgınlıklarına tahammül etmek ve kabul etmek için boyun eğebilir. Çaresizlik çoğu kez, kaygıya; ümitsizlikten depresyona yol açar.
Gözler önüne serildiği gibi hayatı kabul etmenin diğer bir yolu, yolumuza gelen hasenatın değerini bilmektir. Negatif koşullar, bizim yolumuza gelen hak edilmemiş , değerli dualardan zevk almak için , uygun ortam sağlar. Karşılaştığımız tüm kötülüğü hakketmediğimiz gibi tüm iyiliği de kazanmayız.
Ara sıra, tanıdığımız kalıplar, kötümser bir bakış açısına yol açar.
İnsanlar, yaşamlarında depreşen (tekrarlanan) konular ile hayal kırıklığına uğramış olabilir: kötü sözlerle dolu depreşen ilişkiler, bağımlılıklarımız (alışkanlıklarımız) ve bizim ağır kusurlarımız. Bazıları, sonra geleni, günlerimiz üzerine gölge yapan ve eninde sonunda sonlarına yol açacak insanın zayıf tarafları gibi görür.
Diğerleri, tekrarlanan hatalarından öğrenir. Kitap açıkgözü, hayat açıkgözünden farklıdır.
Gerçek hayatta, hiç kimse yüzde yüz elde etmez; en önemli dersleri başarısızlıklarımızdan öğreniriz, her dersi öğrenene kadar hatalarımızı tekrarlamamız gerekir. Bunlar, hayatlarımıza hakim olmada öğrenmemiz gereken derslerdir.
Hayatın bu kocaman karışık çantası içinde, anlamı ve amacı bulmak için bir anahtar vardır, ve onun her zaman anlamı olmaz. O, koşulu olmayan sevgidir – kazanılmamış sevgi, limitsiz ve nedensiz.
Sevgi, köpeğinizin ısırdığı, çocuğunuzun sizden nefret ettiğini söylediği, arkadaşınızın sizi incittiği, anne babanızın artık onlarla olmadığı zaman bizi devam ettirir (destek olur). Sevgi, insafsızlığa (haksızlığa) rağmen, sizin affetmenizi sağlar, iyiyi diğerlerinde görmenize yardım eder, farkına varmaksızın ve teşekkür etmeksizin vermenizi sağlar.
Yeni bir yıla başlarız, fakat sadece takvim yenidir. Diğer herşey çok aynıdır: aynı siz, aynı hayat, aynı yapacaklar listesi, aynı sorumluluklar, fakat belki de daha büyük bir borç.
Bunun hepsinde nerede anlam bulursunuz? Hayatta amacınız nedir? O, sizin ilişkiler içinde mi? Yeteri kadar sevdiniz mi? Yeteri kadar verdiniz mi?
*İngilizce Öğretmeni Y.Müh. Naim Uygun tarafından İngilizce’den çevrilmiştir.
www.pekiyi.150m.com
[email protected]