Gözaltında Kayıplar: 90’ların yitirdiği hayatlar

Burcu Karakaş  / DW – Türkiye’de 90’lardan bu yana bin 338 kişi kaybedildi. Kimi kayıp vakaları hakkında soruşturma dahi açılmazken yargıya intikal edenler ise çoğunlukla cezasızlıkla sonuçlandı.

Tanıkların anlatımına göre, Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu İsmail Bahçeci dört kişi tarafından sivil bir araca bindiriliyor. Çevredekiler Bahçeci’nin araca bindirilirken “Ben İsmail Bahçeci, beni kaybetmeye çalışıyorlar” diye bağırdığını anlatıyor.

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi İsmail Bahçeci’den bu tarihten bu yana haber alınamadı.

Bahçeci, kayıp vakalarıyla ilgili olarak soruşturma dahi açılmayan vakalardan biri. Oğlunun akıbetini öğrenebilmek için Ankara’ya giden anne Fatma Bahçeci’nin iki hafta Meclis önünde açlık grevi yapması sonuç vermedi. Kardeş Umut Bahçeci’nin aktardığına göre, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu ise aileye “Ben ne bileyim çocuğunun nerede olduğunu. Öldürmüş, bir çukura atmışlardır” dedi. Defalarca savcılığa giden Bahçeci Ailesi’nin dilekçeleri yanıtsız kaldı. Devlet yetkilileri ise İsmail Bahçeci’nin gözaltına alındığını kabul etmedi.

İnsan Hakları Derneği’nin 2020 yılı açıklamasına göre Türkiye’de 1990’lardan bu yana en az bin 338 kişi gözaltında kaybedildi. Bu vakalardan yargıya intikal eden dosyalar ise genellikle ya takipsizlik ya da cezasızlıkla sonuçlandı.

“Cezasızlığı ortadan kaldırma yükümlüğü yerine getirilmiyor”

Hafıza Merkezi’nden avukat Esra Kılıç, 1990’lı yıllarda ağırlıklı olarak OHAL bölgesinde işlenen ve yıllarca sürüncemede bırakılan soruşturmalardan 12 tanesinin davaya dönüştüğünü söylüyor. Ancak Kılıç, “Uluslararası hukukta ağır insan hakları ihlali teşkil eden suçlarla ilgili açılan bu davaların 8’i beraat kararıyla sonuçlandı. İtiraz süreçleri devam ediyor” şeklinde devam ediyor.

Kılıç’a göre, gözaltında kayıp davalarının beraat ya da düşme kararları ile sonuçlanmalarını sağlayan ortak hukuki sorunlar var. Zorla kaybetme suçunun ceza kanununda tanımlanmaması, kovuşturmaların örgütlü yapıyı ortaya çıkaracak şekilde derinleştirilmemesi, sanıkların duruşmalarda hazır bulunmaması, davaların suçların işlendiği yerden farklı bir yere nakledilmesi, sorunlar arasında yer alıyor.

Kılıç, “Bu tespit ettiğimiz ortak hukuki sorunlar neticesinde verilen beraat kararları ile cezasızlığı ortadan kaldırma yükümlülüğü, etkili soruşturma yükümlülüğü ve nihayetinde hakikati ortaya çıkarma yükümlülüğü yerine getirilmemiş oluyor” diye ekliyor.

Zaman aşımından kapatılan Kırbayır dosyası AYM’de

Avukat Öztürk Türkdoğan’a göre ise Cemil Kırbayır’ın kaybedilmesiyle ilgili başlatılan hukuki süreç, Türkiye’deki cezasızlık pratiğini gözler önüne sermesi açısından oldukça çarpıcı.

Cemil Kırbayır, 13 Eylül 1980 tarihinde Kars’ın Göle ilçesinde gözaltına alındığında 26 yaşındaydı. O günden sonra ailesi oğullarından bir daha haber alamadı. Yıllar sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Şubat 2011’de Dolmabahçe Sarayı’nda görüştüğü Cumartesi Anneleri’nin arasında Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Kırbayır da vardı. Erdoğan görüşmeden sonra Meclis’te bir komisyon kurularak gözaltında kayıpların araştırılması talimatını verdi.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu tarafından hazırlanan raporda, “Komisyonumuz Cemil Kırbayır’ın gözaltında işkence gördüğüne, bu işkence sonucu hayatını kaybettiğine ve ölümüne sebebiyet veren kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır” ifadeleri yer aldı. Kırbayır’ın kaybedilmesiyle ilgili 1980’lerde başlatılan soruşturma 2002 yılında takipsizlikle sonuçlanmıştı.

Komisyon raporundan sonra takipsizlik kararı kaldırıldı ve Kars Savcılığı yeni bir soruşturma başlattı. Ancak Yargıtay, Kırbayır’ın gözaltında kaybedilmesi ile ilgili yeniden soruşturma açılmasını sağlayan mahkeme kararını bozdu. Bozma kararına, 30 yıllık zaman aşımı gerekçe gösterildi. Savcılık dosyayı böylece kapattı. Kapatılma kararına yapılan itiraz da reddedilince dosya Anayasa Mahkemesi’ne taşındı.

İstanbul Galatasaray Meydanı'nda toplanan Cumartesi Anneleri'nin oturma eylemi
İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi, Ağustos 2018’de yasaklanmıştıFotoğraf: picture-alliance/dpa

“Dosyanın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmemesini, Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı vermesini umuyoruz” diyen İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, AYM’ye yaptıkları başvuruda gözaltında kaybetme suçunda zamanaşımı olamayacağını vurguladıklarını söylüyor. Türkdoğan, “Savcılık, kaybedilen kişinin cesedine ulaşılamadığı için ‘Bu zaten ölmüştür’ deyip dosyayı kapatamaz. Bu bile aslında ortada bir hukuk komedisi olduğunu ortaya koyuyor” diye ekliyor.

Galatasaray dört yıldır Cumartesi Anneleri’ne kapalı

Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanmasını talep etmek için 1995’ten bu yana İstanbul Galatasaray Meydanı’nda toplanan Cumartesi Anneleri’nin oturma eylemi, Ağustos 2018’de yasaklanmıştı.

“Ne ölüsü ne dirisi, bir türlü bulamadık ağabeyimizi” diyen Umut Bahçeci, meydanın onlara nasıl güç verdiğini söylüyor:

“Cumartesi Anneleri demek, Galatasaray Lisesi önü demek. Meydandan devlete sesleniyorduk. Sesimiz orada başladı. İnsanların ruhları orada diye düşünüyorum. Her bir kaybımızın akıbeti açıklanana kadar orada oturmak istiyoruz.”

1980’den bu yana oğlunu arayan Berfo Kırbayır, Cemil Kırbayır’ın akıbetini öğrenemeden 2013 yılında vefat etti. Oğlunun kaybından sonra hasta düşen İsmail Bahçeci’nin babası Şeyhmus Bahçeci ise bir soruşturma açıldığını dahi göremeden 2004’te hayatını kaybetti. Oğluna ağabeyinin ismini veren Umut Bahçeci, akıbeti 28 yıldır bilinmeyen İsmail Bahçeci’nin hatırasını onunla yaşatıyor.

17-31 Mayıs tarihleri dünya genelinde “Gözaltında Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftası” olarak biliniyor. DW

2610150cookie-checkGözaltında Kayıplar: 90’ların yitirdiği hayatlar

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.