Günlerden Özgür Gündem

AKIN OLGUN – Kapıları çalıyorlar. Çalınan her kapının ardından birilerini alıp götürüyorlar. Hepimizin tanıdığı, bildiği insanlar. Bu günler, başkalarının canı yanmasın, suskunluk derin bir sessizliğe düşmesin, acılar çoğalıp hepimizi boğmasın, gerçekler devlet kapılarının arkasından konuşanların ayakları, dilleri altında ezilmesin diye sorumluluk taşıyanların bedel ödediği günler.

Bu günler, insanın en kolay kirletildiği, vicdanın en kolay sindirildiği, çocukların, kadınların, gençlerin en kolay şekilde öldürüldüğü ve her şeyin sessizliğe gömülenlerin gözleri önünde yaşandığı günler.

Bugünler, yeni bir yarın kurabilmek için elini, başını, yüreğini taşın altına koymaktan çekinmeyenlerin cezaevlerine doldurulduğu, işlerinden, evlerinden, sevdiklerinden edildiği günler.

Kulak arkası edilmiş sözlerin, cümlelerin, kelimelerin gelip tam karşımızda, gözlerimizin içine bakarak, yani öylece bakarak durduğu günler. Utanan eğiyor boynunu, utanmayana söylenecek söz kalmadı.

Ekranlarda itirafçılar, herkesin içine dahil edilmesinin zeminini hazırlayan bir torbacılıkla dolanıyorlar kanalları. Gazeteciler mi itirafçıların karşısında, itirafçılar mı gazetecilerin karşısında, yok bir önemi. Asıl olan, onların sözlerinin kesin gerçeklik içinde kabul görmesini sağlayanların hünerli ellerinde. O hüner ki, devran değişir de, hep baki kalır yöntemleri.

“Demokrasi şöleni” demeyenler için “akıl tutulması”, sokağa çıkanların derdinin demokrasi olmadığını söyleyenler için “halkı beğenmiyorlar” diyenler, yakanızdan, paçanızdan tutup, devletin yeniden baskı ve şiddet için organize ettiği sistemin önüne atıyorlar bilerek, bilmeyerek.

Günlerden, Özgür Gündem. Bombalanmış, yakılmış, çalışanları, dağıtımcıları infaz edilmiş ve inatla hayata, mücadeleye tutunan Özgür Gündem. Arkadaşlarımız, meslektaşlarımız sürüklenerek gözaltına alınıyorlar.
Yazarlarının evi basılıyor, karakollara, sorgu odalarına çekiliyorlar. Yenikapı mitingi ile faşizm mutabakatını sağlayanlar, devleti bir kez daha Kürt nefretinde yapıştırıp, tüm demokrasi güçlerini de ezerek arıyorlar çıkışı.

“Devlet çökerse” diyorlar, “altında kalırız.” Altında kalacak olanları belirleyip, sırtlarına basarak tırmanacakları için alıyorlar her “hayır” diyenin kellesini. Yeter ki bozulmasın dik yakalı devlet gömleklerinin ütüsü.

Faşizmin mutabakatörleri en önde koşuşturuyor, manipülatör ideologları ise bunun Amerikan emperyalizmine karşı bir savaş olduğunu yazarak, faşizmin arkasında sıraya girmeye çağırıyor dışında kalanları.
Nazım’ın dediği gibi ;

Fakat her duvar bir karış değildir.
Her duvardan atlamaya kesmez senin gözün,
Ve her fikrin açılmaz kapıları maymuncuğuyla Cingözün…

Günlerden, Özgür Gündem.

Kapılarımıza dayananlar, dayanacaklar başkasının da kapısına. Başkasının evini, yuvasını, damını yıkıp, ocağını söndürenler, seyircisi olduğumuz ne varsa yaşatacaklar hepimize. Ne susmak, ne geri durmak, ne “evinizde oturun, seyredin” demek kâfi gelecek ellerinde kelepçelerle kapılara dayananlara. Asla durmayacaklar. Devlet değirmeninde öğütmek için tüm muhalifleri, en önce öndekileri, sonra ortadakileri ve daha sonra en sıradan itirazı bile çekecekler ağızlarına. Bilin ki faşizmin ağzı, çiğnedikçe büyüyen, ezdikçe genişleyen ve asla doymayan bir iştaha sahiptir.

Geç kalınmış her itiraz, bir başkasının özgürlüğünün gasp edilmesi, bir başkasının canının alınması, bir başkasının sözünün yok edilmesi olacak.

Ya bugün konuşacak, itiraz edecek ve ilkeler etrafında hızla birleşip sistemli bir karşı koyuş örgütleyecek tüm demokrasi güçleri, ya da yaşanacaklar hepimizi içine alarak, korkunç bir savaşın içine doğru çekecek.
Olacaklar, olanların yanında sönük kalacak çünkü.

“Yüzde elliyi evinde zor tutuyoruz” diyenler, bunu öylesine söylemiyordu. 15 Temmuz gecesi bunu sınayıp, örgütlediler ve gördüler ki en büyük silahları, bir gecede tekbirlerle buluşarak çoğalan, lümpen militanlığına sahip kitleler.

Artık sokakları, bu kitle siyasetiyle yönetecekler. Hem devlet içi dengeleri, hem dış muhalefeti, kitleleri sokağa dökme tehdidiyle belirleyecekler. Sokağın gücünü gördüler ve asla bırakmak istemeyecekler. En korkuncu ise, sokaklara akan binleri kontrol etmenin, yaşanacakları önceden kestirmenin mümkün olmadığıdır ve denildiği gibi, her kitle eylemi devrimci, dönüştürücü de değildir. Hangi ideolojinin, anlayışın hâkim güç olduğu ile doğrudan bağlantılıdır.

Maalesef, 15 Temmuz gecesinden sonra, ülkenin batısında sokakların hâkim gücünün artık iktidar olduğunu söylemek yanlış olmayacak.

Eğer doğru bir okuma ile yön belirlenemez ve ısrarcı olunmazsa, seküler alanlara sıkışmış ve kısmi nefes alınabilir yerler dahi, bu hâkim gücün kitlelere verdiği “güç sizde” anlayışı ile dağıtılacaktır.

Sistemli bir saldırıya, sistemli bir karşı koyuş örgütlenmesinin olmazsa olmaz olduğu gerçeği ile hızla bir araya gelinemezse, yarını, yarınları konuşmak, söz sahibi olmak çokça mümkün olmayacak.

En dinamik güç olan Kürt siyasetinin varlığı ve demokrasi güçlerinin hala sözlerini söyleyebiliyor olması bir avantaj.

Çok açık ki devlet ve sistemi yeniden inşa edenler, Kürt dinamiğini bastırdıklarında, tüm demokrasi güçlerinin seslerini de bastırabileceğinin hesabını yapıyor.

İşte bu yüzden, bugün günlerden Özgür Gündem, bugünler direnmenin tek geçerli çare olduğu günler.

1998390cookie-checkGünlerden Özgür Gündem

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.