Halksa halk…

siyasetçiler ise, koltuklarının, halkın onlara bahşettiği bir makam olduğunu, kendilerinin sadece halkın memuru olduklarını, asla ayrıcalıklı bir sınıf olmadıklarını kavradıkları zaman adam olabiliriz…

Balçiçek İlter, İsmet Berkan gibi gazeteciler, ” nasılsa bir özürle geri adım atarak gazetedeki yerimi, köşemi korurum” diye düşünemedikleri zaman… Ateş Ünal Erzen, Selami Öztürk gibi artık kamuya malolmuş başarılı ve kadim Belediye Başkanları ise, kendileri aday gösterilmedikleri için değil de, 1 ay kadar önce, partilerinin ” bariz eksen kaymalarından dolayı gerekçelerle “, tepkisel olarak istifa edebilme ilkesi gösterebildikleri zaman adam olabiliriz…

Yılmaz Özdil, Uğur Dündar, Emin Çölaşan gibi halktan yana sanılan gazeteciler, kendi çıkarları, kitap satışları, ya da ego tatminleri veya mürid edinmek için, köşelerini, TV programlarını kullanamadıkları, bunu yaparlarsa halktan gelecek tepkiler nedeniyle itibarlarının ve işlerinin kalmayacağını bilebildikleri zaman… Meclisin ve yerel yönetimlerin ezici çoğunluğunu teşkil eden siyasetçiler ise, halkı kandırıp, kendi çıkarları için koltuk sahibi olduktan sonra, halkın sorunlarındansa, koltuklarına sarılmayı tercih etmedikleri zaman adam olabiliriz…

Medya patronları medyadan başka işler yapmadıkları ve, ” ya hükümet hakkında doğruyu söylersem, gazetelerimin veya kanallarımın üstüne gelinir de, hükümet tarafından diğer işlerime de sekte vurulursa…” kaygıları yaşamadıkları zaman, siyasetçiler ise, basamak olarak kullandıkları koltuk mertebesini başka ilişkiler geliştirme mesneti olarak tasarlamadıkları ve dolayısıyla nema mama koltuğunu kaybetmekten korkmadan hareket edebildikleri zaman adam olabiliriz…

Ve evde zor tutulan kesim! başta olmak üzere, tüm halkımız; bunları doğru gözlemleyip, ayırd edip, günlük çıkar kaygılı değil, ülkenin geleceği kaygılı değerlendirmeler yapabildikleri ve bu tipleri ayıklayabildikleri zaman adam olabiliriz…

Mevcut rejim gibi, tüketim teşviğiyle beslenmiş, peyk edilmiş ve nalıncı keseri tarzı çakma demokrasilerde, bunların hiçbiri, etik insan malzemesi eksikliği nedeniyle gerçekleşemeyeceğine göre;

halk ile vatanın arasına, bir yönetici ve yönlendirici sınıfı koymamak en doğrusu olacak demek ki… O zaman ” on line ” demokrasi modelimi destekleyin arkadaşlar…

Şudur ki;

Her konuda halk, % 30 çoğunluğa ulaşarak önerge verebilip, “on line referandum” isteme hakkına haiz olabilmeli, ve milletvekillerinin, bakanların azledilmesi kararı da dahil olmak üzere, % 51 çoğunlukla istediği nihai kararı, halk bizzat internet üzerinden oylayarak verebilmeli…

Yönetici sınıfının hükümranlığı ortadan kalkmaz mı o zaman? Sizin oylarınızla gelip, size ahkam dayatan, çalan çırpan, göz yuman politikacı türünün nesli tükenmez mi? Koltuk talebini kendi planları ve menfaatleri için yapanlar doğal olarak ayıklanmış olmaz mı? Ve sadece halkına memur olacaklar barınmış olmazlar mı etik halde düstur görmüş bir siyasetin içinde? Ve halk sadece, ” daha iyi yaşamak odaklı” tek karar mercii olmaz mı o zaman, kendi adına?

Siyasi partilerin yerine, ” Halk Gözlem Komisyonları” oluşturulup, halkın nabzi doğru tutulabilmeli, kısa dönemlerde, belli konularda, memur pozisyonunda belli ” İcra Komiteleri” yine halkın on line oylarıyla oluşturulup, bizzat halkın istediği kişiler, halkın istediği kararları hayata geçirebilmeli…

Hadi o zaman sıkıysa, illimünati illetleri, küresel sermayeler, partizanlıklar, AB’ler, ABD ler karışsın işlerimize de görelim… Her sömürü dönemine göre, yeni model taşeron yöneticiler atasınlar başımıza da görelim…

Ha! en fazla ambargo koyarlar, ama Dünya’nın bu tarz bir yönetime geçebildiğini tahayyül edin… Dünya’ya ambargo koyamayacaklarına göre, o zaman kim kime ne koyar, er meydanında belli olur… Egemen devletlerin egemenliğine de, böylece, tüm taşeronları tek tek ayıklanarak, son verilmiş olmaz mı? Marks’ın, Engels’in teoride önerdikleri ama tam uygulandığı pek de görülmeyen modelin, ” Her rejimdeki, yönetici sınıfın hükümranlığı” sorunu nedeniyle kökünden çözülememişliği kısmen de olsa, halledilmiş olmaz mı, bugün engellenmeye çalışılan İnternet tarafından?

Dünya artık geldi, bu kaçınılmaz duruma dayandı… Hele bizim gibi ülkelerde, demokrasinin en aydın sandığınız kişi tarafından bile, sadece kendisi için, kendi sığ yorumu ile, dar alanlarda, kasaba zihniyetiyle değerlendirildiği balçık ortamlarda, kişilerin, ” yönetici sınıfına girerek, nemalanma payı kapmak adına herşey mübah ” diye düşünmeleri ve toplumların çimentosu olan etik değerleri tırpanlamaları, siyaset erkinin saygınlığının, istismarlarla, soygunlarla, kendine yontmalarla, uydularla, uzaktan dayatılmış talimatların uygulanmasıyla, tamamen yitirilmesi engellenmiş olmaz mı böylece, en azından?

Bunu bir tık yukarı taşıyorum ve; medyanın bu kadar belirleyici olduğu bir ülkede, gazetecilerimizi de yine kendimiz, aynı yöntemle, ayıklayarak seçelim diyorum… Bakalım bir daha hata yapabiliyorlar mı? Ya da birilerinin dümen suyuna hizmet edebiliyorlar mı? Bakalım dezenformasyon sektörü barınabiliyor mu? Hükümet güçleri bakalım o zaman medyayı kullanabiliyorlar mı zehir saçmak için?

Buna yakın bir yönetim modeli pek yakında nasılsa kaçınılmaz olarak gerçekleştirilecek Dünya’nın bir yerinde… Çünkü bunca iletişim imkanlarından sonra, kimse artık ” aracı kişiler ” tarafından yönetilmek istemeyecek yakında… Dünya’ya emsal olabilecek bu modeli demokrasi adına ilk uygulayan biz olalım bari… Hani modern Dünya’ya bir açılımımız olsun… Ne dersiniz?

Böylece; tıpkı bize okullarda öğretildiği gibi, “ Demokrasi; Halkın kendi kendini yönetmesidir ” tarifi yerine oturur… Öyle değil mi?

Yazın fikirlerinizi aşağıya, en mükemmel modeli, HALKIN KATILIMIYLA, HALK OLARAK oluşturalım…

767440cookie-checkHalksa halk…

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.