Hangi ortama doğuyor

Biz çok güveniriz kendimize. Dünyanın en doğru yerinde durduğumuzu sanırız. Eksiklerimizi yanlışlarımızı ya görmezden geliriz ya da ussallaştırırız. Başkalarına son derece hoşgörüsüzken kendimize son derece hoşgörülü oluruz. İnsanlığın sorunları karşısındaki duyarsızlıklarımız olağandır. Elin adamını sen mi düşüneceksin, o bir eli yağda bir eli balda sömürgeciden bize ne. Dünyanın yoksullarına Tanrı acısın. Biz yurdumuzun sorunlarını düşünelim. Yurt sorunları karşısındaki duyarlığımız da tam anlamında bir masaldır. İnsanlığın sorunlarını bilmediğimiz gibi yurdun sorunlarını da bilmeyiz. Yurt sorunları karşısında duyarlığımız da gelir gelir Tanrım bu soğukta fakire fukaraya acısın sululuğuna dayanır. Yanlış anlaşılmasın, yalnız sıradan insanlardan ya da halk insanlarından sözetmiyorum, hepimizden sizden ve benden sözediyorum. Evimizin dışındaki dünyaya yabancıyız. Evimizin dışındaki dünya da bize yabancıdır. Karnı tok sırtı pekse çocuklarımızın, gerisini düşünmek boştur. Yalnız çocuklarımız için özveriliyiz. Onlar için elimizden geleni yaparız. Onların isteksiz durgun bezgin olmaları şımarıklıklarındandır diye düşünürüz. Oysa onlarla aramızda duvarlar vardır. Asıl gereksindikleri şeyi yani dostluğu onlara veremeyiz.

İnsanlar genellikle kendilerinden hoşnut oldukları için evlenip çocuk yapmak konusunda rahattırlar. Çocuğum için iyi bir baba ya da iyi bir anne olabilecek miyim? İnsanların evlenmeden önce de evlendikten sonra da kendilerine bu soruyu sorduklarını sanmam. Sorsalar bile yanıt olumlu olacaktır. Yaramaz senden iyi ana benden iyi baba mı bulacak. Kendimizi kötü örnekle doğrulamak diye bir rahatlığımız da vardır: şu dünyada ne anneler ne babalar gördük. Şu gerçeği her zaman gözardı ediyoruz: bir evin içinde kurduğumuz kültür ortamı çocuğumuzun kişiliğinin oluşmasında belirleyicidir. O durumda biz neysek çocuğumuz da üç aşağı beş yukarı o olacaktır. Öyleyse öncelikle bizim sonra da ailelerimizin yani annemizin babamızın dayımızın eniştemizin kaynımızın kültür düzeyi doğacak çocuğumuzun kişiliğini biçimlemekte başlıca etken olacaktır. Hepsi bir yana, baba olarak ya da anne olarak ben çocuğuma ne verebileceğim? Kimse bu soruyu sorma gereğini duymuyor.

Aşk güzel şeydir. Gönül ota da ağaca da konar. Yaşamın bir gerçeğidir bu. Adama bak, ne biçim kadına aşık olmuş! Böyle söyleyebiliyorsanız geriliğin uç noktasında olduğunuz kesindir. Kadınsanız bir adamı adamsanız bir kadını nasıl içinizden geliyorsa öyle sevin, kendinizi rezil etmemek koşuluyla. Sevginiz sizi ilgilendirir bir de sevdiğiniz kişiyi. Eskilerin “rüsvalık” dediği kötü durumlar bile bir bakıma hakkınızdır, ahlakın sınırlarını aşmamak koşuluyla. İş evliliğe geldi mi kendinizle sıkı bir tartışmaya girmeniz gerekir. Baba olarak çocuğuma ne verebilirim? Anne olarak çocuğumun kişilikli birey olmasına ne ölçüde katkıda bulunabilirim? Bunun için yeterli donanımım var mı? Onun ergenlik döneminde kafasına takılan siyasal ruhsal metafizik soruları karşılamaya çalışırken bu bilinç düzeyimle ona ışık tutabilecek miyim, onun aydınlık bir bilince ulaşmasında ne ölçüde etkili olabileceğim?

İnsanlar bütün bunları düşünme gereği duymadan evleniyorlar, dünya evi dedikleri korkunç cendereye giriveriyorlar. Eşleriyle yakınlarıyla oluşturdukları kültür ortamının çok zaman bir salak bir terbiyesiz bir üçkağıtçı bir aptal bir korkak yetiştirmek açısından son derece uygun olduğunu ama doğru dürüst insan yetiştirmek açısından son derece uygunsuz olduğunu göremiyorlar ya da görmek istemiyorlar. Çok zaman kurdukları düzen iğretidir. Ayrılmayla son bulsa da ilaç içer gibi sürdürülse de bu zor düzende sağlıklı insan yetiştirmek olası değildir. Çocuk yapmamanın koşullarını bilmedikleri için mi ya da çocuk gene de iyidir gibi boş bir kafaya gittikleri için mi bilinmez, eşe dosta yakınlara gebelik müjdesini kısa zamanda veriverirler. Bir çocuğun maddi ve manevi açıdan yükünü çekebilmek kolay iş mi? Biz ayrılmalıyız arkadaşım, bu işi böyle saç saça baş başa sürdüremeyiz. Kadın ona buna yakınır: “Ben bu adamı ağzı var dili yok diye aldım, ne aptalmışım! Anacığıma salak karı diye bağırdığı gün ben onun ne olduğunu anlamıştım.” Adam da benzer biçimde yakınmaktan geri durmaz: “Pasaklının biriymiş kardeşim, ben ne bileyim. Mutfağa, inan bana, cehenneme girer gibi giriyor. Çocukla da hiç ilgilendiği yok. Sanki daha biz evlenmeden çocuk isterim diye tutturan o değil.”

         Evlenip çocuk yapmak istediğinizde kendinize ben yeterli bir baba ya da yeterli bir anne olabilir miyim diye sorun genç dostlarım. Unutmayın ki adem baba sıfatıyla sokaklarda yatıp kalkan şu adam da, dünyanın en eski mesleğini sürdürürken müşteriye terlik fırlatan şu güzel hanım kardeşimiz de dünyaya geldiklerinde tatlı hoş sevimli birer bebektiler.

2023690cookie-checkHangi ortama doğuyor

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.