Polisten yapılan açıklamada Hasan Kutlu’nun 2 Eylül Perşembe günü saat 03:00 sularında Edmonton’daki Langhedge Lane, N18’de (evinin yakınında) ayağından yaralı olarak bulunduğu belirtilerek kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdiği aktarıldı.
Hasan arkadaşımdı. Bu acı haber yürekleri dağladı. Hasan’ın Türkiye’de işletme fakültesini bitirdiği ve Londra’da da tarihte yüksek lisansı tamamlamak üzere olduğunu biliyordum. İşadamı olduğunda bile işçi sınıfının emektar bir üyesi olarak kaldı. Hasan toplumsal duyarlılığını yaşamı boyunca hep sürdürdü. Gizli bir yardımseverdi. Toplum için büyük kayıp gerçekten. Haklıyı mağduru savunur, haksıza ve haksızlığa karşı sesini çıkarmaktan çekinmezdi.
Ailesi Hasan’ın o saatlerde North Middlesex Hastanesi’nden çok yakındaki evine yürüyerek döndüğünü belirtiyor. Ne oldu da evine 2-3 dakika yaklaşmışken ayağından yaralandı ve sonrasında da yaşamını yitirdi? Bu soruların yanıtını en kısa zamanda polisten ve hastaneden bekliyoruz? Çetelerin mekan tuttuğu o bölgelerdeki loş ve kuytu sokakların bir türlü güvenli hale getirilemediği de bir gerçek. Hasan’ın üyesi olduğu DAY MER yönetimi, savgili dostumun ölümüyle ilgili bilgi kirliliği olmaması için temelsiz yorumlardan kaçınıyor ve olayın bir an önce aydınlatılması için polise ve hastane yetkililerine baskı yapıyor. Hasan Kutlu’nun acılı eşi, iki yetişkin oğlu başta olmak üzere bütün dost ve yoldaşlarına bir kez de buradan başsağlığı diliyor, acılarını paylaşıyorum.
***
Sosyal çalışmalarıyla tanınan arkadaşım Mete Metin de eski bir polis memurudur. Yönettiğim Açık Gazete’ye “Mahallemizde polis görmek istemiyoruz” başlıklı bir yazı gönderen Mete, polislik dönemindeki gözlemlerini ve deneyimlerine dayanarak polisle ilgili güncel olayları yorumlamış. Mete diyor ki: “Şu an İngiltere’de devlete çalışan polislerin amacı kraliyeti ve zenginleri korumaktır. Polisler göreve başlarken bile ‘kraliçeyi koruyacağım’ diye yemin ederler. Fakir halkı değil.”
Devletin çıkarlarını savunan polisinin, kelle vergisi “Poll Tax”ı protesto eden halkın üzerine nasıl saldırdığını videolu görüntüsüyle de aktaran Mete’ye göre; maaşlarını halk ödese de polisler, halka karşı devletin yanında yer alıyor. Hatta polis kurumu zenginlere farklı davranıyor ve bazı olayları görmemezlikten bile geliyor. Örnek mi? Sağlık Bakanlığı’ndaki ihale yolsuzluğu, salgın başlangıcında bakımevlerinde 20 bin yaşlı ölümünde sorumluluğu olanlar gibi…
“Bunun için bölge sakinleri ile STK’lerin seçtiği ve denetlediği ‘yerel polis’ sistemi getirilmeli” diyen Mete, böylece başta uyuşturucu ve çeteleşme olmak üzere pek çok sorunun daha kolay çözülebileceği ve kurumsal çürümenin de önüne geçilebileceğini öne sürüyor… “Tartışmakta yarar var” diyorum…
***
Akşehir’den ilk gençlik yıllarımdan arkadaşım Mehmet Sürmeli Akşehir’deki Nasrettin Hoca Mezarlığı’nda yatan annesinin 4 yıl önce yapılan mermer mezar taşlarının çalındığını fotoğraflarıyla FaceBook’ta paylaştı. Bu nasıl bir çürüme? Aile mezarlığımızın da bulunduğu Nasrettin Hoca Mezarlığı’nda çiceklerin çalındığını ve fotoğraflı mezarların fanatiklerce parçalandığı kulağıma çalmıştı ama mezar taşının çalınması tuhaf.

Gerçi şair Eşref’in mezar taşına “Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için, Gelmesin reddeylerim billah öz kardeşimi, Gözlerim ebna-yı ademden o rutbe yıldı kim, İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı” yazdırmasına karşın, taşın çalındığını da eklemeliyim.
Nasrettin Hoca Mezarlığı da Londra’da Marx’ın yattığı Highgate Mezarlığı, İtalya Milan’daki Monumental Cemetery gibi dünyadaki bir kaç turistik mezarlıktan biridir. Mezarlıkta bulunan en eski taş 1205 yılındandır.
Gönül isterdi ki döneminin büyük felsefecisinin adını verdiği Nasrettin Hoca Mezarlığı da Highgate’deki gibi heykelleriyle bir sanat galerisi, çiçekleriyle bir botanik bahçesi olsun. Büyük olasılıkla bin yıl önce öyleydi, çürüye çürüye bu hale geldi. Yazıklar olsun!