Hercule Poirot’u bekliyoruz

Amerika ve Kanada hattından şimdiye kadar haber aktarırken, cinayetlere pek yer vermemiştik.
Sakla samanı gelir zamanı, misali, işte şimdi sırasıdır.
Merkezi Toronto’da bulunan, Kuzey Amerika’nın büyük bankalarından birisi sayılmakla kapitalizmin iftihar listesine girmiş Scotiabank‘ın 2002 hesaplarında açık vardı.
Müfettişler defterleri didik didik etti: 14 milyon Dolar hortumlanmış, bulunamayınca zarar hânesine kaydedilmişti.
Muhasabeciler genellikle öyle yapar, ortada para yoksa zarar cetveline atıverir.
Zaten muhasebe dediğin oradan al, buraya koy diye defter tutmaktır.
Lakin bu kayıp paraya ait ortada bir de ceset varsa, onu ortadan kaldırması muhasabeciyi aşar.
İş karakola intikal eder, polislik olur, komiser işe karışır.
Mesele, Agatha Christie romanlarına yakışır duruma böylece erişir.
Romanlarının meşhur dedektif karakteri Hercule Poirot‘a yaraşır bir dava işte onu bekliyor…
On dört milyon Dolar az para değildir, uğrunda cinayet işleyenler çıkar; zira insan aç gözlü ve haristir.
Bunca parayı hortumlayanın kim olduğu o günden beri bilinmiyor, araştırılıyor, ancak geride, üstelik bir de ceset var!
Polis, hem de uluslararası polis teşkilatları ve bankanın tuttuğu özel dedektifler hâlen bankanın Meksika şubesinde işlenen cinayeti kurcalıyor, dosya her seferinde elden geçiyor, tam on yıldır bu cinayetin sırrı çözülsün diye uğraşılıyor; ı-ıhh, bulunamıyor.
Bu, sıradan âdi polisiye vâka gibi görünen şey, evelallah Türkiye’de yaşansa, ¨Olur böyle vâkalar, Türk polisi derhal yakalar!¨ derdik, yüreğimize su serpilirdi.
Geceleyin başımızı yastığa koyar koymaz, bekçi baba düdüğüyle uyur giderdik.
Fakat bu cinayet ve paranın hortumlandığı yer, Meksika’dır.
Dünyanın en çok cinayeti Meksika’da işlendiğinden, Amigoslar hangi birine baksın?
Scotiabank’ın Meksika şube müdürânımı olan Maru Oropesa, boşanmış olduğu için iki oğluyla ve yaşlı annesiyle birlikte yaşadığı evine o meşûm gece, mesai çıkışı gelemedi.
Evdekiler sofradaki Meksika tako’larını ısıtıp ısıtıp sofraya taşıdı, evin annesi boşuna beklendi.
Ne var ki tam o sırada telefon çaldı.

Hattın öteki ucunda boğuk bir ses, ¨Senyora Oropesa elimizde, 300 bin Meksika Pesosu hazırlayın, daha sonra sizi arayacağız!¨ dedi ve kapattı.
Polise gidilmemesi istenmişti, ancak rehine alınmış bankacı hanımın oğulları ve annesi hemen karakola durumu haber verdi.
Sonra, sanki böyle olunacağı zaten evvelden biliniyormuş gibi, bir daha ne telefon çaldı ne de Oropesa’dan haber çıktı. Bir uzun sessizliğin ardından, Oropesa’nın cesedi kentin varoşlarındaki bir asfaltın kenarında, hendekte bulundu. Otopsiye bakılırsa ağır işkence gördükten sonra öldürüldüğüne hükmedilmekteydi; tecavüze uğramadığı belirtiliyordu.
Bu haber duyulur duyulmaz Scotiabank, Oropesa’nın çalıştığı merkez Meksika şubesi hesaplarını süratle dondurdu ve ardından ABD’nin cinayetler şehri Şikago‘da ofisi olan özel dedektif Paul Ciolino‘yu tutup bu işi çözmeye vazifelendirdi.
Zira maktulenin, yani katledilen kadının ardından banka hesaplarında buharlaşıp kaybolmuş bir para vardı: 14 Milyon Dolar!
Amerika’nın cinayetlerini çözmekle meşhur olmuş, İtalyan asıllı dedektifi Ciolino, çizgi roman kahramanı Dedektif Nick‘i aratmıyacak kadar maharetliydi.
Derhal işe el attı, lakin üzerinden zaman geçti, bir cevap alınamadı, demek ki o bile bu karmanyolanın altından kalkamıyacaktı.
Ciolino, müdürânım Oropesa’nın kendi adına İsviçre’deki bir hesaba 5 milyon Dolar aktardığını, bu parayı kirli iş yapan kimi müşterilerin hesaplarından çekip kendi cebine yerleştirdiğini saptamıştı. Ancak işlenen cinayetin buna dair olup olmadığını kanıtlıyamıyordu.
İşin ucunda Meksika’nın kanlı uyuşturucu çeteleri, Mafya, terör örgütleri, daha artık say say bitmeyecek kadar küşümlü hemen herkes bulunuyordu; çirkeflikte önde giden kim varsa, hepsi listeye dahil edildi.
Eşinden kavgalı döğüşlü biçimde yıllar evvel boşanmış ve yetişkin, delikanlı iki çocuğuyla beraber Mexico City’de yaşamakta olan Bayan Oropesa, Kanada vatandaşı bir Meksikalıydı.
Bir eli yağda ötekisi balda misali, eh fena ferelek yaşamıyordu.
Ama paranın yüzü sıcak derler, demek ki Şeytan‘a uymuş, ona kulak verip önce 5 milyon, ardından da 9 milyon Dolar daha hesabına aktarıvermişti. Biz bunu söyleyenlerin yalancısıyız, belki de bunları yapmamış, başkası yapıp onun üzerine suçu ihale etmişti.
Bu paranın hâlen nerede ve kimlere ait olduğu bilinemiyor.
Sadece parayı Meksika’dan İsviçre’deki bir hesaba, oradan da başka hesaplara havale ettiğine dair bilgi var ortada… Şu âna kadar, paranın İsviçre’den Dublin’deki bir hesaba, oradan Arjantin’e, daha sonra Afrika ülkelerinde bir hesaba gidip buharlaştığı söyleniyor; al takke ver külah misali…
Sonuçta bu parayı birileri aldı, afiyetle yedi.
Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış, bizimki de yoruldu…
Veya… Zenginin dedikodusu yapılınca fakirin uykusu kaçarmış, benim de uykum kaçtı…

___________________

Mahmut Şenol,
[email protected]

1593230cookie-checkHercule Poirot’u bekliyoruz

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.