İNGİLTERE… İlticacı

Savaştan savaşa sürüklenmekten normal yaşam yaşanmasına izin verilmeyen ülkelerden birinde yaşayan genç bir adamdı. 5 yıl önce yuva kurmuştu ve bir kızı vardı. 

Orta sınıf bir aile yaşamı, hükümet dairelerinden birinde iyi sayılabilecek bir görevi vardı. 

Yaşadığı ülke eski bir Britanya müstemlekesi idi. Üzerine güneşin batmadığı Britanya İmparatorluğu tüm kolonilerine uyguladığı sistemi bu ülkeye de uygulamıştı. Ülkenin tüm doğal kaynaklarını sömürüp ülkeyi fakirleşmiş bir halde bırakıp çekip gitmişti.

Ülkede yıllardan beri süren bir istikrarsızlık vardı. Devamlı hükümet değişikliği, değişik etnik gruplaşmalar arasında kavgalar sürüp gitmekteydi.

Yeni hükümet genç adamın savunduğu partiye rakip partiden oluşunca olan oldu. 

Çalıştığı hükümet dairesine bağlı Bakanlığın başına getirilen yeni Bakan bir akrabasını genç adamın görevine atadı ve ona mevkisinden çok daha düşük bir görev verildi. 

Zaten yeni oluşan hükümete karşı aktif bir duruş sergilediğinden mimlenmiş olan genç adamın yaşamını çekilmez hale getirmeye başladılar.

Daha ileri gidip onu ülkenin ücra bir köşesine sürgün ettiler. Ailesini alıp gittiği bu yerde feodal bir sistem vardı. Hükümet pek de kaale alınmazdı.

Kasabanın zengin bir hovardası genç adamın karısına göz koyunca bir gece yarısı aile geri eski yerlerine dönerler.

Artık işine de dönemez. İşsiz kalır. Tüm aile kadının nisbeten varlıklı sayılan ailesinin yanına sığınırlar.

Bir gün durumundan haberdar olan bir arkadaşı genç adamı bir kaçakçı ile tanıştırır. Tırlar içinde Avrupa’ya insan kaçakçılığı yapan bir şebekenin başıdır bu.

Genç adam şebekeye hatırı sayılır paralar vererek İngiltere’ye gidecek bir kamyondaki 20 kadar kişi arasında yerini alır. 

Karısı ve kızını geride bıraktığı için çok acı çekmektedir, ama kısa zamanda onları da yanına aldırmaya kararlıdır.

Maceralı bir yolculuktan sonra kamyon Dover Limanına varır. Sorun olmadan limandan geçilir.

Kaçakçılık şebekesi herkesin pasaportuna el koymuştur. Kafilede olanların hepsi değişik işlerde düşük maaşlarla çalıştırılmaya başlarlar.

Genç adama aynı ülkeden gelen birisinin lokantasında bulaşıkçı olarak iş verilir. Lokantanın üstündeki bir odada diğer beş çalışanla kalacaktır.

Lokanta karanlık işlerle uğraşan çetelerin uğrak merkezi, tekin olmayan bir yerdir. Zaman zaman karşıt çeteler arasında kavga çıkar. 

Bir seferinde genç adam ara dayağı yer, ve başından yaralanır. Üç hafta odasından dışarı çıkamaz. Lokanta sahibinin bir hemşire yakını tedavisine bakar.

Boş olduğu ender zamanlarda ürkek ürkek Londra’nın çok merak ettiği tarihi yerlerini ziyaret etmeye çalışır. Her polis gördüğünde kaçacak delik arar.

Genç adamın tek tesellisi zaman zaman eşinden aldığı mektuplardır. Hele mektuplar içerisinde bazan bulunan yazmayı yeni öğrenen kızının sayfası ona sevinç, gurur gözyaşları döktürür. 

Genç adamın bu zor yaşamı iki yıl kadar sürer. Yavaş yavaş kilo kaybetmeye, boğulacak gibi öksürük nöbetleri geçirmeye başlar.

Bir gün çalışırken aniden düşüp bayılan genç adam bir müşterinin ambulans çağırması sonucu hastaneye kaldırılır.

Ona verem teşhisi konulur ve 5 ay hastanede kalır. Artık kayıt dışı olarak ülkede kaldığı meydana çıkmıştır. 

Psikolojisi çok bozulan genç adam aylarca hastanenin sinir hastaları bölümünde yatmaya zorlanır. 

Bu arada göçmenlere ücretsiz hizmet sağlayan avukatlık bürosu devreye girer ve genç adam için iltica başvurusunda bulunur.

Ancak aylardan sonra başvuru sonucu olumsuzdur.

Bir gün genç adamın odasını temizlemek için oda kapısını açan temizlik işçisi onun boşlukta sallanan ayakları ile karşılaşır.

***

Kıbrıs’ın Kuzeyinde kurşunlarla karşılanan ilticacıların birçoğunun yaşantısı yukarıda anlattıklarıma benzer. Çoğu zaman sonuç o kadar acı olmasa da.

 

 

    

 

2432780cookie-checkİNGİLTERE… İlticacı

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.