Dostlar, gündemi işi gereği izleyen birisi olarak “herşeyin kördüğümünü andırdığını” söyleyebilirim. Rusya ve ABD’nin Suriye’de gerginliği ve uydu ülkelerin avcı köpeği gibi önden koşup avını ısırma telaşı kaygı veriyor.
Türkiye’de ise AKP iktidarı kendi deyimiyle FETÖ’ye karşı ilan ettiği OHAL’i aykırı sesleri susturmak için acımasızca kullanıyor. Kapattığı bağımsız televizyonların mallarına el koyup TRT’ye bağışlaması belki birilerini sevindirebilir ama demokrasi adına yüz kızartıcı.
Bu tabloya karamsar bakanlar arasında değilim. Çünkü iktidarın baskıyı artırması, artık yönetemediği ve çok çaresiz kaldığını gösteriyor. Bunun adı yolun sonu…
OBJEKTİF DOĞRU
Hani herkes kendisine göre haklıdır ama objektif doğru halkın çıkarına olan, geleceğe kalandır. Aklın mantığın yolu birdir. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa öbür gün mutlaka gelinecek nokta o adına objektif denilen gerçek doğrudur. Demek istediğim dostlar yarın mutlaka tek sesliliğin yerine çok seslilik, tek kültürün yerine çok kültürlülük, çoğunluk yerine çoğulculuk alacak…
“Düşünce özgürlüğü”nün bütün dünyada genel geçerli anlamı, düşüncenin özgürce ifadesidir. Kendinizi aktarmadan yalnızca düşünmenizin bir anlamı yok ki? Medya da bu düşüncenin ifade araçlarından yalnızca biridir. Düşünce ifade edilirken etik olarak savaşı, şiddeti, ayrımcılığı, ırkçılığı, küreselleşmeyi ve her türlü sömürüyü körüklememesi gerekir. Eğer kapatılan kanallarda böyle bir yayın varsa, o programa ceza kesersiniz, yapımcıyı dava edersiniz. OHAL’in arkasına sığınıp kanalı kapatmak ve mallarına el koymak da neyin nesi?
AKP’ye göre “Ama o kanallar teröristleri destekliyor.” Terörist mi? Sana göre; Che Quavera da, muhalif akademisyen de teröristtir. Hatta öldürülen PKK’linin cenazesine katılan köylüsü bile teröristtir… Koskoca ülke bir muhtarlık gibi idare ediliyor. Bakanlar Kurulu, Anadolu kahvesindeki cahil muhabbeti gibi “Bak kapatacaksın kanalları, nasıl hizaya gelirler” mantığıyla iş yapıyor.
İngiltere basınına bir göz atın lütfen? Köşe yazarları Türkiye’deki yönetim ile matrak geçiyor. İşte Türkiye’nin siyasi görüntüsü bu. Ekonomik görüntüsünün de Moody’s “çöp” olduğunu açıklamıştı zaten… Dedim ya bütün bunlar Türkiye’de yönetimin dipte olduğunu, yolun sonuna yaklaştığını gösteriyor…
BİRLEŞİK KRALLIK’IN AYIBI
Kuzey Londra’da Türkçe ve Kürtçe konuşan toplumun yoğun yaşadığı Hackney’de Hackney Refugee Forum Başkanı Ali Aksoy, “Birleşik Krallık 10 ay önce 20 bin Suriyeli göçmen alma kararına yalnızca Hackney Belediyesi 2 aile alarak uydu. Bu şaka gibi bir durum” dedi.
Dostlar Birleşik Krallık 20 değil 2 milyon Suriyeli göçmeni derhal kabul etmeli. Çünkü hem Ortadoğuyu karıştıracaksın insanları evsiz barksız kılacaksın hem de dünyanın 5’nci zengin ülkesi olarak arkanı döneceksin. Yok öyle şey!
ANKARA ANLAŞMASI N’OLCAK?
Brexit müzakereleri süreci 2017 ilk çeyreğinde başlayacak ve 2019 Yaz aylarında bitmesi öngörülüyor. Uzmanlara göre bu süreçte AB uygulamalarında haklarda bir değişiklik olmayacak.
Son 10 yılda 5 bin Türkiye’liye ekmek kapısı olan Ankara Anlaşması’nın Brexit sonrasında da devamı için Türkiye’nin acilen bastırması gerekir. Bu konuda Türkiye’nin Londra Büyükelçisi ve yeni başkonsolosuna da büyük iş düşüyor. Gerçi onlar toplumun sorunlarını ele alan bu tür yazıları okumazlar ama… Yine de yazalım günah bizden gitsin.