Almanya, 13 Şubat’ta depremzedelerin “hızlı bir şekilde” üç aylık vize almasının sağlanacağını ve ülkedeki akrabalarının yanına gelebileceğini duyurdu. Almanya’daki toplum üyesinden “birinci ve ikinci dereceden” akrabalık bağını ispatı talep edilecek ayrıca yanına alacağı depremzedeye bakabilecek ve evinde konuk edebilecek durumda olduğunu beyan etmesi istenecek. Depremzededen ise pasaport sahibi olması koşulunun yanısıra, 3 aylık vize sona erdiğinde “ülkelerine geri dönmeye hazır oldukları” şeklinde bir taahhüt beyanı zorunlu. Depremzede “deprem bölgesinde yaşayanlar” olarak tanımlanırken, mağdur olmuş, örneğin kişinin evini kaybetmiş ya da enkaz altında kalmış olması şartının aranmaması önemli bir ayrıntı.
Ya İngiltere? İngiltere ne yazık ki bu konuda kulağının üstüne yattı. İngiltere’nin de aynı vize kolaylığı sağlaması için imza kampanyası* başlattıldı. Bu yazıyı kaleme aldığım zaman imza sayısı 80 bini aşmıştı. Çağla Derviş’in önderlik ettiği bu kampanyada toplanacak imza 10 bine ulaşırsa hükümetin, 100 bine ulaşırsa da parlamentonun gündemine alınması gerekiyor. Siz değerli okurların da aşağıdaki linki tıklayarak kampanyaya katılmanızı rica ederim.
***
Maraş depremlerinde hepimizi yaktı kavurdu. Depremle ilgili çok şey yazılıp çizildi, elekte kalanları yazacak olursam önlem almayan hatta imar affı çıkaran 20 yıllık iktidar vicdanlardaki sanık sandalyesinde. Usulüne uygun inşaat yapmayan hırsız müteahhitler, onay veren ve sahte denetim yapan belediyeler de diğer sandalyelerde.
Hükümet tam 6 kez “imar barışı” adı altında af çıkarmış. İstanbul Teknik Üniversitesi akademisyenleri, Maraş merkezli depremlere dair hazırladığı raporda en belirgin yıkım nedenleri arasında “İmar affı”nı saydı. İnsanın acısına öfke katan bir çürümüşlük onbinlerin ölümüne neden oldu. Yazıklar olsun!
Peki imar affı denen şey nedir? “Mülkiyet ve imar sorunu olan, ruhsatsız binaların ya da ruhsatlı fakat imar mevzuatına aykırı olarak eklentiler yapılmış yapıların affedilerek sisteme dahil edilmesi” diye açıklanıyor. Bu düzenlemelerle devlete belli bir bedel ödenmesi karşılığında iskân ruhsat ya da yapı kayıt belgesi veriliyor. Son “imar barışı” düzenlemesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 8 Haziran 2018’de yayınlanmış. Düzenlemeye göre binanın güvenliğinden bina sahibi vatandaş sorumlu tutulurken, kaçak yapılara “Yapı kayıt belgesi” verilmiş. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) verilerine göre bu düzenlemeyle Türkiye çapında 3 milyon 152 bin (294 bin 166’sı deprem Maraş deprem bölgesinde) yapı imar affından yararlanmış. Kısaca yasadışı uygulamaya bir bedel karşılığı göz yumulmuş.
Oysa imar affı denilen şey, “Kardeşim git binanı üç ay içinde sağlamlaştırarak denetim ruhsatını al, olmuyorsa da yık. Eğer bunu yaparsan biz de sana ceza yazmayalım” denilmeliydi. İşin kötü yanı 6 Şubat günü deprem olmasaymış 7’nci imar affı yoldaymış. Yazıklar olsun!
Basında yer aldığınca Hatay’da, 4 oğlunu, eşini, anne ve babasıyla birlikte toplam 16 yakınını kaybeden depremzede, “Kaderimiz bu. Sağ olsun hükümetimiz destekliyor bizi. Reis babamıza inanıyorum” demiş. Cinayete “kader” denilebilir mi? Bu ne cehalet? Sarhoş sürücü kaldırımda yayaya çarpıyor, sen de “Kader!” diyeceksin. Yok ya!
Peki ne yapılmalı? İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbullu yurttaşlara riskli binaların ücretsiz olarak taranmasına izin vermeleri için çağrı yaptı. 1999 öncesi yapılan 107 bin binadan sadece 29 bininin taranmasına izin verildiğini belirten Başkan, “Bu hayat meselesi başka bir şey değil. Gerçek tabloyu görmek ve birlikte çözüm üretmek zorundayız” diyor. Beklenen İstanbul depremi için can ve mal kayıplarını en aza indirmek için zaman daralıyor. Geçmişte imar affından yararlanan binalar tekrar mercek altına alınmalı. Ne yazık ki imar afları yasalaştığı ve muhalefetin de Anayasa Mahkemesi’ne itirazı olmadığı için zaman çok geç. İş büyük oranda belediyelere ve ev sahiplerine kalıyor. Bu bağlamda İmamoğlu’nun çağrısı önemli. Artık depremzedelere yanmak, depremzadelere öfkelenmek istemiyoruz. Yetti gari.