Nazım’ın “Hoşgeldin Bebek” şiirinde yazdığı yolumuzu bekleyen musibetlere; siyasi yozlaşma, yalan, riyakarlık, adam kayırma, rüşvet, iltimas, ayırımcılık, ırkçılık, nefret suçu, iklim krizi, doğa katliamı, çocuk tacizi, kadına şiddet, emek sömürüsü velhasıl salgını da ekleyebiliriz. Bu sözler moralinizi bozuyor olabilir. Bozulmasın derim. Niye mi? Çünkü işin sırrı yoğurdun yapılışında saklı.
***
Sevmediğiniz bir oyunu seyrediyorsunuz. Sahnede psikolojiden, sosyolojiden, tarihten, doğadan, sanattan ve bilimden yana bir şey yok. Dogmatik, fanatik ve metafizik bir oyunun repliklerini beceriksizce tekrarlayan oyuncuları, size seçilen seyirci koltuğunda ya alkışlama hakkınız var ya da sessiz kalıp katlanma…
William Shakespeare 16’ncı yüzyılda bu yaman çelişkiyi ne güzel anlatmış:
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu! / Düşüncemizin katlanması mı güzel / Zalim kaderin yumruklarına, oklarına / Yoksa diretip bela denizlerine karşı /
Dur, yeter demesi mi?”
Bu fotoğraf moralinizi bozuyor olabilir. Bozulmasın derim. Niye mi? Çünkü işin sırrı yoğurdun yapılışında saklı.
***
Laboratuvar deneylerinde elde edilen verilerde yüzde 10 artı ve eksi sapma payı vardır. Bir başka deyişle olması gerekenden yüzde 10’a kadar yukarı ve aşağı çıkan ve adına “sapma” denilen rakam hesaba alınmaz. Kapitalizm “sapma” ya da politik tanımıyla “radikal” göstermeye çalıştığı emeği örgütleyenlerin bir özde ve ağırlıkta olmadığı sanısını da yayıyor. Bütün bunlara; karşı-sınıfa hiçlik ve umutsuzluk duygusu verirken, panzehirinin gerçekliği ve özgüvenini parçalamaya da çalışıyor.
Bu niteliğin yadsınarak nicel sayıları göze sokma operasyonu moralinizi bozuyor olabilir. Bozulmasın derim. Niye mi? Çünkü işin sırrı yoğurdun yapılışında saklı.
***
Gelelim sırra… Geçen gün evde yoğurt mayalama işini baştan sona gözlemledim. Koskoca bir tencere ılık sütün içine birkaç kaşık yoğurdun salınarak mayalanması ve sarılıp sarmalanarak zamana bırakılması aslında adına “devrim” denilen toplumsal niteliksel değişimin de özünü anlatıyordu.
O yolumuzu gözleyen musibetlere karşı direnenler, tiyatro koltuğundaki mutsuz seyirciler, rakamlarda hesaba alınmayan o “sapma”lar işte niteliksel değişimin mayası. Tıpkı yoğurt yapımında olduğu gibi mayanın çok az ve öz olması yeterli. Bir de bozulmadan kendini koruması…
Tabii bu toplumsal devinimin insan yaşamına kıyasla kaplumbağa hızında olması moralinizi bozuyor olabilir. Bozulmasın derim. Niye mi? Çünkü işin sırrı yoğurdun yapılışında saklı. Doğanın yasası gereği maya da “pat” diye tutmuyor işte.