Avrupa’da salgında ölüm rekorunu bir aydır elinde tutan İngiltere, dünyada da ABD’nin ardından ikinci sırada. Geçen hafta da ülkede salgına karşı normalleşme için aldıkları 5 şartın 4’ünü yerine getirmeyi başardıklarını anlatan Başbakan Boris Johnson, 1 Haziran’dan itibaren sosyal mesafe kurallarına uyulması şartıyla normalleşmeye başlanacağını duyurmuştu. Böylece 1 Haziran’dan itibaren kreşler açılacak, birinci ve altıncı sınıfların okula dönebilecek, 15 Haziran’dan itibaren de ortaokullar açılacaktı. Ve Jonson’un evdeki hesabı çarşıya uymadı, ilkokullar açıldıktan bir hafta sonra kapatıldı.
Peki hükümet neden geri adım attı? Çünkü Başbakan’a bilim dünyası, öğrenci aileleri, öğretmenler ve eğitim sendikası inanmadı. 1 Haziran’da ilkokulların yüzde 52’si açılabildi. Açılabilen okullara da sadece yüzde 11 öğrenci gitti. “Güvenli olana kadar okul açılmasın!” kampanyasında aktiv rol oynayan Oktay Şahbaz, hükümetin okulların açılmasında geri adım atmasını öğretmen ve ailelerin birlikte mücadelesine de bağlıyor. İşçi Partisi Gölge Eğitim Sekreteri Rebecca Long Bailey hükümetin eğitim konusundaki çalışmalarında çuvalladığını belirtip yapılanları da “rezalet” olarak tanımlıyor.
***
Bizim toplumu yakından ilgilendiren bir başka gündem de restoran ve cafelerin ne zaman normale döneceği konusu. Ticaret Bakanı Alok Sharma, 9 Haziran’daki basın toplantısında özellikle bahçesi olan pub ve restoranların 22 Haziran’da açılabileceklerine yönelik haberleri yalanlarken, hükümet olarak en erken 4 Temmuz tarihinde kararlı olduklarını söyledi. Ticaret Bakanı, işletmelerden gelen 2 metrelik sosyal mesafe kuralının esnetilmesine yönelik talepleri de olumlu bulmadıklarını belirtti. Sektör temsilcileri ve aralarında iktidar mensuplarının da bulunduğu çok sayıda politikacı, üç milyondan fazla kişinin işini kaybetmesine yol açabilecek yeniden açılış tarihinin erkene alınması istiyordu.
Bu durumda bizim toplumun yoğunlaştığı restoran sektörü 4 Temmuz’da açılsa bile uzun süre 2 metrelik sosyal mesafe kuralı gereği yarı kapasite çalışacak gibi. Ayrıca restoranlara getirilen kurallara uymayanlara da ceza yağacağını belirteyim…
***
İngiltere’de önemli diğer gündem de ABD’de polis tarafından öldürülen George Floyd için başlayan eylemlerin İngiltere’ye de sıçraması sayılır. Bristol’daki gösteride 17. yy’da yaşayan köle tüccarı Edward Colston’ın heykelinin yıkılması ve Londra’da parlamentonun karşısındaki II. Dünya Savaşı dönemi başbakanı William Churchill’in heykeli üzerine “Irkçıydı” yazılması ses getirdi. Londra Belediyesi olay sonrasında Edward Colston heykelleri ve sokak isimlerini kaldırmak için hemen harekete geçti.
Başbakan Johnson, “Haydutlar protestoları amacından saptırdı. Binlerce mil uzaklıktaki bir başka ülkedeki olaya gösterilen tepkiyi anlamsız buluyorum” diyerek yine çuvalladı. Oysa heykeli yıkılan Colston, 80 bin Afrikalı erkek, kadın ve çocuğu Amerika’ya köle olarak götürmüş ırkçılığın sembolü bir İngilizdi.
Öte yandan Ertanç Hidayettin, Açık Gazete’deki “Nefes alamıyorum” başlıklı yazısında “İyi, güzel de İngiltere ve Galler’de 1990 yılından beri 183 siyah ve diğer etnik azınlık mensubunun polis gözetiminde iken veya polis tarafından vurularak öldürüldüğünü biliyor muydunuz?” diye soruyor. Yazar Aydın Çubukçu da Evrensel’de “Bu eylemi basit ve hele ‘Vandalca’ bir ‘heykel kırıcılık’ değil, ama geçmişin karanlık anılarıyla bugünün alçaklıklarının hesabının birlikte görüleceğinin ifadesi olarak değerlendirmeliyiz” diye yazıyor. İngiltere gündeminde korona uzun süre başrolü oynayacak gibi görünüyor. Sağlıklı bir hafta dileğiyle…